Geçen hafta yazdığım yazıda genç kızlarımızın vahşice öldürülmesi, sokak ortasında genç bir kızımıza cinsel saldırıda bulunulması olayı ve buna benzer birçok olay sebebiyle korktuğumu belirtmiştim.
Ve şöyle demiştim:
“Dediğim gibi görüntüleri gördüğüm an korkudan hemen kapattım.”
Bu yazı sonrasında yakın arkadaş çevremden az da olsa eleştiri aldığımı söyleyebilirim. Kendileri de olanlardan korkmasına rağmen yazan, çizen kişi olarak daha soğukkanlı olabileceğimi belirttiler.
Ama asıl sorunumuz da bu değil mi? Sorun varken yokmuş gibi davranmak?
Sırf güçlü durmak için, kuyruğu dik tutmak için olanları görmezden gelmek.
Ya asıl güç açık yara olabilmekse… Ya asıl sağlıklı olan duyguları bastırmamaksa…
Belki de başımıza ne geliyorsa duyguları bastırmaktan geliyor olabilir.
Açıkçası televizyonda izlemeye dayanamıyorum. Sosyal medyada rast geldim. Malum kadın programlarının birinde yine bir cinayet çözülüyor. Bir süre o cinayetle ilgili ne kadar dehşet verici cümle varsa havada uçuştu. Bir ara araya başka konular girdi.
Sonra stüdyodakiler kikir kikir gülmeye başladılar. Sanki biraz önceki o dehşet verici cümleler sarf edilmemiş gibi.
Ve bu tabloyu milyonlar izliyor. Her şey o kadar sıradan ki… Kötülük o kadar rahat sıradanlaştırılabiliyor ki… Korkum o ki bir noktadan sonra ‘kötülük ne kadar da iyiymiş’ seviyesine gelinecek…
Peki, bu filmi başa sarsak nasıl olur?
Bu içi bomboş programlar yerine gençlerin hayalleri için yarıştığı eğlenceli programlar olsa nasıl olur?
Şu an olduğu gibi cinayet gibi bin bir kötü hadiseyle ilgili dehşet verici cümleler yerine yaratıcı fikirler havada uçuşsa nasıl olur?
Ya da programlara ilham veren girişimciler konuk olsa… Tecrübelerini gençlerle paylaşsa nasıl olur?
******
“Böyle bir iklimde yatırımcı gelir mi?”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, birkaç gün önce resmi ziyaret gerçekleştirdiği Katar'da yatırımcılarla bir araya geldiği haberi dikkatimi çekti.
Bunun öncesinde Şimşek Amerika’da yatırımcılarla görüştü.
Daha öncesinde de Şimşek Londra’da yatırımcılarla görüştü.
Yalnız bu yoğun görüşmelerin verimli bir sonucu olduğu da söylenemez doğrusu.
Bir taraftan da Şimşek dışarıda bu görüşmeleri yaparken içeride hukuk ve adalet konusunda tartışmalar tam gaz devam ediyor.
Ve ASAL Araştırma’nın Ağustos 2024’de yaptığı ankete göre; yargıya güven % 1.4.
Açıkçası böyle bir iklimde özellikle teknolojisini, know-how’ını getirecek yatırımcıyı bulmanın kolay olmadığı aşikâr.
Gelinen bu noktada; bir dönem danışmanlığını yaptığım yatırımcı ile yaşadığımız bir olayı anlatmak isterim:
Firmanın öncelikle birkaç markasının ithalat yoluyla pazara sunulması için çalışmalara başlandı. Bu aşamada tüm koşulların olumlu olması durumunda fabrika kurulması hedefi vardı. Bir taraftan da yeni bir fabrikaya gerek olmadan burada hâlihazırda üretim yapan bir firmayla da anlaşılır mı diye bakılıyordu.
Tam bu süreçte küçük bir üretim tesisine sahip olan bir firmayla görüşmeler yapıldı. Ve firmanın bölge sorumlusuyla birlikte bu üretim tesisini görmeye gittik.
Nihayetinde üretim tesisi olduğu için içeri girer girmez ayağımıza galoşları giydik. Başımıza da boneleri taktık. Ve gezmeye başladık.
Uzatmayım içerisi bizim beklediğimiz gibi değildi. Tesisle ilgili bazı çalışmaların yapılması gerekiyordu. Yalnız tesisin sahipleri tesisi anlatırken o kadar coşkuluydu ki sanki anlaşmışız gibi.
İşin özü çok coşkulu anlatıyorlardı tesisi ama nihayetinde anlaşma olmadı.
Böylesi işlerde anlaşmanın olması için birçok koşulun yerine getirilmesi gerekebilir. Öyle olsa bile tüm ayrıntılarıyla tekrar tekrar araştırmalar yapılabilir. Hatta her şey tamam denilirken son dakika da bile vazgeçilebilir.
Ve asıl yargıya güvenin yerlerde olduğu şu anki iklimde böylesi hassas anlaşmaların yapılabilmesi hiç kolay değil…