Hiç kuşkusuz milletlerin kalkınmasının temelinde yatan en önemli faktör eğitim ve bilim olarak belirtilebilir. Bu noktada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerine dikkatinizi çekmek isterim:
"Bilim millî istiklâl ile eş olduğu cihetle, işgal buyurmakta olduğunuz öğretim kürsülerinde, memleketin siz bilim adamları dahi hiç şüphesiz aynı savaşın kahramanlarısınız”
Öte yandan neredeyse her konuşmanın içinde geçen “Ekonomik ve siyasi bağımsızlık teknolojik bağımsızlıktan geçiyor” sözünün satır aralarını karıştırdığımızda da karşımıza yine eğitim ve bilim kavramları çıkıyor. Zira eğitim ve bilimde gereken seviyelere ulaşılamaması durumunda da ekonomik ve teknolojik gelişmelerin yeterince sağlanamayacağı gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpıyor.
Buradan hareketle; ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ yeni müfredat taslağının üzerinde daha çok konuşulması, yorum yapılması gerektiği düşüncesindeyim.
Bakanlığın web sitesinde müfredat çalışmalarının son bir yılın değil on yıllık çalışmanın ürünü olduğu belirtiliyor.
Yalnız 10 yıllık çalışmanın yorumlanması için önce 1 hafta süre verildi. Sonrasında da bu süre 10 Mayıs’a kadar uzatıldı. Dün de belirttiğim üzere yeni müfredat taslağında yer alan sayfalar dolusu metinlerin daha sağlıklı analiz edilmesi, yorumlanması için bu sürenin kısa olduğu düşüncesindeyim.
Bu noktada CHP milletvekili Suat Özçağdaş’ın ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Öğretim Programları Ortak Metni’ hakkında yaptığı açıklamada şu bölüme dikkatinizi çekmek isterim:
“Bakanlık, öğretim programlarının hazırlanış aşamasında muhalif hiçbir STK'dan, üniversitelerin eğitim bilimleri bölümlerinden ya da alan uzmanı bireylerden görüş talep etmemiştir” diyor.
O zaman soralım… “10 yıllık çalışmanın daha katılımcı bir şekilde hazırlanması gerekmez miydi?”
Diğer taraftan Bakanlığın web sitesinde yeni müfredat taslağına askı süresince 67 bin 284 görüş iletildiği belirtiliyor. Keşke bu görüşlerden özet bir rapor oluşturulsa... Böylelikle hangi konularda eleştiriler geldiğini görebiliriz.
Ayrıca birkaç gündür konuyla ilgili yapılan yorumları, yazıları inceledim. Çoğunlukla yazılar eğitim sistemimizin nasıl olması gerektiği ile ilgili. Bunun da değerli olduğu muhakkak ama asıl yeni müfredatın eksik yönleri, olumlu yönleri, eklenmesi gereken yönlerinin tartışılmasının esas olduğu düşüncesindeyim.
Dolayısıyla yeni müfredat son şekline ulaşmadan konuyla ilgili uzmanların daha çok sesini yükseltmesi beklenir. Burada basının da uzmanlara alan açmasının gerekli olduğu söylenebilir. Ve en önemlisi siyasi partilerin ülkemiz için bu denli önemli bir konuda detaylı çalışmalar yapması ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir.
Açıkçası siyasi partilerden beklentimiz STK’lar gibi paylaşılan birkaç değerlendirme yazısından ziyade yeni müfredatın tüm detaylarıyla, tüm yönleriyle belirtildiği bir çalışmayla kamuoyunun dikkatine sunulmasıdır.
Sanayileşme sürecini tam olarak yakalayamadığımız bu dönemde sormak isterim: Bilgi çağını da mı kaçıracağız?
Ayrıca bu konuyu araştırırken son 10 gündür gündemde olan konulara baktım. Çoğunlukla ‘o onu demiş, bu bunu demişten’ öteye gitmiyor.
Bir taraftan da yeni müfredat ile ilgili yorumlar, analizler yok değil ama yeterli de değil…
******
Tasarruf verimlilik paketi?
Merak ediyorum yarın açıklanacak tasarruf verimlilik paketinde ‘ihale’ konu başlığı da yer alıyor mu? Zira 2002’den bu yana 191 kez değişen bir İhale Kanunu ile karşı karşıyayız.
Açıkçası İhale Kanunu’nda değişliklerin yapılması kaynak tahsisinin bozulması anlamına da geliyor. Bu da doğal olarak yolsuzluklara imkân sağlıyor
Bu bağlamda Prof. Dr. Ümit Özlale’nin Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki sunumunda belirttiği şu grafiğe dikkatinizi çekmek isterim.
Grafikte de belirtildiği üzere yolsuzluğun baskın olduğu bir ekosistemde kaynakların etkin kullanılması beklenebilir mi?
Öte yandan verimlilik eldeki kaynakları çok iyi bir şekilde değerlendirerek en yüksek üretime ulaşmayı hedefler. (Verimlilik=çıktı/girdi)
Soralım o zaman…
Kaynakların etkin kullanılamadığı bir ekosistemde verimlilik beklenir mi?