Birkaç gündür sahadayım. Ümraniye ve Üsküdar’da otobüs durağında bekleyen gençlerden tutun da taksi şoförlerine, markette alışveriş yapan teyzelere, ev hanımlarına, pastane çalışanlarına, fırından ekmek alan amcalara, balıkçıda çalışan gençlere, esnaf lokantası çalışanlarına, kuruyemişçiye, mefruşatçıya vs. kadar geniş bir yelpazede birçok kişiye sorular sordum.
Şu an muhalefeti destekleyenlerin genel anlamda olan bitenden rahatsız olduğunu biliyoruz. Asıl Ak Parti’yi destekleyen kalabalıkların son gelişmelerle ilgili neler düşündüğünü merak ettim. Ekonomideki kötü gidişattan nasıl etkilendiklerini, önümüzdeki seçim ve muhalefet partileriyle ilgili neler düşündüklerini sordum.
İlk izlenimim, ekonomiyle ilgili şikâyet etseler de kızsalar da ve hatta birçok gelişmeye içerleseler de konu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gelince “ille de Erdoğan, yine Erdoğan” der gibi bakıyorlar. Ki fırından ekmek alan bir amca bu cümleyi özellikle belirtti. Çok az sayıda kişi önümüzdeki seçimde başka biri de olabilir diyor. Bunu söyleyen de gençler zaten… Bu arada hoşlarına gitmeyen sorulara da temennilerini de ekleyerek cevap veriyorlar. Örneğin, ekonomi kötü ama bir şekilde düzelecek, biz ne badireler atlattık, bu da atlatılır, dualarımız Erdoğan’la diyorlar.
Şimdi sahadaki izlenimlere geçmeden önce kalabalıkların Erdoğan’la olan duygusal bağlantısının altında nelerin olduğuna bakmak gerekiyor düşüncesindeyim. Bir sonraki yazıda tüm bu görüşlerin altında yatan dinamiklerin neler olabileceğiyle ilgili daha kavramsal açıdan bakmaya çalışacağım.
Sahada gençlerin bir bölümü hariç, özellikle söylenen “Erdoğan’ın dik duruşu” bir başka… Onun gibisi bir daha gelmez. Hele o Davos’taki “one minute” çıkışı var ya… Biz bunları unutmayız diyorlar. Unutmayız derken de aslında içlerindeki derin hüznü de gizleyemiyorlar. İstedikleri Erdoğan’ın eskisi gibi fırtına misali esmesi, esip gürlemesi, kendilerini bir rüzgâr gibi savurması ve bir anlamda özellikle belirttikleri o eski “istikrar ve refah” dolu günlerin geri gelmesi… Ama bir taraftan da bir devrin sonuna gelindiği hissini de sanki derinden hissediyor gibiydiler. Bir eşiğe yaklaştıklarını dilleriyle kabul etmeseler de zamanın yavaş yavaş geldiğini görüyor gibiydiler. Anlayacağınız kalabalıklar karışık duygular içinde…
Ayrıca, Erdoğan’ın aday olmaması durumunda yerine gelebilecek adaylarla ilgili ne düşündüklerini de sordum. (Aslında, şu an Erdoğan’ın aday olmaması gibi bir seçenek yok, sadece Ak Parti’de başka bir lider adayı çıkabilir mi diye merak ettim.)
Bu soruyu duyduklarında istemsiz olarak yüzleri ekşidi. Zira böyle bir ihtimali düşünmek bile istemiyorlar. Sırf cevap olsun diye Hulusi Akar ve Mevlüt Çavuşoğlu ismini söylediler. Şaşırdım, zira Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi isimleri hiç duymadım. Ayrıca Berat Albayrak’ın gitmesine de memnun olduklarını belirttiler.
Aslında Erdoğan yoksa Ak Parti’de yok diyorlar. Bu denli kitlelerin içselleştirdiği bir lider “Erdoğan”…
Açıkçası bu kadar keskin söylemler beklemiyordum. Hele ki ekonomide yaşananlar bu şekilde ortaya saçılmışken… Dolayısıyla burada başka bilmediğimiz dinamikler etkili olabilir. Hemen gözle görülmeyen, fark edilmeyen belki de…
***
Şimdi sahada konuşulanlardan birkaç örneği belirtmek isterim.
Öncelikle Üsküdar’da Sivaslı çiftçi bir amcamızın söylediklerine bakalım…
“Çiftçilikle uğraşıyorum. Sivas’ta yaşıyorum. Şimdi oğlumun yanına geldim. Şimdiye kadar oyumu Erdoğan’a verdim ve yine Erdoğana’a veririm. Yaptıkları ortada… Başörtüsüyle ilgili yaptıkları ortada… Onun döneminde mal sahibi oldum, çok şükür. Evet, şimdi ekonomi kötü… Sürekli zam geliyor. Ama eski günlerin hatırına biz Erdoğan’ın ve asıl devletimizin yanındayız. Bir de alternatif de yok zaten. Onun gibi lafını sakınmayan, bize biz gibi davranan yok. Dış güçler Erdoğan’ı devirmeye çalışıyor. Dolar 50 TL’da olsa vazgeçmeyiz Erdoğan’dan…
Bir baba evladını batağa sokar mı hiç? Eminiz ki Erdoğan da ekonomiyi bu bataktan kurtaracak. Zaten bu yaşananlar Erdoğan’dan kaynaklanmıyor bence… Yakında seçim olacak. Erdoğan kendisine niye tuzak kursun ki? Seçime kötü bir ekonomiyle gitmek ister mi? Dolayısıyla, bunu Erdoğan çözecektir. İnancımız tam…”
Muhalefet ile ilgili yönelttiğim sorulara şu cevapları verdi:
“CHP’nin helalleşme çağrısını olumlu buldum. Zaten helalleşmek hiç kötü olur mu? İyi Parti’yi duydum, biliyorum. Aslında Akşener samimi görünüyor gibi, ama Kürt meselesinde tam olarak anlamadım ne dediğini. Gelecek ve DEVA Partisi’ni duymadım. (Davutoğlu ve Babacan diye hatırlatınca, genel başkanları tabii ki tanıdığını söylüyor.) Davutoğlu’nun, siyasi etik konusundaki gayretleri iyiydi. Babacan’ın da ekonomi bilgisi ortada…”
Seçimde Erdoğan’ın karşısında muhalefette en dikkat çeken lider kim olabilir?
