Kahırlanır
Kanadı kırık eller
Kurudu göller
Ayrı kaldı narçiçekleri
Yanar durur
Söz geçmez şu dağlara
Ah, nasıl edem? Sararmış ardıçlar
Sarılam yapraklarına
Ağlama
Canına can olam
Solma
Nefes olam dallarına
Kararma
Şavkın olam yüreğine
Üşüme
Güneş olam kaynağına
Vazgeçme
Umut olam köklerine
Gamlanma
Dönüyor dünya
Gün gelir
İster pul
İster altın
Birleşir aynı yolda
******
Son birkaç gündür hangi makaleyi incelesem genel olarak karşıma çıkan cümleler şu şekilde:
“Ülkemizin bir deprem kuşağı üzerinde olması yanında kentleşme sisteminden kaynaklanan sorunların bir araya gelmesi, büyük kayıplar doğuran afetlere neden olmaktadır. Afetlerle etkin mücadelede afetler meydana gelmeden önce yapılacak olan risk belirleme ve azaltım çalışmalarının önemi büyüktür.”
Ülkemizin deprem kuşağı üzerinde olması, kentleşmeyle ilgili sorunlar vs. Dolayısıyla konu gayet iyi biliniyor.
Bilinmeyen bir şey yok. Her şey apaçık ortada.
Peki, yapılması gereken ne?
Buna göre önlemlerin alınması. Özellikle de kriz yönetiminden önce risk yönetiminin dikkate alınması…
Her şey bu kadar açıkken, makalelerde net bir şekilde ortaya konmuşken…
Bunca gün geçmesine rağmen ‘çadır’ sorunu bile tam olarak çözülemiyorsa burada ciddi bir sorun ile karşı karşıyayız demektir.
Öte yandan felaketin birçok ilimizi etkilediği konusu da önemli bir faktör elbette. Ama ‘yönetim’ konusundaki sıkıntıları söylemeden olmaz sanırım.
Bu felaketle birlikte kurumlarda liyakat sorunundan tutun da karar alma süreçlerindeki tıkanmaya kadar birçok konu gün yüzüne çıkmış görünüyor. Açıkçası bu konular şimdi gün yüzüne de çıkmadı. Son dönemde hep dillerde…
******
2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi. Ve sistemin değişmesiyle birlikte birçok değişiklik yaşandı. Örneğin bazı kurumlar kapatıldı.
“Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sürecinde Türkiye’de köklü geçmişi olan ve başarılarını kanıtlamış olan Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü, Hazine Müsteşarlığı, Devlet Personel Başkanlığı, Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Yüksek Planlama Kurulu gibi pek çok kurul, kurum, kuruluş, müsteşarlık, genel müdürlük ve başkanlık kapatılmıştır.”
(Kaynak: Kemal Gözler, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin Uygulamadaki Değeri: Bir Buçuk Yıllık Bir Bilanço”, www.anayasa.gen.tr/cbhs-bilanco.htm / 27 Aralık 2019).
Önceki yazılarda belirtilen sorulara devam etmek isterim:
Kapatılan kurumlarda yıllar içinde oluşan kurumsal hafızaya ne oldu? Kurumların kapanmasıyla birlikte kararlar daha rasyonel, daha etkili ve daha hızlı bir şekilde mi alındı? Ayrıca yıllar içinde oluşturulan bilgi birikiminin yerine ne konuldu? Ve yıllar içinde tecrübe kazanmış, bir anlamda yılların kurumsal hafızasını bünyelerinde taşıyan bu insan kaynağı yeni sistemde nasıl kullanıldı?
Bu sorulara cevaplar geldikçe sorunlarla ilgili çözüm süreci de başlayabilir doğrusu…
******
Liderlik sınavı!
Pandeminin etkilerini yavaş yavaş üzerimizden atmaya çalışırken, bir taraftan da hayat pahalılığıyla boğuşurken şimdi de maalesef hepimizi olumsuz etkileyen deprem felaketi…
Belirsizliğin yüksek olduğu zor dönemlerde insanlar liderlerin kendilerine bilgi, plan ve güvence vermelerini beklerler. Dolayısıyla böylesi günlerde kitleler liderlere daha çok dikkat kesilir.
Gelmek istediğim nokta şudur:
Açıkçası acının anlaşılması, hislere ortak olunması ve çözümler üretilmesi gereken günlerden geçiyoruz. Bir anlamda halkla ‘kollektif empati’ kurabilen liderlere her zamankinden daha çok ihtiyaç var.
Bu bağlamda, muhalefet liderlerinin kendi aralarında rekabet edecekleri bir dönemde değiliz. Hızlı bir toparlanmayla liderlerin tüm yapılacaklara ön ayak olması bekleniyor.
Dolayısıyla ‘şu kişi şunu söyledi, ben de bunu söylerim’ döneminde de hiç değiliz.
Hep birlikte ‘şunu’ söylüyoruz. Ve bu çıkmaz sokaktan ‘şu şekilde’ çıkabiliriz cümlesi bekleniyor.
Haliyle böylesi zor bir dönemde kimse çözüm yerine çözümsüzlük cümleleri duymak istemez.
Son olarak, belirsizliğin bu denli yükseldiği bir süreçte seçmen çözüm aradığı noktadan bir hareket görmediği zaman ne yapacaktır?
Kötü de olsa bildiği, alıştığı noktaya doğru hareket edecektir!