Gençler, saman alevi, İnce?

Semra Alkan

Bayram öncesi ve hemen sonrasında yine sahadaydım. Özellikle gençlerle konuştum, birçok sorular sordum. Ara ara dertleştik doğrusu…

Şu bir gerçek ki…

Gençler ne bir adım atabiliyor, ne geriye bakabiliyor

Çakılmış, çiviyle mıhlanmış

Yaprağın dalından ilk düştüğü gibi

Ürküyor, basamıyor toprağa

Özgür mavilere elini uzatıyor, tutan yok

Ateşlerde yanıyor, bilen yok

Çoruh gibi çağlamak istiyor, gelsin yasaklar

Bir ışık arıyor, hop kayboluyor karanlıkta

Hakikatin üstüne toprak atmış gibi

Boy vermeden köküne vurmuş gibi

Pembeyle morun karışması gibi

Doruklarda Gülek Boğazı’nın yalnızlığı gibi

Bulutlu, inişli çıkışlı

Sıkışmış vaziyette

İsyan ediyor, çırpınıyor, yönünü bulamıyor

Gitmeden dönüyor

Hele bir de sarmış dört bir yanı ‘mış gibi’ciler

Gençler şöyle, gençler böyle

Kimse de sezmez ruhları ağrıyor mu diye

Anca bildik cümleler. Gençler iş bulamıyor, şunu alamıyor, şunu yapamıyor.

Elbette teknolojinin bu denli geliştiği bir ortamda bilgisayar, telefon alamamak gençlere zor geliyor. Harcama kalemleri çoğaltılabilir doğrusu. İş bulmak da zorlanıyor.

Özgürlük kavramını duyunca belli ki yürekleri sıkışıyor.

Tüm bunlar bir yana bir arkadaşıyla kahve içmek, sosyalleşmek bile gençlerimiz için lüks mahiyetinde.

Birçok gencimizle görüştüm, şunu söyleyebilirim kendileri adına açıklama yapanlardan çok sıkılmışlar.

Bu noktada bir gencimiz şunları belirtti:

“Gençleri deterjan markasının hedef kitlesi gibi görüyorlar. Hep bizim adımıza konuşuyorlar. Sadece konuşuyorlar, asıl bizi görmüyorlar.”

Yani gencimiz diyor ki hep dilde… Ne varsa dilde… Yüreğe inince pek bir şey yok.

Aslında gençlerimiz en başta samimiyet arıyor. Bunun için de…

Öyle karmaşık cümlelere gerek yok. Koca koca bütçeli reklamlara gerek yok. Bazen öyle bir kelime söylenir, öyle içten bakılır ki direkt yüreği vurabilir.

Öte yandan bu fotoğraf da yaşadığımız süreci öyle güzel anlatıyor ki… Uzun uzun raporlara bedel. Gençlerin sıkıntılarını say say bitmez. Sohbete başlayınca sorunlar ardı sıra geliyor. İş fotoğrafa gelince de bu kadarına izin veriliyor. Çünkü o küçük yürekler korkuyor. Ya söylediklerimizden dolayı başımıza bir iş gelirse… Her şey üstümüze geliyor zaten.

Zoru daha da kanırtmayalım der gibi.

******

Saman alevi?

Farklı olanı görünce gençler dikkat kesiliyor. İzliyor bir süre. Muharrem İnce’ye gençlerin ilgisi de bu şekilde belirtilebilir. Burada ana akım siyasete de kızgınlığı belirtmeden olmaz sanırım.

Rasyonel bir durum değil belki de. Çoğu genç İnce’yi dansıyla fark etmiş. TikTok’ta İnce’nin bir gencimiz ile dansı yirmi milyonun üzerinde izlenmiş. Diğer videoları da milyonlar tarafından izlenmiş. Açıkçası bu rakamlar büyük rakamlar, azımsanmayacak rakamlar. Dolayısıyla milyonların izlemesini geçiştirmenin kolaycılık olduğu düşüncesindeyim.

Şimdi burada bir parantez açalım.

Gençler bizim gibi şanslı değil maalesef. Günümüz koşulları sebebiyle birçok alanda geriden başlıyor mücadeleye. Şu anki koşullarda ev ya da araba satın almak hayal ya da yuva kurmak çok zor.

Üniversiteye giden çoğu gencimiz pandemiyle başlayan ve deprem sonrasında alınan kararlar sebebiyle eğitimin hiç önemsenmediğini, dolayısıyla kendilerinin önemsenmediğini düşünüyor. Özgürlükler konusunda da durum pek parlak değil. Nefes almakta zorlandıkları ortada. Birçoğundan kısık tonda ‘Silivri soğuk’ cümlesini duydum doğrusu… Sonra da gülüşmeler. Ne diyelim?

Ağlanacak halimize güldük.

Sahayla ilgili şu söylenebilir. Başta ekonomi, eğitim, özgürlükler olmak üzere birçok konuda sıkıntı yaşanıyor.

Öte yandan teknolojideki gelişmelerle birlikte bilgi bombardımanı içindeyiz denilebilir. Viral videolar, gönderiler, sayısız fotoğraflar, şu tt oldu, şu olay öne çıktı… Bu süreçte gençler çok çabuk sıkılıyor doğrusu. Üzüldüğü konuyu da hemen değiştirmek istiyor. Yokmuş gibi davranıyor. Bu noktada, gençlere samimi, net, basit mesajlarla ulaşılabileceği düşüncesindeyim.

Bir de kimliklerden ziyade somut sorunlar öncelikli olarak görülüyor. Yalnız bu konuyu biraz aralayınca kutuplaşmanın ayak sesleri hemen duyuluyor. Elbette derinlemesine araştırmaların yapılması önemlidir ve fakat sosyal mesafenin belirgin olduğu söylenebilir.

Buradan hareketle;

Açıkçası gençlerle görüşmeler ara ara 'açık hava' odak grup çalışması gibi oldu. Şunu söyleyebilirim. Gençler endişeli, güvensiz. Ama bir o kadar da umutlanmak istiyor. Olumsuzluklara, hayata üç sıfır, hatta dört sıfır geriden başlamaya kızıyor. Dâhil olmak istiyor. Dâhil olduğunu hissetse değişimi gerçekleştirme gücü de ortaya çıkabilecek belki de… Yani siyasetçilerin üsten üsten mesajlar iletmesi değil de gençleri de işin içine dâhil etmesi anlamlı olabilir.

Devam ediyorum…

Önceki yazılarda gençlerin Muharrem İnce’yle ilgili yorumlarını belirtmiştim. Gençler ilk başta coşkulu bir şekilde İnce’yi anlatmıştı. Sonraki görüşmelerde oyları bölebilir diye soru işaretleri çoğalmıştı.

En son görüşmelerde gördüğüm ise şu: İnce birkaç hafta önceki gibi popüler değil. İlk baştaki değişik, ‘biz gençlere yakın’ cümlelerini pek duymadım. Hatta kendi ifadeleriyle ‘itici, sinirli’ gibi tanımlamalar da duydum.

İnce’yle ilgili Mart ayında yazdığım yazıda şunları belirtmiştim:

“Ana oyuncular Kılıçdaroğlu ve Erdoğan’ın henüz kampanyaları başlamadı. Bu noktada, iki ihtimalden söz edilebilir. Ya İnce kendisini olumlu anlamda daha da farklılaştırabilir ya da saman alevi gibi sönüp gidebilir.”

Bu bağlamda, İnce’nin kendisini olumlu anlamda farklılaştırmak yerine ‘saman alevi gibi sönme’ sürecine doğru koştuğu düşüncesindeyim.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (23)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.