“Babacan, ekonomiyi toparlar gibi geliyor. Şimdiye kadar yaptıkları ortada… Davutoğlu da bizden, bizim camiadan zaten… Ama yine söylüyorum bu seçimi de dualarımızla Erdoğan alacak inşallah”
***
Balıkçıda çalışan genç bir kızımızın söylediklerine bakalım…
“Ben Erdoğan’la büyüdüm. Şu an 21 yaşındayım. Ve Erdoğan’sız nasıl olacak sorusuna cevap veremiyorum.”
Ailesinin Ak Partili olduğunu, kendisinin Ak Parti’ye oy vermek istemediğini ve fakat Erdoğan sonrasının nasıl olacağı sorusuna cevap bulamadığını belirtiyor.
Yani genç arkadaşımız, Erdoğan’a oyumu vermek istemiyorum ama onun yerini alacak bir lideri de henüz göremiyorum diyor.
Aslında bu cümle altında birçok mesajı barındırıyor. Öncelikle çocukluğundan beri Erdoğan’ı tanıdığını ve bir şekilde Erdoğan’la büyüdüğünü söylüyor. Yani burada ciddi bir alışkanlık var. Görünen o ki, seçmene Erdoğan’a alternatif olabilecek yeni bir lider kim olabilir sorusunun cevabı henüz tam olarak anlatılamamış.
***
Şimdi de 42 yaşındaki kuruyemişçi kardeşimizin söylediklerine dikkatinizi çekmek isterim:
“Şu an olanlar dış güçlerin oyunu. Birde salgınla birlikte dünya genelinde sıkıntı var. Evvel Allah, Erdoğan bizi bu sıkıntılardan kurtaracak. Erdoğan’ın çevresinde iş bilmeyen bazılarının bir an önce temizlenmesi gerekiyor. Reis bunu da çözer. Her zamanki dik duruşuyla bunu da halledecektir. Güvenimiz tam…”
Açıkçası bu cümleleri duyunca dış güçler, çevresi kötü retoriklerinin karşılığının olduğunu birebir sahada görmüş oldum.
***
Son olarak, 45 yaşındaki esnaf lokantası çalışanının söyledikleri…
“Evet, Erdoğan’ın hataları oldu. Özellikle zillet söylemi sıkıntılıydı. Ve şu an zaman çılgın projeleri, eskiyi konuşma zamanı değil. Bu geçti artık. Şu an halkın ihtiyaçlarını görme ve bunlara bir an önce derman olma zamanı. Aslında Erdoğan yoruldu, ama yine de Erdoğan’a oyumu veririm diyorum. Çünkü muhalefette şimdilik alternatif göremiyorum.”
***
Genel olarak muhalefet partileriyle ilgili sahadan yansıyanlar…
Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili, helalleşme çıkışı farklı gelmiş Ak Parti seçmenine... Alışkın olmadıkları bir durum belki de… Şimdilik bu söylemin somut bir karşılığı yok gibi… Tabi bunun devamının nasıl olacağı izlenecektir. Ayrıca CHP denilince Mansur Yavaş ismi de belirtildi.
İYİ Parti, Ak Parti seçmeni tarafından biliniyor, burada bir sıkıntı yok. Akşener, yer yer samimi bulunuyor gibi. Yalnız Kürt meselesi konusunda İYİ Parti’nin söylemleriyle ilgili seçmenin soruları var.
Gelecek ve DEVA Partisi ise, Ak Parti seçmeni tarafından tam olarak bilinmiyor. Yaklaşık % 30-40 civarında bu partilerin duyulmadığı görünüyor. Yani bilinirlikte bir sıkıntı var. Parti isimlerinin ardından Davutoğlu ve Babacan diye belirtince hemen partiler hatırlanıyor. Bir anlamda partilerle liderler arasında bir makas var denilebilir. Liderlerin seçmen nezdinde marka değerleri var ama henüz partiler tam anlamıyla bilinmiyor. Ayrıca Babacan’la ilgili konuşulurken illa ki “ekonomi” kavramı telaffuz ediliyor. Gördüğüm kadarıyla DEVA ve Gelecek Partisi teşkilatlarının, ekiplerinin sahada daha da hızlanması gerekiyor bence… Ki böylelikle partiler ve liderler arasındaki makas zamanla kapanabilir.