Seçmen bezmiş vaziyette. Zira birçok ankette belirtilen kararsızların oranının yüksek olması boşuna değil. Bir taraftan da yargıya, politikacılara, medyaya ve daha birçok alana güven yerlerde.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen son gelen bazı araştırmalara göre AK Parti’nin oyları yükselişte. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beğeni oranında da bir yükseliş söz konusu.
Bu noktada sormak gerekir. Nasıl oldu da böyle bir tablo ortaya çıktı?
Ekonomi uçuşa mı geçti? Hanelerde mutfaklar mı şenlendi?
Ya da çeteler sırra kadem mi bastı? Özgürlükler konusunda büyük bir iyileşme mi yaşandı?
Açıkçası bu sorularla ilgili olumlu bir cevap bulana aşk olsun. O zaman ne oldu da böyle bir tablo ortaya çıktı?
Cevap Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sessizliğinde olabilir mi? Başka bir deyişle Erdoğan bir köşeden sessizce hamlelerini izliyor olabilir mi?
Günlerce Devlet Bahçeli’nin mesajlarını konuştuk. Erdoğan cevap vermedi dedik. Bugün cevap gelecek, yarın gelecek, geldi gelecek derken konuyla ilgili sonunda şöyle bir açıklama geldi: “Bizim aramızda bir anlaşmazlık, bir uyuşmazlık, bir fikir ayrılığı asla yoktur. Özellikle ülkemizi 40 yıllık terör kamburundan kurtarma konusundaki hassasiyetlerimiz aynı.”
Öte yandan cevaplar şöyle gelebilir böyle gelebilir yorumları yapılırken bir taraftan da bir bir kayyum adımları gelmeye başladı.
Günlerdir Cumhur İttifakı’nı konuştuğumuz için bu konuda ayrıntılara girmeyeceğim. Ayrıca konuşunca da kızıyorlar. Bu da yeni moda…
Ve deniliyor ki;
“Var git söyle sızlanmanı dağlara taşlara
Yıkılsın evi barkı kelimelerin zinhar bizim bahçelerde dolanma
Tutulma gökyüzünün karasına çığ olsan şelale olsan gölgen belli
Bilinmez ki zinhar şu garip yürek zincirlere zapt olmaz
Aman uzak diyarlarda kaybolur gizli gizli aşkın ateşinde kül olur
Aman cana can olur şu garip yürek gariplere dağ olur ”
Konumuza dönecek olursak…
Bugün Cumhur İttifakı’nın içinden ziyade içerideki denge arayışının nelere yol açtığına bakalım…
Bir bir gelen kayyum adımları… Bu adımlar CHP’nin direkt bahçesine isabet ediyor desek yanlış olmaz sanırım. Bir anlamda rekabet sahnesinde CHP’yi vuruyor da denilebilir. Bu noktada halkın iradesinin yok sayılmasına net tavır almak önemli elbette. Yalnız bu net duruş esnasında dikkatli olmak gerekmektedir.
Örneğin CHP lideri Özgür Özel’in Ahmet Türk’e destek için gittiği Mardin’de Özel’in konuşmasından önce Tuncer Bakırhan şu sözleri belirtti:
“Çok iyi bilsinler ki Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Said ne yaptıysa, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da onların yaptığını yapacaktır”
Özgür Özel sonrasında tartışılan bu sözlere en sert şekilde karşı çıktığını belirtti. Belirtti yalnız Mardin ziyareti sonrasında ‘CHP ve DEM el ele’ başlıkları da atıldı. Diğer taraftan CHP’li bazı belediye başkanlarının DEM Partililerin konuştuğu otobüsün üzerinde olmam sözleri de dikkatlerden kaçmadı.
Dolayısıyla tüm bu gelişmeler CHP’nin daha dikkatli olmasını gerektiriyor. Yürüdüğü ince ipten düşmemesi gerekiyor. Yürürken rüzgârı, yağmuru, doluyu hesaba katması gerekiyor.
Ayrıca dünya genelindeki belirsizlikler, özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan istikrarsızlıklar, ekonomide yaşanan sıkıntılar gibi etkenlerde vatanseverlik duygusunu yükselten faktörler olarak belirtilebilir.
Şimdi böyle bir dönemde ‘İmralı çıkışını’ duymazdan gelen AK Parti tarafı kayyum adımlarının sonuçlarını da sessiz bir şekilde izliyor. Bu esnada asıl gündemin başköşesinde olması gereken ‘hayat pahalılığı’ gibi konularda eskisi gibi konuşulmuyor.
Tüm bunlarla birlikte “İmamoğlu / Yavaş” rekabet ateşine de bir taraftan odun atılmaya devam ediliyor. Ayrıca başkanların yoluna taş koymak amacıyla konserler gibi meseleler üzerinden tartışmalar da devam ediyor.
Tam da bu noktada şunu belirtmek isterim: Son dönemde gelen hamlelere karşı İmamoğlu’nun dayanıklılık kapasitesinin Yavaş’a göre daha güçlü olduğu söylenebilir. Bir anlamda sarsıntı ve şoklara İmamoğlu’nun daha iyi, daha profesyonel cevap verdiği belirtilebilir.
Gelinen bu noktada AK Parti, dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafında olumlu rüzgârlar esiyor gibi görünse de bu rüzgârlar kısa sürede kesilebilir. Ya da muhalefetin tavrına göre yani CHP’nin tavrına göre bu rüzgârlar uzun uzun esmeye devam edebilir. Neler olacağını izleyeceğiz…
Yalnız Özgür Özel’in iktidar partisinin tabanıyla normalleşiyorum demesini olumlu bulduğumu belirtmek isterim. Zira geçen seçimlerde olduğu gibi bugünlerde gelen sinyallere bakılınca yukarısının karışık olduğu ve daha da karışacağı görünüyor. Ayrıca yukarıda Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Bahçeli gibi siyaset ustalarının da olduğu muhakkak... Şimdi bunu söyledim ya yorumlarda yine bana kızılabilir. Şaka bir yana şunu not düşmek isterim: Bir modeli analiz ederken modeldeki değişkenlerin olduğu gibi hesaba katılması gerekir. Bu durum liderleri sevme/sevmeme meselesi değil doğrusu. Olanı olduğu gibi belirtme meselesi.
Gelinen bu noktada tabana seslenmenin tabana yakın durmanın CHP’ye rekabet avantajı sunacağı düşüncesindeyim. Özelikle büyükşehirlerde seçmenin genel olarak yönünü CHP’ye çevirdiği bir gerçek… Ekonomiden bunalan, kutuplaşmadan sıkılan, özgürlüklerin tırpanlanmasından şikâyet eden kalabalıklar yönünü CHP’ye çevirmiş durumda. Bu avantajı birçok belediyeyi elinde tutan partinin daha da parlatması mümkün. Yapacağı hizmetlerle, yazacağı başarı hikâyeleriyle tabana yakın durabilir, tabanın taleplerine göre adımlarını şekillendirebilir. ‘Word of mouth’ tekniğinde olduğu gibi belediyelerin başarıları hızla ülke geneline yayılabilir. Yapılanlar dilden dile anlatılabilir. Bunların gerçekleşmesi de zor değil doğrusu. Örneğin Mersin’de Vahap Seçer’in, Adana’da Zeydan Karalar’ın ve diğer başarılı başkanların yaptıklarını dinlesek iyi olmaz mı?
Velhasıl partide birlik havasının güçlü bir şekilde estirilmesi önemli. Belli ki karşı taraftan hamle üzerine hamle gelecek…