28 Mart 2022 tarihli yazıda belirttiğim üzere; İstanbul’da AK Partili bir esnaf kardeşimiz özetle şunları söylemişti:
“AK Parti’den daha iyisini görsem o partiye oyumu veririm. Ama öyle bir parti yok. Şu an hayat pahalılığından çok şikâyetçiyiz. Bunun da en kısa sürede çözüleceği inancındayım. Son dönemde altı partinin bir araya gelmesi, hepimiz bir olalım Erdoğan’ı yıkalım anlamına geliyor sanki. Ama yıkamazlar bence… Açıkçası çok da konuşmaya gerek yok. Erdoğan siyaha beyaz desin ikna ediyor. Ama muhalefet siyaha siyah desin yine bir şüphe kalıyor insanda. Öyle ki kendi gözümle görmek isterim siyahın siyah olduğunu.”
Bu hafta aynı esnaf kardeşimizle tekrar sahada karşılaştım ve hemen sordum son durumlardan memnun mu diye.
Cevabı belirtmeden önce o dönemle ilgili şu konuya dikkatinizi çekmek isterim:
Öncelikle o süreçte birçok yazıda ekonomiyle ilgili ne kadar zorluk yaşansa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan duygusal bağlılığın çok yüksek olduğunu belirtmiştim. Bir anlamda Erdoğan’ın liderlik faktörünün tüm sorunları perdeleyebileceği bir durum ile karşı karşıyayız demiştim. Bu bulgunun dayanağı da elbette sahadaki kalitatif araştırmalardı.
O dönemde bu yorumlara çoğunlukla kızanlar oldu. Nasıl olur? Böylesi bir ekonomik tabloda Erdoğan’ın yeniden kazanması çok zor dediler.
Ki sonrasında yaşananlar ortada… Bir taraftan da sonrasında yaşananları unutmak istesek de Kemal Kılıçdaroğlu bir türlü unutturmuyor doğrusu. Bitmeyen Altılı Masa hikâyeleri.
Kimse de demiyor… Bu millet yoruldu, geleceğe bakmak istiyor, bir vizyon ışıltısı görmek istiyor diye…
Neyse… Bugüne gelirsek...
Esnaf kardeşimiz ekonomi başta olmak üzere birçok konudan memnun olmadığını belirtti. Konu birden dönüp dolaşıp CHP’ye geldi. Ve şunları söyledi:
“Özgür Özel’in Dilruba Hanımı protokolde ağırlaması tek kelimeyle AK Parti’nin ekmeğine yağ sürdü” dedi.
Açıkçası bu sözlere çok şaşırdığımı belirtmek isterim. Siyaha beyaz dese de Erdoğan’ın her dediğine ikna olabilen esnaf kardeşimiz AK Parti’yi bırakıp CHP’nin daha olumlu politikalar üretmesi gerektiğini belirtti.
Nitekim burada çekirdek seçmenin gönül bağının nasıl koptuğunu görüyoruz. Partiye gönül bağı zaten kopmuş. Lidere de o eski duygusal bağlılıktan eser kalmamış.
Dolayısıyla CHP için büyük bir fırsat penceresi açılmış vaziyette. Yalnız CHP’lilerin bu fırsat penceresinin farkında olduğu düşüncesinde değilim. Dağınık bir görüntü veriyorlar. Her kafadan ayrı ses çıkıyor gibi. Bir bütünlük havası yok maalesef.
Bir de her şey bitmiş sıra seçimlere gelmiş gibi sürekli adaylar konuşuluyor. İmamoğlu mu Yavaş mı? Yoksa Özel mi?
Oysaki şu an CHP’nin politikalarının neler olduğu üzerine güçlü bir rüzgârın esmesi gerekirdi. En önemlisi de seçmen nezdinde ‘Bunlar yönetemez’ algısının yıkılması gerekirdi.
Böyle bir şey şu ana kadar gördük mü?
Hemen belirteyim görmedik.
4 Mayıs 2024 tarihli yazımda “Yerel seçimlerde klasik CHP seçmeni dışında kalan seçmenin CHP’nin Altı Oku’na mührü basması büyük bir fırsat olarak görülebilir ve bu fırsatın ardındaki dinamiklerin araştırılmasıyla birlikte seçmen havuzu daha da genişletilebilir” demiştim.
Görünen o ki, bu dinamikler pek araştırılmamış. Araştırılmış olsa AK Parti seçmeninin belirttiği üzere Dilruba Hanım protokolde ağırlanmazdı. Diğer taraftan Dilruba Hanıma elbette destek verilmeli ama buradaki ince ayarın da bilinmesi gerekirdi.
Ya da dinamikler araştırılmış olsaydı parti dağınık bir görüntü vermezdi. Zira sağ seçmenin en çok baktığı konu yönetebilme becerisi.
Bu bağlamda yerel seçimler sonrasında ‘yönetebilme becerisinin’ seçmene hissettirildiği düşüncesinde değilim.
Öte yandan adaylar konusu sadece muhalefet tarafında değil AK Parti tarafında da konuşuluyor. Örneğin bu hafta bol bol Bilal Erdoğan’ı konuştuk.
Bilal Erdoğan’ın gündeme gelen konuşmasının içeriğinden bağımsız acaba Erdoğan sonrasına mı hazırlanıyor gibi birçok cümle duyduk. Böyle bir hazırlık var mı yok mu bilemem.
Yalnız sahada aktörleri sorarken son dönemde Bilal Erdoğan’ı da sordum. Ve bir tane bile olumlu yanıt almadığımı belirtmek isterim. Hatta hemen söylenen
“Burası saltanat mı? Olmaz öyle şey.” gibi cümleler. Ki bu sözleri belirtenler çoğunlukla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğini olumlu anlamda onaylayanlar.
Ayrıca Bilal Erdoğan’ın liderlik özelliklerinin olduğu düşüncesinde değilim. Bir hedef doğrultusunda kitleleri ardından sürüklemek öyle kolay bir iş değil doğrusu…
AK Partililerin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasında en beğendiği aktörün Hakan Fidan olduğu söylenebilir. Bunu önceki kalitatif araştırmalara dayanarak söyleyebilirim. Hatta ara ara sahaya indiğimde derinlemesine birçok görüşme yapma fırsatı yakalayabildim. Bu görüşmelerden yola çıkarak şu belirtilebilir:
Seçmen en başta Fidan’ın güven verdiğini belirtiyor. Bunu aynı şekilde Mansur Yavaş için de söylüyor. Ve seçmen direkt olmasa da Fidan’ın yönetebilme becerisinin olduğuna dair örnekler belirtiyor. Açıkçası bu süreçte seçmenin ‘istikrar ve güven’ ihtiyacının çok yüksek olduğu görünüyor. Ve seçmen nezdinde bu ihtiyacın Fidan tarafından karşılanabileceği düşüncesinin hâkim olduğu söylenebilir.