Ne mutlu ki, tüm Türkiye olarak, Elazığ ve Malatya'da yaşanan deprem için seferber olduk. Hepimiz bir bütün olduk… Tüm Türkiye olarak hepimizin yüreği yansa da birlikte buluştuk… Bir olunca da daha güçlü olduk…
Öncelikle, depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum. Tüm Elazığ, Malatya ve ülkemize geçmiş olsun…
Özellikle, deprem sonrasında ortaya konan özverili çalışmalar sebebiyle emeği geçen tüm herkesin yüreğine sağlık…
Tabii ki hepimizin dileği: Bir daha böyle acılar görmesin ülkemiz…
Bu noktada, deprem sonrasındaki müdahaleler elbette çok önemli... Ancak asıl önemli olanın depreme en başından hazırlıklı olunması gerektiğinin de unutulmamasıdır…
Son bir haftadır yaşadıklarımız gösteriyor ki, kaybettiğimiz her dakika bizim için çok değerlidir. Dolayısıyla, deprem konusunda “kamu ve yerel yönetimler” tarafından belirlenen tüm önlemlerin ivedilikle hayata geçirilmesi zaruridir. Ayrıca ülke genelinde deprem ile ilgili bilinçlendirme çalışmalarının da gerçekleştirilmesi önem arz ediyor.
Bizler, millet olarak hazırız... Acılarda nasıl bir araya gelinebiliyorsa, ülkemizin ilerlemesi yolunda da, problemlerin çözümünde de bir araya gelinebilecektir… Yeter ki tüm yetkililer hep birlikte deprem seferberliğini başlatabilsin…
Önemli bir noktada, sadece İstanbul senaryosu için değil, tüm Türkiye genelinde bir deprem senaryosu kamuoyu ile paylaşılabilsin…
Deprem ile ilgili hazırlanan senaryolarda birçok madde üzerinde çalışılıyordur mutlaka… Bu noktada, deprem konusunda acil yapılması gerekenleri özellikle vurgulamak isterim:
“Şehirlerimizin bütün yapılarının ivedilikle gözden geçirilmesi…
Riskli yapıların tahliye edilmesi, onarılabilecek yapılar için çalışmaların bir an önce başlatılması…
Ve en önemlisi depreme dayanıklı binaların yapılması…”
Anlaşılan o ki deprem konusu, ülkemizin bir gerçeğidir. Dolayısıyla, bu konuda ülke genelinde sürdürülebilir bir duyarlılığın oluşturulması da önemlidir.
******
Türkiye nasıl uçar?
Bugün dikkatimi çeken bir haber başlığı: “İngiltere bilim insanlarına oturma izni veriyor.”
Zira İngiltere Başbakanı Boris Johnson, bilim insanları ve alanında uzman kişilere yönelik yeni bir oturum ve çalışma izninin Şubat ayında uygulamaya geçeceğini açıkladı.
Görünen o ki, ülkeler bilim ve teknoloji alanında hamlelerini bir bir uygulamaya geçiriyor.
Tam da bu noktada, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, bugün partisinin grup toplantısındaki sorusu aklıma geldi:
"Türkiye nasıl uçar?"
Meral Akşener’in özellikle aşağıdaki belirttiği cümlesine dikkat çekmek isterim:
“Türkiye, tarıma önem verilirse, üretim ekonomisine geçilirse uçar. Türkiye, yapısal reformlarla, teknolojik kalkınmayla uçar…"
Bu soruyu tekrar sormak isterim:
Türkiye nasıl uçar?
Türkiye, teknoloji ve bilim seferberliği ile uçar.
Türkiye, tüm ülke olarak ortak hayaller kurduğumuzda, ortak heyecanlar yaşadığımızda uçar…
Türkiye, özellikle gençler için “bir gelecek hikâyesi” oluşturabildiğimizde uçar.
Türkiye, aslında ortak bir gelecek inşa edebildiğimizde uçar.
******
Bu köşeden iyi olan, güzel olan gelişmeleri yazmaya devam ediyorum:
Son bir haftadır çok üzüldük doğrusu. Zira UMKE gönüllüsü Emine Kuştepe’nin sesi hala kulaklarımızda… Emine Hanım’ın enkaz altında kalan Azize Çelik ile telefon konuşması yüreğimizi titretti… Emine Kuştepe’ye ve bu vesileyle, tüm arama kurtarma ekiplerinde görev alan herkesin yüreğine sağlık…
Ayrıca, depremin ardından Türk Veteriner Hekimler Birliği’nin Elazığ ve çevresindeki depremzede hayvanları tedavi edeceğini açıklaması da yaşanan bu üzüntülü günlerde yüreğimizi ısıttı doğrusu. Zira yıkılan Kalay Apartmanı’nda yaralı kurtulan kedinin üzgün bakışları hala zihnimizde…