A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncularımızın Amerika’ya ekonomi bölümünde uçması en başta özensizliktir.
Değer vermemektir. Başarıyı görmezden gelmektir. Kalite algısına önem vermemektir.
Ve marka değerini bilmemektir.
Filenin Sultanlarının başarısı başta Avrupa olmak üzere dünya genelinde birçok ülkede takdir edildi, konuşuldu, haber odu. Bizde de ekonomi sınıfında yolculuk yapıldı, özel uçak tahsis edilmedi gibi tartışmalar ya da başarı tam olarak sahiplenilmedi gibi haberler konuşuldu, tartışıldı.
Öncelikle Filenin Sultanlarının başarısının genel olarak Türkiye’nin spor alanındaki imajına ve itibarına çok önemli bir değer kazandırdığı düşüncesindeyim. Bu bir…
Kızlarımızın başarısının ‘Türkiye’nin marka değerine’ olumlu anlamda katkısının olduğu düşüncesindeyim. Bu iki…
Özellikle de bu başarının marka değeri kapsamında yer alan ‘kalite algısını’ artırdığı ve markanın ruhu ve kalbi olan ‘çağrışım değişkenini’ de olumlu anlamda etkilediği belirtilebilir. Bu üç…
Türkiye denilince hemen Türk Hava Yolları, Türk lokumu vs. akla geliyor. Açıkçası kızlarımızın ortaya koyduğu başarıyla birlikte çağrışımlara Türk kadın voleybolu da eklendi denilebilir. Bu da dört…
Tüm bu kazanımlarla birlikte Filenin Sultanları güzelim ülkemiz Türkiye’yi temsil etmektedir.
Şimdi sorma zamanı…
Ülkemiz için bu denli önemli bir başarıya bu şekilde mi cevap verilir?
Şunu da ekleyelim…
Filenin Sultanlarının maçlarını izleyen, başarısını izleyen milyonların ülkemizle ilgili duygularının da olumlu anlamda etkilendiği de söylenebilir. Bu da beş olsun…
Dolayısıyla kızlarımızın başarısı dünya çapında bir başarıdır. Öyle kolay elde edilen bir başarı değildir.
Öte yandan yaşanan aksaklık konusunda THY’nin ve Türkiye Voleybol Federasyonu’nun sosyal medyadan yaptığı açıklamaların ne kadar görünür olduğuna baktım. Milyonlar okumuş. Ki bu tartışmalar ayrıca birçok platformda devam etti, çarpan etkisiyle büyüdü, büyüdü. İlk başta küçük bir kartopu olarak başlayan tartışmalar olumsuz duyguların ortaya saçılmasıyla birlikte çığa dönüştü.
Bir anlamda öncesinde kolaylıkla halledilebilecek bir konunun krize nasıl dönüştüğünü milyonlar olarak izledik.
Burada markaların alması gereken birçok ders olduğu düşüncesindeyim.
Öncelikle marka değerinin ne denli önemli olduğunun ekiplerce bilinmesi, bu konuda kurum içi eğitimlerin verilmesi anlamlı olabilir. Zira marka değerini inşa etmek görece kolay olabilir, yalnız bunu korumak, yükseltmek en zor olanıdır. Nihayetinde Türk Hava Yolları da dünya çapında bilinirliği olan önemli bir markamızdır.
Diğer taraftan THY’deki çok tartışılan dolgun maaşlara rağmen marka değerinin öneminin pek bilinmediği görünüyor.
Açıkçası markalar sadece isim, sembol, tasarımdan ibaret değildir. Bununla birlikte markayla ilgili servis, kanal yönetimi, reklam, internet sitesi gibi birçok unsuru da barındırdığı söylenebilir.
Şimdi her konuyu stratejiye bağladığım düşünülse de yine stratejiye bağlayacağım… Stratejik marka yönetiminin iyi bilinmesinin önemli olduğu düşüncesindeyim. Bir anlamda stratejik marka yönetimi doğru marka yönetimi ile nasıl değer yaratıldığı ile ilgilidir.
Açıkçası son dönemde hemen hemen birçok konuda ‘kalite düşüşü’ ile karşı karşıyayız. Nerede o eski yönetim anlayışı diyeceğim neredeyse…
Böyle söylüyorum zira bu kadar kolay çözülebilecek bir konu bile nasıl büyüyor.
Geçenlerde ismi malum bir kurumun CEO’su tüketicisine çok acayip cevaplar vermişti. Günlerce konuşulmuştu.
O cevapları görünce dedim nerede gerçekten kurumsal firmalar ve bu firmaların üst düzey yöneticileri…
Olmaz da… Düşünsenize yılların iş insanları Hüsnü Özyeğin ya da Tuncay Özilhan’ın sosyal medyadan tüketiciye bu şekilde cevaplar verdiğini. Başta da söylediğim gibi böyle bir şey olmaz. Olmaz da… Sadece nasıl bir kalite düşüşü ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek için bu örneği veriyorum.
Kalite düşüşü… Neredeyse her alanda… Cahil cesaretiyle seslerin yükseldiği, bir anlamda bağırmanın marifet sayıldığı, laf yetiştirmenin moda olduğu, içeriğine bakınca da çoğunlukla bomboş, işe yaramaz büyük harfli, kalabalık cümleler…
Son olarak… Bu hafta yapay zekâ üzerine çalışan çok yakın bir arkadaşımla sohbet ediyoruz.
Senin dışında herkes yapay zekâ üzerine konuşuyor, yorum yapıyor bir sen konuşmuyorsun dedim.
‘Biz de üretiyoruz’ diye gülerek cevap verdi.
Bu arada yapay zekânın gündem olması elbette olumlu, yalnız bunu gerçekten üretenler ne kadar konuşuyor, bu biraz soru işareti…