Metropoll’ün Ağustos 2021 Türkiye’nin Nabzı araştırmasına göre beğeni düzeyi en yüksek isim 5,4 puan ile Mansur Yavaş’tır. Yavaş’ı 4,7 puan ile Ekrem İmamoğlu, 4,2 puan ile Recep Tayyip Erdoğan ve 4 puan ile Meral Akşener takip etmektedir.
Biraz sonra bu isimlerin neden beğenildiğinin detaylarına bakacağız. Ama önce liderliğin içinde bulunduğumuz süreçte neden bu kadar önemli hale geldiğini belirtmek de fayda var. Şöyle ki:
Koronavirüs salgınının bu denli belimizi bükmesi, teknolojik gelişmelerin alıp başını gitmesi, ülkeler arası denge arayışının çok daha artması, Çin gibi ülkelerin çok daha görünür olması ve ekonomilerin bu denli sarsılması gibi ardı ardına yaşanan birçok gelişme dünya genelinde “belirsizlik” kavramını da hiç olmadığı kadar gündemimize taşıdı. Doğal olarak, belirsizliğin ciddi şekilde arttığı dönemlerde liderlerin ne dediği, ne yaptığı da çok daha önemli hale geliyor.
Diğer taraftan siyasal kültürün Türkiye’de hâlihazırda lider odaklı olması da bu meseleyi daha dikkat çekici kılıyor. Şimdi liderleri değerlendirme konusuna dönecek olursak;
4,2 puan ile üçüncü sırada yer alan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başlamak isterim:
Öncelikle, Erdoğan’ın liderlik serüveninin kabaca 19 yıldır devam etmesinin altında yatan dinamikleri genel olarak yeniden bir hatırlayalım:
Çevre olarak tabir edilen toplumsal kesimden merkeze doğru yürüyen Erdoğan, özellikle çevrede yer alan kitlelerin bir anlamda sesi olmuştur. Ki bunu ‘biz damdan düştük, damdan düşenin halinden damdan düşen anlar’ cümlesiyle de her platformda belirtmiştir. Bununla birlikte, birçok mağduriyetler (şiir okuması sebebiyle cezaevine girmesi gibi) yaşadığı için de toplumun büyük bir kısmı Erdoğan’ı kendisiyle ayrıca özdeşleştirmiştir. Siyasal kariyeri boyunca parti teşkilatlarının her aşamasında görev alması da politikayı daha ustaca okumasını ve özellikle sahayı iyi analiz etmesini sağlamıştır. Ve en önemlisi muhalefetin Erdoğan’a yıllar boyu alternatif üretememesi de en büyük avantajı olmuştur. Dolayısıyla, Erdoğan’ın Türkiye siyasetini ciddi anlamda etkilediği aşikârdır.
Ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil…
Salgın hepimizin hayatını altüst etti. Kapanmalar, yasaklar, hybrit çalışma şekli gibi yeni olan birçok hal ile karşı karşıya kaldık. Teknolojinin gelişimi yeni bir dili ortaya çıkardı. Ekonomiler pandemi sebebiyle çok yara aldı ki bizde pandemi öncesinde de sıkıntılar baş göstermeye başlamıştı zaten… Diğer taraftan yıllar içinde çevreden merkeze doğru konumlanan kesimler zenginleşirken bu sefer de başka ezilen ya da sesi çıkmayan toplumsal kesimler ortaya çıktı denilebilir. Özellikle son dönemde ekonomistler bas bas bağırıyor. Orta direk çöktü diye… Birçok rakamda sıkıntı olduğu da ortada… Yani toplumun birçok kesimi mutsuz... Yani şu an yeni bir hal ile karşı karşıyayız denilebilir. Dolayısıyla, Erdoğan’ın liderliğini perçinleyen, liderliğini güçlü kılan birçok dinamikte değişim alametleri görülmektedir.
