Kaçtık uçsuz bucaksız ovalara
Süzüldük masmavi gökyüzüne
Kaşıkçı kuşlarının yanında
İkrar verdik ayın şavkında
*
Ayağımızı sürüdük susuz köylerde
Pare pare olduk sözsüz türkülerde
Dolu gibi döktük sönmüş ocaklarda
Dokunamadık Fırat’ın buz gibi suyuna
*
Sevgisiz yürekler sardı her yeri
Varla yok arasında bir gidip bin geldik
Gönüllerdeki pası silemedik
Kandık ya şu fani feleğe
*
Gökteki bulutlar karardıkça kararır
Eller de açık yaraları kanırtır
Dolaştık, dert yandık gelen geçene
Bunca olana, tenhada yananlara
‘Aldırma gönül aldırma’ diyesim var
*
Yok mu bu derdin çaresi?
Arifler de şu dağların ardında kaldı
Gelin Deresi’de sezmez oldu
Kaçkar Dağları’nın için için yandığını
*
Söğütlerin göçtüğünü
Ne bilsin dumanlı dağlar
Omuzdaki yükleri
Görmez oldu zalimler
*
Boynu bükük canlar
Dalsız kalsın kötüler
Dinleyen, soran kalmadı
Garipler de hep bir başına
*
Geldik bir sevinçle
Gideriz bir ağıtla
Bir tatlı, bir acı
Arada oyalama
*
Kimi yalanla dolanla
Kimi hakkın yanında
Kimi hırsın peşinde
Doldurur zamanını