Günlerdir sokak hayvanları meselesi konuşuluyor ve birçok meselede olduğu gibi şu taraf bu taraf diye bu konuda da hemen ayrışmayı başardık.
Yalnız burada bizi ayrıştıranların maharetlerini de belirtmeden olmaz sanırım.
Aslında birçok meselede olduğu gibi konular bağlamından koparılıyor. Ve doğal olarak çözüm yolları tıkanıyor. Ve çözümsüzlük üzerine cümleler havada uçuşuyor.
Sormak isterim bu zamana gelene kadar çözüm için ne yapıldı? Şu tarafın belediyeleri bu tarafın belediyeleri demeden soruyorum.
Bu sorun bu şekilde yıllar içinde dağ gibi büyürken neler yapılmadı? Niye yapılmadı?
Sorun büyümeden neden çözüm için adımlar bir bir atılmadı?
Birçok kaynaktan edindiğim bilgiye göre belediyelere sokak hayvanları konusunda bizlerin ödediği vergilerden bir bütçe aktarılmış. Yalnız bu bütçe başka alanlarda kullanılmış. Yani sorun yıllarca sümen altı edilmiş. Ve sorun baş edilemez noktaya gelince de malum durumlar konuşulmaya başlandı.
Sadece bu konu için değil genel olarak birçok örnekte görüldüğü üzere şu tespiti yapmak artık şart oldu:
“Sümen altı etmek” kavramının son yıllarda kolektif davranış biçimi haline geldiği düşüncesindeyim.
Bu durumla ilgili mottoyu da hemen söyleyim: “Bir sorun mu var? Aman çözmeyelim sümen altı edelim.”
Diğer taraftan sokak hayvanlarının bu denli çoğalması elbette ciddi bir sorun. Ama bu duruma yıllarca bir çözüm getirilmemesi de en büyük sorun.
Bu bağlamda belediyelerde yapılan denetimlerde de sıkıntı olduğu söylenebilir.
Görünen o ki birçok olayda olduğu gibi bu meselede de aynı durum söz konusu:
“Sümen altı ederek yıllarca sorun yokmuş gibi davranmak.”
Ne zamanki o sorun artık ‘yokmuş gibi’ davranılamaz boyutu geçiyor… İşte o zaman konu tartışılmaya başlıyor. Bir anlamda tartışılmak zorunda kalıyor.
Yani önceden tedbir alma, önleyici faaliyetleri uygulamak diye bir alışkanlığımız pek yok maalesef.
Dolayısıyla iktidar, muhalefet ayrımı belirtmeden şu söylenebilir:
Yöneticilerde çoğunlukla stratejik yönetim yaklaşımının olmadığı belirtilebilir. Olmuş olsa… Konulara daha uzun vadeli perspektiften bakılabilir. Bu noktada belediyelerin sokak hayvanları meselesindeki yaklaşımı da ortada… Yani bağıra bağıra geliyorum diyen bu soruna kangren olmadan zamanında önlem alınırdı, çözüm yolları açılırdı.
Gelinen bu süreçte; kangrene çevrilmiş bu meselede merkezi yönetim, yerel yönetimler, STK’lar başta olmak üzere tüm hayvanseverler olarak hepimizin içine sinen bir çözüm için çalışılmalıdır. Yani öldürmek yerine kısırlaştırma ve bunun yanında diğer destekleyici çözümler için çalışılmalıdır.
Son olarak kendi nefesimizin kıymetini bilmezken, bir anlamda kendimizi tam anlamıyla bilmezken ‘nefesi biz mi verdik ki biz alacağız’ diyeceğim, diyeceğim de ne çare?
******
İzmir Alsancak’ta yağış sonrasında oluşan su birikintisinde iki kişinin elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirmesi korkunç bir facia. Tek kelimeyle ‘korkunç’…
Ki yıllar öncesinden bu faciaya önlem alınmalı diye yerel gazetelerde uyarılar yapılmış, uyarıldığıyla kalmış, hiçbir şey yapılmamış.
Kimse oralı olmamış.
Olaydan sonra elektrik dağıtım firmasından ve ilgili belediyeden sorumlu kişiler gözaltına alındı deniyor.
Peki, elektrik dağıtım firması ve ilgili belediye bu facia yaşanmadan önce neden herhangi bir şey yapmamış?
Neden facianın yaşanması beklenmiş?
Niye gereken tedbirler alınmamış? Bu büyük ihmal ile ilgili gerekli denetimler neden yapılmamış ve dolayısıyla baştan sorumlulara neden yaptırım uygulanmamış?
Asıl bu durum neden sümen altı edilmiş?
Neden sorun yokmuş gibi davranılmış?
Soruyorum bu kurumlar bu cüreti nereden alıyor? Herhangi bir kusurda ceza almayacaklarını düşündükleri için mi?
Bize kimse hesap sormaz diye düşündükleri için mi?
Kurumlarda genel olarak önceden tedbir alma, önleyici faaliyetleri uygulamak diye bir mekanizma da neymiş dedikleri için mi?
Hep soruyorum, hep soruyorum. Biri de çıksın bu sorulara cevap versin artık. Yeter!