Metropoll’ün Aralık 2021 araştırmasındaki karasızlar kitlesi % 25,9’dur. Ki diğer araştırmalarda da hâlihazırda karasızlarda ciddi bir birikme görünüyor.
Ekonomide ve birçok alanda sıkıntılar yaşanıyor ama iktidardan kopan oyların muhalefete yöneldiğini pek de görmüyoruz. Bir anlamda bir anomali ile karşı karşıyayız denilebilir. Bu kopan oylar adını yeni bir parti olarak tanımlayacağımız “kararsızlar partisine” gidiyor. Ki ne zamandır burada bir çözülme beklentisi olmasına rağmen, çözülmenin tersine safları sıklaştırma tablosu ile karşı karşıyayız desek yanlış olmaz sanırım.
DİĞER TARAFTAN, SON DÖNEMDE ÇOĞUNLUKLA GÖRDÜĞÜMÜZ TABLO NEDİR?
Tarafların kendi sıcak, rahat konfor alanlarından yorum yapmasıdır. Belli ki en korunaklı, en sınırları belli, en rahat alan da budur. Hatta bazen bağırarak, çağırarak bu alandaki yerinizi daha da büyütebilirsiniz. Hele bir de söylediklerinize kendi tribününüzden olumlu yorumlarda geliyorsa değmeyin keyfinize… Sizden iyisi, sizden başarılısı, bir anlamda sizden “en”i yoktur. Çoğunlukla kelimesini kullandım zira sıcak, rahat konfor alanlarını terk eden ya da reddeden ve sadece kendi alanlarından yorum yapanları bu noktada ayırmak isterim.
Kararsızların neredeyse bir büyük parti gibi görünmesi ve sıcak, rahat konfor alanlarındaki birikmenin bu denli göze çarpması konuları üzerine düşünürken bir baktım ki koşar adımlarla Üsküdar ve Ümraniye’deyim ve Ak partili seçmene sorular soruyorum. Ve soru sordukça da başka sorular ardı sıra geliyor. Ki o dönemde doların en yüksek seviyelere geldiği dönemdi. İnsanların burnundan soluduğu, ne olacak bu ekonominin hali dediği günlerdi. Merak ettiğim ise, bu denli kötü gidişatın Ak Parti seçmeni nezdinde nasıl karşılık bulduğuydu. Birde asıl merak ettiğim nasıl bir etki, nasıl bir durum söz konusuydu ki, bu kadar olumsuzluk ortalığa saçılmışken muhalefet istenen seviyeye ulaşamıyordu.
Dolayısıyla kolları sıvadım ve başladım gezmeye…
Aslında yaptığım keşifsel bir araştırmaydı. Ki yıllar önce çalıştığım kurumun markası için en çok kullandığımız araştırma yöntemlerinden de birisiydi. Ayrıca, örneklemin sadece iki ilçeyle sınırlı olması geneli yorumlamak açısından çalışmanın kısıtları olarak belirtilebilir.
***
Gelin şimdi “Biz ne badireler atlattık, bu da atlatılır, dualarımız Erdoğan'la” yazısında belirttiğim Üsküdar ve Ümraniye’deki Ak Partili seçmenlerin söylediklerini değerlendirmeye çalışalım. Çalışalım diyorum çünkü değerlendirmelerin içinde sorularım da olacak. Belki de böylelikle yeni tartışmaların yolunu açabiliriz.
Görünen o ki, son dönemde yaşanan birçok olumsuzluğa rağmen bir “Erdoğan gerçeği” ile karşı karşıyayız. Muhalefet, evet gündemi belirlemeye başladı, sorunları bir bir sayıyor, çözüm önerileri sunuyor. Ama kalabalıklar bir türlü tam olarak ikna olmuyor. Dolayısıyla bu durumun altında yatan şifreleri, dinamikleri biraz daha detaylandırmaya çalışalım.
