Seçim sürecinde ‘algının’ başat faktör olduğu tüm yaşananlar ile test edilmiş oldu doğrusu. Şunu baştan belirtmek isterim. Kılıçdaroğlu’nun ‘Sana Söz’ mottolu kampanyasının bazı noktalarda aksaklıklar olsa da olumlu olduğu düşüncesindeyim.
Son yıllarda ekonomiden, pandemiye, depreme birçok konu o kadar çok can yaktı ki… Kitleler olumsuzluklardan bıktı doğrusu.
Farklı bir ses, bir umut ışığı görülmek istendi. Ki bu kampanya da büyük ölçüde kitlelerin yüreğini ısıttı. İyi geldi yani.
Ve fakat biraz önce de belirtiğim üzere algılar bu seçimde başroldeydi.
Montaj videolar, yalanlar, dolanlar.
Ki ekonominin bu hali ortadayken rasyonel açıklamaların etkisinin zayıf olacağı görünüyor.
Ne söylenecek?
Cari açığı şöyle düşürdük, kişi başı milli geliri şöyle yükselttik, ihracatta rekor üstüne rekor kırdık, bunu yaparken ithalata bağımlılığımızı şöyle düşürdük mü denecekti?
Ya da özgürlükler, adalet, verimlilik konusunda şunları şunları mı yaptık denecekti?
Dolayısıyla en az ekonomi konuşulsun istendi. Zayıf olan tarafın üzeri bir şal ile kapatılmaya çalışıldı. Ki bu konuda da başarılı olundu.
Örneğin montajlanmış videoda Kılıçdaroğlu haydi derken ardında terörist Karayılan’ın da haydi demesi kitlelerin tüylerini diken diken etti doğrusu. Bu videoyu izleyen özellikle muhafazakâr-milliyetçi seçmenin haliyle ekonomiymiş, şuymuş, buymuş demeden hızlı bir şekilde savunmaya geçtiği söylenebilir. Ki bu görüntüler bir defa değil bilmem kaç defa gösterildi.
Seçmenin savunmaya geçtiği noktada da birçok olumsuz konu seçmenin canını yaksa da… Seçmen bir şekilde olumsuzluklara rağmen kötü bulduğu tarafa oyunu verebilir. Ya da protesto edip oy kullanmaya gitmeyebilir. Zira burada güvenlik kaygısı ortaya saçılıyor.
Şimdi bunu görüp Kılıçdaroğlu’nun ‘çiçekli, böcekli kampanyası’ yanlış demek de en kolayı. Ki bu düşünceye katılmıyorum. Burada refleks zayıflığı söz konusu. Rakip tarafın taktik hamlesinin anında görülüp buna bu süreçte cevap verilmesi beklenir. Bu da sadece reklam ajanslarıyla değil ‘strateji ekipleriyle’ mümkün olabilir. Yani bu adım anında görülüp en etkili şekilde cevap verilebilirdi.
***
Kılıçdaroğlu'nun kapsayıcı bir anlayışla farklı cenahtan birçok partiyi aynı hedef etrafında, aynı masada toparlayabilmesi bir başarıdır. Bu da Kılıçdaroğlu'nun çatışmalı ortamda olumlu anlamda liderlik özelliğinin bir göstergesidir.
Kolay değil helalleşme gibi konuları ülke gündeminin merkezine getirebilmek. Bununla ilgili detayları ‘Kılıçdaroğlu’nun ‘unlearning’ hamlesi’ isimli yazıdan okuyabilirsiniz.
(https://www.karar.com/yazarlar/semra-alkan/kilicdaroglunun-unlearning-hamlesi-1594359 )
Yalnız bu konular zaman isteyen ve liderle başlayıp örgütün ve sonrasında kalabalıkların benimseyebileceği konular.
Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun bu kapsayıcı yaklaşımının daha desteklenmesi beklenirdi. Başta Saadet Partisi olmak üzere, Gelecek, DEVA, Demokrat ve İYİ Parti’nin bu konuda oylarının istenen düzeyde olmadığı söylenebilir. Elbette bir destek var ama bu daha fazla olabilirdi. Örneğin Saadet, Gelecek ve DEVA Partisi birlikte bir logo etrafında buluşabilselerdi… Belki de AK Parti’den oy kopmaları ittifak içinde kalmayıp muhalefete doğru kayabilirdi. Dolayısıyla burada bir hata yapıldığı söylenebilir. Öte yandan İYİ Parti’nin kendi logosuyla seçime girmesinin de doğru olduğu düşüncesindeyim. Eğer böyle olmasaydı İYİ Parti’nin logosunu görmeyen seçmen MHP’ye ya da İYİ Parti’nin oy geçişkenliğinin olduğu diğer partilere daha fazla gidebilirdi.
Bir de yerel seçim örneği belirtiliyor. Yerel seçimde olumlu bir sonuç alındı burada niye olmadığı üzerine konuşuluyor. En önemli sebebin bunun yerel değil ülkenin yönetimiyle ilgili seçim olduğu söylenebilir.
Bu noktada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önemli bir sebep olarak belirtilebilir. Sistem dolayısıyla seçmen sıkıntıların farkında ve tarafların ifadesiyle ‘kendilerinden olmayan bir aday’ önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanı olursa sorunların daha da şiddetleneceği düşünülüyor. Dolayısıyla burada seçmenin yine savunmaya geçtiği söylenebilir. Detayları bu yazıdan okuyabilirsiniz.
(https://www.karar.com/yazarlar/semra-alkan/hulusi-akar-turkler-ve-kurtler-kardestir-1594325 )
Ve tüm devlet imkânlarına rağmen, medyanın büyük bir bölümünün elde tutulmasına rağmen ve birçok manipülasyona rağmen Kılıçdaroğlu'nun aldığı yüzde 44,88 önemli bir sonuç olarak belirtilebilir.
Diğer taraftan seçim sonuçlarıyla birlikte çokça Sinan Oğan’ı da konuştuk. Buradaki oyların hepsinin Oğan için verildiği düşüncesinde değilim. Oranını araştırma firmaları elbette daha iyi belirtebilir ama oyların bir kısmının tepkisel olduğu söylenebilir. İYİ Parti’ye oy veren seçmenin bir bölümünün Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy vermeyip Oğan’a verdiği belirtiliyor. Bu noktada Akşener’in dünkü konuşmasında ekiplerini sahaya yönlendirmesi ve saha sloganı olarak da ‘Tek tek ikna’ diye belirtmesi önemliydi.
Ayrıca önemli bir rekabet avantajı olan ekonomiyle ilgili Babacan’ın olumlu anlamda daha fazla etkisi olabilir. Ki özellikle AK Partili seçmenin Babacan’ın söylediklerini dikkatli bir şekilde dinlediği söylenebilir.
Son olarak, kalan 1 haftada neler yapılabilir?
Seçim güvenliği konusunda seçmene daha fazla güven verilebilir. (Parti içi tartışmalar sonlandırılabilir.)
Oy kullanan seçmenin tekrar sandığa gelmesi için ikna edilebilir.
Oy kullanmayan öncelikle yakın çevreye, sonrasında zaman kalırsa diğer çevrelere ulaşılabilir.
Ekonominin daha çok konuşulması sağlanabilir.
Yanlış algıya sebep olabilecek konulara daha hızlı refleks gösterilebilir.
Mevcut durumda medya üzerinden ulaşılan seçmen kısıtlı. Dolayısıyla saha, saha, saha. Akşener’in ‘Tek tek ikna’ sloganı içselleştirilerek gençler, kadınlar başta olmak üzere tüm kesimlere daha çok ulaşılabilir.