Nice canlar yandı dağlar devrildi / Aman ne çare, âşıklar biçare
Kış hiç geçmedi yağdı günlerce Halfeti sular altında
Alı mor karanlıkta can prangalar altında / Dallar kırıldı Midyat mağaralarından yükseldi feryatlar
Can olmaz kayın ağaçları kendini arar durur kavuşamaz gönüller Gelin Deresi’nde
Bunca derde dayanılmaz yetti gayrı dendi de / Kaynağında kurur acı da çile de gam yükünü bırak Göbeklitepe’ye
İpekler, altınlar heç oldu / Nice zalimler yükseklerden düştü Nemrut Dağı yerinde
Yer gök hizaya durdu ay güneşe gönül koydu / Nasılsa çatar hesap zamanıyla…
******
İmamoğlu, Kurum, kararsız seçmen?
Mart ayı başında yazdığım yazıda şunları belirtmiştim:
“İstanbul’da neredeyse başa baş bir seçim yarışı bizi bekliyor gibi. Şunu da ekleyebilirim. İmamoğlu şu an itibariyle kazanmaya daha yakın gibi.
Dolayısıyla İmamoğlu için de Kurum için de bu bir ay çok önemli. En ufak bir hata seçimin kaybedilmesine sebep olabilir. Bu noktada ‘kararsızların’ önemli olduğunu da belirtmeden olmaz sanırım.”
Açıkçası son gelen bazı araştırma bulguları da yazıda belirtilenlere yakın.
Bu noktada Sonar Araştırma'dan Hakan Bayrakçı, İBB başkanlığı için yarışan İmamoğlu ve Kurum arasındaki oy farkının 2,5-3 puan arasında olduğunu söyledi. Ve Bayrakçı, şu anda İmamoğlu'nun az farkla da olsa önde olduğunu vurguladı.
Peki, seçime bu kadar az zaman kalmışken şimdi ne yapılması gerekiyor?
En başta hata yapılmaması gerekiyor. Adaylar hata yapma konusunda kredisini doldurdu. Zira şu an asıl kararsız seçmenin kararını vermeye başladığı sürece girdik de denilebilir.
Dolayısıyla kampanya ekiplerinin sıkı çalışması gereken altın değerinde bir 15 gün bizi bekliyor.
AK Parti’nin kemik seçmeninin gündeminde Murat Kurum'un gaflarının pek yer almadığı söylenebilir.
Aslında vaziyeti görüyorlar ama onların kulağı asıl Cumhurbaşkanı Erdoğan’da olduğu için Kurum’dan gelen karışık sesleri duymazdan geliyorlar.
Ama kararsız seçmende durum pek de öyle değil. O yüzden Kurum’un gaf yapma kredisini doldurduğu düşüncesindeyim.
Açıkçası Kurum'un kampanya ekibinde yer alsaydım şimdiye çoktan prompter kullanımını tavsiye ederdim. Zira kampanya ekibinin çok çevik olmadığı, reflekslerinin zayıf olduğu görünüyor. Bir taraftan da seçime bu denli az zaman kalmışken altın değerinde olan bugünlerin etkin bir şekilde kullanılmaması da ilginç.
Buna karşın İmamoğlu'nun kampanya ekibinin çok daha profesyonel olduğu söylenebilir.
Yalnız İmamoğlu’nun da konuları makro çerçeveye getirmemesi gerekiyor. Konular makroya doğru kaydığı zaman kararsız seçmenin İmamoğlu tarafına yaklaşması da zorlaşıyor. Bin bir zorlukla seslenilen seçmen birden bire kendisini savunma duvarının içine alabilir.
Zira duyguların karışık da olduğu bir dönemdeyiz.
Önceki yazıda ‘İmamoğlu’nun şu ana kadar en iyi yaptığı iş ayrıştırmadan tüm seçmenlere seslenmek, projelerini anlatmak oldu’ demiştim. Konular makroya kaydığında ise ister istemez ayrıştırmada beraberinde geliyor. Bu vaziyetin yönetilmesi de kolay değil. Bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi yılların siyasetçisi olmanız gerekir. İnce bir ip üzerinde her türlü sert adımı atabilme kabiliyetiniz olması gerekir. En önemlisi keskin manevralarda seçmeni ardınızdan getirebilmeniz gerekir.
Açıkçası İstanbul’da bireylerin hayatlarına olumlu anlamda nasıl dokunduğunu göstermek bu süreçte önemli. Yoksulluğun pençesinde kavrulan kalabalıklara nefes olmaya çalıştığını gösterebilmek önemli.
Bir anlamda bin bir dertle bir başına boğuşan İstanbulluların yalnız olmadığının hissettirilmesi önemli.
Öte yandan AK Partili seçmen özellikle ekonomiyle ilgili olumlu adımlar bekliyor. Bilhassa da kararsız seçmen. Ayrıca dünyada genel olarak olup bitenler, bir anlamda yaşanan çatışma dönemi seçmenlerin ‘güvenlik ihtiyacını’ da güçlü bir şekilde hissetmesine yol açıyor. Bu bağlamda güvenlik kaygısının giderilmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın etkisi büyük ve Hakan Fidan'ın bu konudaki duruşu da olumlu anlamda dikkatli bir şekilde izleniyor.