Dün gazeteci Nevşin Mengü’nün ‘Bugün ne oldu?’ isimli programında mevsimlik işçilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Van Mitingi’ne katılamadığı haberini izledim.
İşçi kardeşimizin söylediklerini aynen aktarıyorum:
“Sulama birliğinde çalışan mevsimlik işçileriyiz. Bizler yaklaşık on-on beş yıldır mağduruz. Çalışma Bakanımız bundan iki ay önce bir açıklama yaptı, mevsimlik işçilerinin günü uzatılacak diye. Bizlere sulama birliği olarak bir uzatılma, bir yardımcı olunmadı. Biz bu nedenle seslerimizi Cumhurbaşkanımıza duyurmak istiyoruz, herhangi bir çözüm bulunsun diye. Biz altı ay çalışıyoruz, altı ay boş kalıyoruz. Maaşlarımızı da altı ayda bir alabiliyoruz. Mağduruz.”
İşçi kardeşlerimiz miting alanına sorunları belirttikleri pankartlarına izin verilmediği için girememiş. Pankart yasak denilmiş.
Sonrasında mitingi izledim. Alanda pankartların olduğu görünüyor.
Ama Muş, Van, Urfa, Bitlis’ten gelen 60 kişilik işçi kardeşimiz miting alanına girememiş.
Seslerini duyuramamış
Gel de üzülme
Aman kim bilecek garipleri?
Arsızların sırtı pek nasılsa
Kırılsın feleğin boğazı
Ne can kaldı
Ne nefes
Aman bitmez gariplerin çilesi
Çağırın Erek Dağı’nı
Erçek Gölü erir durur
Doldu taştı izansızlar
Zalim dünya
Yetişin ağalar, sultanlar
Kime, ne kaldı?
Sel oldu gözyaşları
Aman yanar gariplerin yürekleri
Nesi var?
Anca cigarasını tüttürür durur
Cayır cayır yanar gariplerin yaraları
Uçurun kuşlar şu garip yüreğimi Van, Bitlis, Muş, Urfa’ya
Zehirlerine şeker olam
Kırılan canlarına öz olam
Düşen omuzlarına güç olam
Kararmış gönüllerine umut olam!
******
Eylül 2022’de DEVA Partisi’nin Siirt mitingiyle ilgili yazdığım yazıdan küçük bir bölüm belirtmek isterim:
“Miting alanının dışında bir amcamıza soru sormak için yöneldim, selam verdim, amcamız geri çekilir gibi oldu, açıkçası konuşmak istemediğini düşündüm, tam geri dönüp gidecekken amcamız Türkçe pek bilmiyorum dedi. Ve şu cümle döküldü…
“Ayrımcılıktan usandık kızım…”
Amcamız Türkçe pek bilmiyordu, ben de Kürtçe bilmiyorum ama bir şekilde ‘kardeşlik’ dilinde anlaştık.”
Şimdi bakıyorum miting meydanlarında laflar havada uçuşuyor.
Hain, terörist, zillet…
Vay şöyle, vay böyle de…
Şunu sormak isterim:
‘Ayrımcılıktan usandık’ diyen amcamıza bir diyecekleri var mı?
Çatışmayı körüklemek en kolayı… Asıl maharet canı yananın yarasını sarmakta, sorunlara çözüm üretmekte değil mi?
Onlar şöyle, bunlar böyle demekle olmuyor.
Diğer taraftan bakıyorsunuz HÜDA PAR sorulduğunda yokmuş gibi davranılıyor.
Tekrar soruluyor.
Yine yokmuş gibi… Erzincan’ın bağlarından yeni gelmiş gibi davranılıyor.
Arada Erzincan leblebisi de yeniyor.
Hatta ıslık bile çalınıyor.
Sonra da o terörist bu hain…
******
AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım'ın Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'a yaptığı açıklamalarla ilgili en dikkatimi çeken bölüm şuydu:
“Son depremde yaşanan olay hiçbir şekilde akıl sahibi insanın kabul edebileceği bir şey değil. Elindeki çadırları parayla başkasına vermek. Kendi ihtiyacın varken onun üzerinden ticaret yapma yoluna gitmek akla izana uyacak bir şey değil. Başkanın bu şartlar altında bırakması gerektiğini bakanlardan söyleyenler oldu. Benim kanaatimde kurumu fazla yıpratmadan kenara çekilmesi iyi olur.”
Günlerdir bu konuda kızan, üzülen bunca yürek nasıl görülmez?
‘Akıl sahibi insanın kabul edebileceği bir şey değil’ deniyor da…
Ya vicdan?
Canlarımız o haldeyken ‘biz’ milyonlar bir köşede yandık.
Ağladık, dua ettik.
Karanlıkta tir tir titreyen yüreklerin yüzüne nasıl bakılacak?
Geriye dönülür mü?
Kim verecek bunun hesabını?