Öncelikle sahada en dikkatimi çeken şuydu:
Ekonomi alanında ortaya saçılan birçok olumsuz rakam sebebiyle kalabalıkların üzgün olduğunu gözlemledim. Yani kalabalıklar bu kötü gidişattan fazlasıyla şikâyetçiydi ama konu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gelince orada bir duruyorlardı. Ekonomideki gidişat sıkıntılı ama Erdoğan bunu da çözer, zaten bu durum çoğunlukla Erdoğan’dan kaynaklanmıyor der gibiydiler. Ve hatta bu olan bitenin altında dış güçlerin payının olduğu belirtiliyordu ya da zaten dünya genelinde sıkıntı olduğu argümanlarıyla Erdoğan’ı korunaklı bir alana alıyorlardı. Ve eski güzel günlerden bahsediliyordu. Erdoğan’ın “one minute” demesinden tutun da bugüne kadar yaşadığı badirelerdeki dik duruşu, halka yakınlığı vs. anlatılıyordu. Bir anlamda Erdoğan bunu da düzeltecektir diye sohbet tamamlanıyordu.
ŞİMDİ BURAYA KADAR ORTAYA ÇIKAN TABLO BİZE NEYİ İŞARET EDİYOR?
Liderin kalabalıklarla kurduğu güçlü bir duygusal bağın varlığını işaret ediyor. Bizim asıl var olan bu duygusal bağın altında yatan dinamiklere bakmamız anlamlı olacaktır. Dolayısıyla, yazılarımda sürekli altını çizdiğim “duygusal bağ” konusunu biraz daha detaylandıralım.
***
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi başarısının altında yatan önemli sebep olarak, duygu yönetimindeki başarısı verilebilir. Siyasi parti lideri olduğu dönemde kendi duygularını ve seçmenlerinin duygularını çok iyi yönetmesi, siyasi rakiplerinden farklılaşmasını sağlamıştır. Düşüncelerini desteklemek için duygularını güzel bir şekilde ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, duygu yönetimindeki üstün özelliği ile seçmeniyle güçlü bir duygusal bağ kurmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan güçlü duygusal zekası sayesinde bir nevi büyük bir seçmen kitlesiyle kolektif bir empati kurabilmeyi başarmıştır.
Kolektif empati; zihinsel, duygusal ve davranışsal olmak üzere üç boyutlu olarak tanımlanmaktadır. Kolektif empatinin zihinsel boyutu, liderle hedef kitlenin birbirlerinin ne hissettiğini anlamalarını ifade etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hislerini seçmene çok net ve basit cümlelerle anlatmayı başarmıştır. Seçmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hislerini anlamıştır. Kolektif empatinin duygusal boyutu ise, tarafların birbirlerinin hislerine ortak olmaları anlamına gelmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan hislerini millete her seferinde kolayca anlatabilmiştir. Milletle hislerini samimi şekilde paylaşmıştır. Seçmenler de onun hislerine ortak olmuştur. Kolektif empatinin davranışsal boyutu ise, takipçilerin davranışlarıyla lider tarafından önlerine koyulan projeleri desteklemesi anlamına gelmektedir. Siyasi parti lideri olduğu dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçmenin hislerini anlamasını sağlamış, hislerine ortak etmiş ve seçmenin bunu davranışlara yansıtmasını sağlamıştır. Davranışlara yansımasının en önemli göstergesi seçim sonuçlarıdır.” (Kaynak: Milletle kolektif empati kurmak, Prof. Dr. Halit Keskin, 2015) Bu vesileyle, benim gibi birçok öğrencinin de yetişmesinde emeği olan Prof. Dr. Halit Keskin Hocamıza saygılarımı sunuyorum.
Gelinen bu noktada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 yıllık liderlik macerasındaki başarısının altında yatan en önemli sebeplerden biri milletle kolektif empati kurması olarak belirtilebilir. Yani Erdoğan, bu zamana kadar kalabalıkların duygularını iyi yönetebildi. Ve buna göre de stratejiler geliştirebildi.
