Ne de güzel olur!

Semra Alkan

Günümüzün ileri teknoloji dünyasında internet, sosyal hayatımızdan ekonomiye kadar hayatımızın her alanını etkiledi, değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor… Birçok sanayi alanının ortadan kaybolması ya da düşüşe geçmesi ve bunların yerine yenilerin gelmesi bekleniyor.

Tam da bu noktada, 2019'daki en büyük 100 firma raporuna göre, dünyanın en değerli 10 şirketinden 7'sini dijital teknoloji üzerine yoğunlaşan firmalar oluşturuyor. Dolayısıyla, iş dünyasında değişimin etkisinin çok derinden olduğu aşikârdır.

Öte yandan ülkemizde son dönemde en çok tartışılan konuların başında, işsizlik, özellikle de genç işsizlik geliyor. Ve bu konuda birçok çözüm önerisi belirtiliyor, tartışılıyor… İstihdam oluşturmanın yolu özellikle, sanayi yatırımı, üretim ve ihracattan geçiyor denilebilir.

Zira biz genç işsizliği tartışırken, bu konuya çözüm bulmaya çalışırken; dışarda, dünya genelinde yaşanan teknolojik gelişim ve dönüşümün yakın ve uzak gelecekte işleri nasıl etkileyeceği yorumlanıyor. En çok da aşağıda belirttiğim sorular üzerinde duruluyor:
“Günde sekiz saat çalışmanın modası geçiyor mu?”
“Gelecek için hangi becerilere ihtiyacımız olacak?”
“Açık ofisler ayakta kalabilir mi?”
“Gelecekte ücret politikası nasıl olacak?”
“Robotlar çalışma dünyasını nasıl etkileyecek?”
Ve sorular devam ediyor…

Aslında bir anlamda örgüt yönetiminin bu değişimden nasıl etkileneceği ile ilgili de sorulara cevap aranıyor.
Diğer taraftan küresel ekonomik yavaşlama, gelir eşitsizliği gibi konular sebebiyle, işgücünün düşük ücretli bölgelerden yüksek ücretli coğrafyalara doğru göç ile sonuçlandığı ve bu göç hareketinin gittikçe arttığı özellikle vurgulanıyor.
Bu bağlamda, Almanya bile, ileri teknolojinin gerisinde kalmaktan endişeleniyor doğrusu…

Zira Almanya’nın önde gelen 30 şirket değeri toplamının bir büyük teknoloji firması etmeyebileceği belirtiliyor. Interbrand merkez ve Doğu Avrupa CEO'su Simon Thun, geçtiğimiz iki yıl boyunca pek çok Alman CEO'sunun şimdi değişilmez ise, önümüzdeki beş ile 10 yıl içinde işten çıkabileceklerini belirttiğini ifade ediyor.

Volkswagen'in CEO’su Herbert Diess ise, geleneksel otomobil üretiminde artık sona gelindiğini, Nokia gibi olmamak için radikal bir revizyon sürecine ihtiyaçları olduğunu belirtiyor. Bu noktada, hızlı bir şekilde dijital teknolojileri edinmeleri gerektiğini özellikle vurguluyor.
Ayrıca, ING Almanya baş ekonomisti Carsten Brzeski, önümüzdeki 20 yıla e-ticaret, nesnelerin interneti ve yapay zekânın hâkim olacağını belirtiyor.

Diğer taraftan, Columbia Üniversitesi'nden Prof. Alexis Wichowski, Amerikan teknoloji devlerini “net devletler” olarak tanımlıyor. Hatta bazı durumlarda büyük hükümetlerden bile daha fazla etkiye sahip olabildiklerini ifade ediyor. Ayrıca, iPhone kullanıcılarının cep telefonlarını her saat başı birçok kez kontrol ederken, Google ve Facebook’un beğeniler sonucunda tüketicilerden veri toplayabildiğini, böylelikle kullanıcılarını anlamaya çalıştığını belirtiyor.

Bir anlamda verilerin dünyasına hoş geldiniz…
Önemli bir noktada, teknoloji devleri bir taraftan pazara hâkim oluyor diğer taraftan da pazarda bulduğu tüm boşlukları hızla dolduruyor. Şunu demek istiyorum:
Örneğin Apple, lüks telefonlar ve bilgisayarlar üretiyor ve rekabeti zayıflatmak için hedef kitlesinin kullanabileceği birçok yeni “hizmete” giriyor. Bu noktada, film ve TV şovları paketinin yeni Apple donanımı satın alan herkese bir yıl boyunca ücretsiz olmasının anlamı, tüketicileri vasıtasıyla yeni alanlara girmek olarak da okunabilir. İcra başkanı Tim Cook ise, yeni alanlara girmek için çok istekli olduklarını ve Apple'ın “insanlığa en büyük katkısının” bilgisayarlarda veya telefonlarda değil, sağlıkta olacağını vurguluyor.
Ayrıca, Amazon'un ücretsiz teslimat hizmetini vermesi de ayrı bir örnek olarak belirtilebilir.

Aslında, tüm bu örnekler marka bağlılığının oluşturulması anlamına da geliyor. Bir anlamda bu markalar tüketiciler nezdinde bağımlılık yaratıyor denilebilir. Ve bu bağımlılık ilişkisi kullanılarak, teknoloji firmaları pazarda yer alan tüm boşluklara nüfuz ediyor.

Diğer bir tabir ile başka markalara fırsat vermiyor…
Dolayısıyla, son dönemde teknoloji firmalarının tekelleşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum da dünya genelinde gerilim ortamının daha da yükselebilme potansiyelinin olduğunu gösteriyor maalesef…

Özetle, tüm yazılarımda belirttiğim değişim konusunu dünya genelinden örnekler vererek de açıklamak istedim bu sefer…
Aslında “teknoloji ve bilim seferberliğinin” ne denli önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istedim.

Evet, bizde de bu konuda emek harcanmaya başlandı.
Ve fakat Almanya bile bu konuda endişeleniyor ise, bizim çok daha hızlı hareket etmemiz gerektiği ortaya çıkıyor.

Zira teknoloji geliştirme konusunda girişimcilik, araştırma-geliştirme gibi birçok konuda ülke genelinde bir kültürün oluşturulması ve içselleştirilmesi de önemlidir. Medyanın da bu konuda destek vermesi faydalı olacaktır düşüncesindeyim.

Her akşam çoğu haber kanalında tartışma ve hatta kavga, gürültü izleneceğine, teknoloji, dünyadaki değişim gibi konuları içeren programlar izlenebilir…
Ne de güzel olur!

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.