Söylemlerin birbirine girdiği, güç mücadelelerinin arttığı bu dönemde dünkü yazıda da belirttiğim üzere yerel seçimlerde tabanda farklı bir hikâyenin yaratılması önemli.
Uluslararası sistemin değerlerinin, kurallarının hemen hemen hiçe sayıldığı, güç mücadelelerinin, büyük güçler arasında kapışmaların yoğun bir şekilde yaşandığı, krizlerin arttığı bir dönemden geçiliyor.
Böylesi bir dönemde ister istemez istikrarsızlıklar, belirsizlikler daha da derinleşiyor. Ve güvenlik ihtiyacı da hiç olmadığı kadar hissediliyor.
Bir taraftan da teknolojideki gelişmeler, yenilikler de ardı sıra geliyor. Ülkeler yeniliğin, daha ileride olmanın peşinde. Ki ancak bu şekilde öne geçilebilir. Kaba tabirle ancak bu şekilde tüm olumsuzluklara karşı sağlam durulabilir.
Örneğin birkaç gün önce İngiltere Savunma Bakanlığı, ilk yüksek enerjili lazer silahının yapılan denemelerde hava hedefini vurduğunu duyurdu. Ve çıkan haberlerde İngiltere’nin askeri lazer silahları konusunda bir dönüm noktasına ulaştığı belirtiliyor.
Bir anlamda ülkeler güçlü olmanın peşinde. Her alanda güçlü olmanın peşinde…
Etrafımızda böylesi karışık bir tablo mevcutken kalabalıklar tüm detaylara hâkim olmasa da bu yaşananları derinden hissediyor.
Bir taraftan da yerel seçimlere adım adım yaklaşıldığı bu süreçte siyasi partiler arasında da bir önceki seçime göre oyunun kurallarının değiştiğini görüyoruz. Özellikle de muhalefet tarafında. Daha dağınık bir görüntü mevcut.
Aslında Cumhur İttifakı’nda da dağınık bir yapı mevcut ama bu durum dışarıya elden geldiğince yansıtılmamaya çalışılıyor. Bu bağlamda liderlerin de olumlu anlamda etkili olduğu düşüncesindeyim.
Tüm bunlarla birlikte gelir adaletsizliği, yoksulluk gibi sorunlar da artık toplumun sadece bir kesimini değil çoğunluğunu etkiliyor denilebilir.
Şimdi böyle bir atmosferde kalabalıklar ne yapacaktır? Nasıl tepki verecektir?
Öncelikle sahip olduklarını muhafaza etmeye çalışabilir. Kendisini, ailesini, etrafını muhafaza etmeye çalışabilir. Zira dışarıda öncesinden daha farklı, alışkın olmadığı bir şeyler oluyor. Özellikle de güven ihtiyacından dolayı. Güvenmek isteyebilir, ama bu koşullar sebebiyle yeniye güvenmesi de zor gibi.
Ama bir taraftan da içinde bulunduğu durumdan memnun değil. Yoksulluk gibi, adalet sorunu gibi birçok meseleyle boğuşuyor. Tam bir çıkmazın, bir çatışmanın içinde gibi.
İşte böylesi bir dönemde arkada kalan, görünmeyen, sessizleşen, hatta birçok kimsenin dönüp de bakmadığı kavram “insan onuru”.
Siyasetin odağı daha çok çekişmeler, güç mücadeleleri gibi meselelere doğru kayarken insan onuru kavramı da kendisine daha arka sıralarda ancak yer bulabiliyor gibi.
Buradan hareketle; yerel seçimlerde tüm bu karmaşanın içinde farklı bir hikâye ortaya koymak gerekiyor.
Gerçek ve samimi bir hikâye.
Öyle yalandan birkaç konuşma, göstermelik birkaç proje ya da birkaç saha ziyaretinden bahsetmiyorum.
İhtiyaçların net bir şekilde ortaya konması ve insanlara dokunan projelerin, hizmetlerin, çözümlerin üretilmesinden bahsediyorum.
İnsanı önceleyen hizmetlerin, yaklaşımların kalabalıklara anlatılmasından, gösterilmesinden bahsediyorum.
Açıkçası farklı bir hikâye inşa eden adayların daha avantajlı olacağı düşüncesindeyim. Bunun için de klişe yöntemlerden ziyade daha derinlikli çalışmalara ihtiyaç olduğu söylenebilir.
Bir de bunun güçlü adaylar tarafından dillendirilmesi, uygulanması önemli.
Adaylar rakiplerine göre farklı bir hikâye ortaya koyacak. Kalabalıklara dokunan projeler ortaya koyacak. Bir taraftan da bu projeleri gerçekleştirebilecek iradeyi, gücü kalabalıklara hissettirecek.
Çok özellik sıraladığımın farkındayım ama dönem zor ve karışık bir dönem. Bir o kadar da beklenmedik fırsatlara da alan açan bir dönem.