Ve fakat geldiğimiz süreçte o eski günler geride kalmış görünüyor. Sahada gördüğüm kalabalıklar artık karışık duygular içinde… Yani sahada ortaya çıkan tabloya göre, Erdoğan ile kalabalıklar arasında kurulan duygusal bağda zayıflama emareleri görünüyor. Tüm olan bitene rağmen Erdoğan’ı korumaya alıyorlar ama bir taraftan da bir devrin sonuna gelindiği hissini de sanki derinden hissediyor gibiydiler. Ki bu duyguyu ekonomideki sıkıntılara ya da birçok sebebe bağlayabiliriz.
Buradan hareketle, sahanın özetle söylediği şudur: Erdoğan’ın takipçileri liderlerine inanmışlar, güvenmişler. Çoğunlukla bu güvenin, inancın karşılığını da görmüşler denilebilir. Ki böylelikle lider ile takipçiler arasındaki duygusal bağ da zamanla güçlenmiş. Yalnız ilk defa söylemle uygulama arasındaki makas bu denli açılmış.
Bu konuyu bir örnekle açıklayacak olursak;
Mayıs 2017’de % 11,72 olan enflasyonun düşeceğini söyleyen Erdoğan, bakıyoruz Mayıs 2018’de (enflasyon: %12,15), Kasım 2020’de (enflasyon: %14,03), Nisan 2021’de (enflasyon: %17,14) ve Ekim 2021’de (enflasyon: 19,89) de aynı açıklamaları yapıyor. Enflasyonun düşeceğini söylüyor ama bir türlü enflasyon düşmüyor. Yani söylemle uygulama arasında bir uyumun olmadığı gün gibi ortada.
Liderin konuşmalarıyla uygulamaları arasındaki tutarlılık takipçileri için önemlidir. Burada bir tutarlılık yoksa takipçiler tarafından bu durum sorgulanmaya başlar. Ve karşılıklı duyguların anlaşılmadığı noktada ise, duygusal bağda kopmalar başlayabilir ya da zayıflama emareleri görülebilir. Tam da bu noktada, her ne kadar medyanın büyük bir bölümüyle ekonominin iyi olduğu algısı yayılmaya çalışılsa da kalabalıklar markete gittiğinde, zamlı fiyatlarla bir başlarına kaldıklarında söylemle uygulama arasında bir tutarlılığın olmadığını somut bir şekilde test etmiş oluyor.
Diğer taraftan, rekabet ortamındaki bir alanda boşluk oluşmaya başlıyorsa rakibin ya da rakiplerin hızla bu boşluğu doldurması beklenir.
Burada şu soruyu soralım o zaman…
MUHALEFET PARTİLERİ BU ALANA İSTENEN SEVİYEDE NEDEN GİREMİYORLAR?
Haliyle burada oluşan fırsat alanının muhalefet partileri tarafından kullanılması beklenir. Dolayısıyla Ak Parti’den kararsızlara giden seçmenin kararsızlara gitmeden muhalefete nasıl gideceği üzerine stratejiler geliştirmeleri beklenir. Ve fakat henüz muhalefet partileri tarafından bu alanda tam bir sıçrama görülmemektedir. Belki de muhalefet liderleri ile takipçiler, kalabalıklar arasındaki duygusal bağ tam olarak kurulmadığı için olabilir. Dolayısıyla, bu bağın tam anlamıyla kurulamamasın altında yatan sebeplerin araştırılması önemlidir düşüncesindeyim. Zira Erdoğan’ın, seçime doğru yapacağı yeni hamlelerle kararsızlardaki kitlenin Ak Parti’ye tekrar dönmesi sağlanabilir. Şunu da özellikle belirtmek isterim, duygulara dokunmak, duygularla yönetebilmek öğrenilebilir, geliştirilebilir.
Son olarak, kalabalıkların kararsızlarda tutunmasının altında yatan diğer sebepleri bir sonraki yazıda değerlendirmeye devam edeceğim.