Kelimeler bir türlü bir cümle etmiyor.
Dert yüklü kelimeleri hangi tarafından tutsan elde kalıyor. Çekiştiriyorsun olmuyor, çabalıyorsun olmuyor. Zor, hem de çok zor.
Güneyden kuzeye, doğudan batıya her yanımız dert yüklü…
***
Ateş düştü ocaklara, yüreklere, dağa, taşa
Olmaz olsun karlı dağlar / Yağmur yağmaz, dolu dökmez / Usandı canından çınarlar, ladinler, meşeler
Güneş doğmaz, kervan geçmez / Tel tel dökülür bizim eller / Olmaz olsun çağlayan nehirler
Ot bitmez, keklikler dalın dibinden gitmez / Olmaz olsun susuz köyler
Güller açmaz, dumanı bitmez şu dağların / Ağlar filizler, kar sümbülleri / Olmaz olsun sarılar, morlar
Yüksek tepelere feleğin sarayları, tenhada garipler / Isınmaz gönüller, sırtında yükleriyle üşür milyonlar
Yollar kapalı, geçit vermez adsız koyaklar / Olmaz olsun yakılan ağıtlar, bozlaklar…
***
Şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dilerim. Yaralı askerimize acil şifalar dilerim.
***
Maraş depreminin üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Hala depremzedeler için söz verdiği bağışı yatırmayanlar mevcut.
Bir anlamda Türkiye Tek Yürek kampanyası için telefonla bağlanıp, şov yapıp sonrasında da sırra kadem basmak…
Beklentimiz bağış sözü verip ödeme yapmayanların acilen ifşa edilmesi. Hem de acilen…
***
Bir önceki yazıda şöyle bir soru sormuştum:
“Demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi kavramların ciddi şekilde yara aldığı bu süreçte ilgili kavramlar kendilerini yenileyebilecek mi ya da bu kavramların yerini başka kavramlar mı alacak?”
Bu soruyu Gazze’de yaşanan soykırım dolayısıyla sormuştum. Böylesi bir vahşeti koca koca devletlerin görmezden gelmesinden dolayı sormuştum.
Ki bu ülkelerin çoğunluğu lafa gelince mangalda kül bırakmıyor. Demokrasi şöyle önemli, ifade özgürlüğü böyle önemli diye.
Ama iş icraata gelince, bazı şeyler kendilerine dokununca o süslü cümleler birden unutuluyor.
Sanki özgürlükler kendileri için olursa iyi ya da demokrasi kendileri için kullanışlı olursa iyi, kendi menfaatlerine karşı bir durum olursa kötü olabilir.
Yani demokrasi, insan hakları gibi kavramlar kendileri için iyi. Ama kendilerine zarar veren bir hususta, bir olayda bu kavramların pek de bir kıymeti yok gibi.
Bir anlamda kendi menfaatlerini zedeleyen bir durumda bu kavramlar buhar olabiliyor. Hatta görünmez olabiliyor.
Örneğin yıllar önce Amerika ve ona destek veren ülkelerin gerçekleştirdiği Irak'a “istikrar ve demokrasi” getireceği iddia edilen operasyona ‘Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu’ adı verilmişti.
Peki, bu operasyonlar sonrasında Irak’a demokrasi geldi mi?
Ya da yakın coğrafyamızdaki çoğu ülkeye demokrasi geldi mi? Yoksa daha istikrarsız bir hal mi ortaya çıktı?
Açıkçası koca bir yalanın içinde gibiyiz.
Kavramlar üzerine inşa edilen vaatler, şöyle olacak, böyle olacak… Gerçekte olan da çoğunlukla kaos.
Öte yandan dünya genelinde birçok şehirde Filistinlilerin acılarına ortak olan, İsrail’in zulmü karşısında tek ses olan kitlelerin samimiyetine hiçbir sözüm yok. Belki de bizi kurtaracak olan bu milyonların vicdanıdır.
İçi boşalmış kavramların gerçek olmasını sağlayacak da tam da bu milyonların vicdanı olabilir.
Belki de sokakların tepkisi yalanları sonlandırabilir. Böyle bir bilinç ortaya çıkabilir.
Belki de yaşanan istikrasızlıklar, belirsizlikler öyle bir güçlü dalga oluşturacak ki bunun önünde kimse duramayabilir…