Aslında şu an yaşananları şu cümleyle özetleyebilirim:
“Birçok yara var. Nereye baksan yara dolu… Hem de üzerine tuz basılmış cinsinden… Cayır cayır yanan cinsinden…”
Eskiden ezilenler, yara alanlar ön plandayken şimdi zenginliğine zenginlik katanlar daha görünür sanki. Halkın sürekli içinde olan bir Erdoğan figürü gittikçe halktan uzak bir lider figürüne dönüşmeye başladı. Ki Erdoğan’ı güçlü lider yapan en önemli özelliği halkla iç içe olması, bir anlamda halkın sesi olmasıydı. Ve dolayısıyla şimdinin damdan düşenlerinin sesleri kısıldı, sessiz çoğunluğa dönüştü denilebilir.
Gelinen bu noktada, yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen hâlihazırda Erdoğan’ın üçüncü sırada yer almasının altında yatan dinamiklere de ayrıca bakmak gerekiyor. Ki dinamiklerin kapağını biraz kaldırınca son dönemin moda tabiriyle endişeli muhafazakârlar ve gücü elinde tutanların kazandığı hakları bırakmama isteği hemen karşımıza çıkıyor. Özellikle endişeli muhafazakârlar için sürekli bir propaganda yürütülüyor. Böylelikle, buradaki kitle daha da konsolide ediliyor. Korkanların korkuları kaşınarak bakın biz gidersek, bunlar, bunlar olabilir propagandası yapılıyor sanki. “Giderim, gidiyorum diye diye aslında gitmemenin taşları döşeniyor.”
Mallarına, mülklerine, güçlerine sıkı sıkıya sarılanlara çok fazla bir şey yapmaya gerek yok zaten. Onlar dünden konsolide gelecekte de tam takım konsolide olacakları gibi… Özetle; Erdoğan’ın kalabalıklarla kurduğu duygusal bağda zayıflama emareleri görülüyor. Ki son araştırmalarda bu durumun sağlamasını yapıyor.
Buradaki asıl soru; yaşanan tüm bu sıkıntılara rağmen Erdoğan bu durumu toparlayabilecek mi?
***
Belediye başkanlarını değerlendirmeden önce şu sorulara cevap aramak anlamlı olacaktır:
“Belediye başkanları neden daha fazla dikkat çekiyor? Neden bu kadar hepimizin dilindeler?” Kalabalıkların çözüm beklentisinin çok şiddetli olmasından kaynaklanıyor olabilir mi? Ayrıca, siyasetin dar ve karanlık sokaklarında henüz yıpranmadıkları için olabilir mi?
Şunu demek istiyorum: Şu an başkanların sorumlu oldukları alan çok kısıtlı. Ne bir parti teşkilatıyla uğraşıyorlar ne de rakip genel başkanlarla ya da partilerle… Ne de Türkiye siyasetiyle… Asıl siyaset ringine girince bu beğeni tablosu aynen kalacak mı buna bakmak gerekiyor.
***
5,4 puan ile Mansur Yavaş birinci…
Mansur Yavaş denilince “çözüm” kelimesi akla geliyor sanki…
Çözüm adresi gibi duruyor. Zira pandeminin en civcivli olduğu zamanlarda Ankaralıların sorunlarına çözüm bulması dikkat çekiciydi doğrusu… Bir anlamda yaptıklarıyla da örnek oldu. Ki diğer belediyelerde ardı sıra iyilikte inci gibi dizildiler.
Bir de tüm bunları yaparken şunu yapacağım, bunu yapacağım demiyor. Yapıyor, sadece yapıyor. Şov yok yani, ışıklar yok. Yaptıkları var, kendisi var.
Peki, buraya kadar tamam da bunlar yeter mi?
Belki yeter, belki yetmeyebilir. Örneğin ekonomi, dış politika gibi birçok meseleyi nasıl yönetecek? Bunu asıl Yavaş’ın özellikle siyasetin acımasız dönemeçlerinde göstereceği performansla ölçebiliriz. O zaman, şu an yapılan bazı yorumlar erken yorum olabilir.
Diğer taraftan Yavaş’ın bir cümlesinde “Ayrımcılık yapamayız, ayrıcalık da yapamayız. Hiçbirini birbirinden ayırmadan 6 milyon kişiye eşit hizmet vermek için çalışıyoruz” cümlesi aslında başarısının şifresi olabilir. Son dönemde hepimizin hasret kaldığı bir cümle sanki…
4,7 puan ile ikinci sırada İmamoğlu…
İmamoğlu’nun İstanbul seçimlerinde gösterdiği performans çok dikkat çekiciydi doğrusu… Ayıca, İstanbul seçimlerinin ikinci defa tekrar edilmesi ve bir mağduriyet duygusunun oluşmasıyla birlikte İmamoğlu işe bir sıfır önde başladı gibi.
Ama o rüzgâr biraz hızlı harcandı sanki. Fazla hızlı tüketildi gibi…
O rüzgârla birinci sırada olunup ve hatta rakiplere daha fazla farklar atılabilirdi. Zira kitlelerle tam da duygusal bağlantı oluşmaya başlamıştı. Ama zaman geçtikçe İmamoğlu’nun etrafında ışıklar biraz arttı gibi. Ayrıca şunu da belirtmek gerekiyor ki, son dönemde İmamoğlu çözümleriyle tekrar dikkat çekmeye başladı gibi.
4 puan ile dördüncü sırada Meral Akşener...
Akşener değerlendirmesi öncesinde tüm liderler için çok da gizli olmayan bir sır vereyim. Takipçilerin lideri kendisi gibi görmesi, bir anlamda lideri kendisiyle özdeşleştirmesi en önemli özelliklerden biri olarak belirtilebilir.
Özellikle Akşener’in il il gezmesiyle birlikte vatandaş Akşener’i kendilerinden biri olarak görmeye başladı. Yani polemiklerle uğraşmayıp halkın içinde olması Akşener’in ve dolayısıyla İYİ Parti’nin yükselişini ve hatta merkez parti olma yollarını açtı gibi görünüyor.
Bir taraftan da bizim gibi topraklarda güç seviliyor ya, yerinde olacak şekilde babalanma seviliyor ya… Tabii ki altı dolu babalanmalar… “Ey Amerika” deyip sonra Brunson’ın gitmesi gibi değil tabi. Akşener’in babalanmalarının altı dolu görünüyor sanki. Ama şimdilik. İzleyeceğiz.
Bir de insanların dertlerini dinlemek bir yere kadar. Bir noktadan sonra çözüm istenecek haliyle. Sıra sıra çözüm önerileri görünmek istenecek. Ki merkeze yürüyen partinin çözüm stratejilerini detaylı bir şekilde ortaya koyması beklenir.
***
Yazının başından beri belirttiğim üzere, bu kadar sorunun var olduğu bir ortamda özellikle güçlü liderlik özellikleri gösteren adayların daha dikkat çekici olacağı gün gibi ortadadır. Belki de insanlar bu dönemde kendilerini güçsüz hissettikleri için güçlü lider kendilerine daha da dikkat çekici gelebilir.
Sonuç olarak, güçlü lider ve belirsizlik ortamında yol açan, çözüm sunan ve kapsayıcı olan lider bu süreçte en kazanan olabilir. Tüm liderlere duyurulur.
***
“Daha adil bir Türkiye mümkün” kitabını yazan kişi önümüzdeki dönemin lideri olabilir.”
***
GENÇLERİMİZ, GELECEĞİMİZ…
Bir yanda iletişim ödülüne uçar adımlarla koşanlar
Öyle ya… İletişim kavramı yeniden keşfedilmiş zaar
Sıra sıra bilmezlerle dibin de dibi varmış dedirtenler
Zerre arlanmadan bilmezliklerinin çamuruyla bilenleri bulayanlar
Bir eli yağda bir eli balda gezenler, hep bana hep bana diyerek bir türlü doymayanlar
*
Diğer yanda da gidecek yeri olmayan, barınamayan gençlerimiz, geleceğimiz
Öbür yaraları, bereleri saymıyorum artık. Bugünlerde yaraları deşmek pek de işe yaramıyor da ondan
Bu kara bulutlara dayanmak zor olurdu elbet, eğri zamanlarda dik durarak kendi yoluna gidenler olmasa
Milyon kere kendi yoluna gidenlere selam olsun!