Emile Durkheim, modernleşme, şehirlileşme, sanayileşme ve sekülerleşme ile birlikte, tarım toplumlarını bir arada tutan bağların hızla zayıfladığını tespit etmişti.
Peki bu bağlar artık fonksiyonlarını icra edemeyecek kadar zayıfladığında bir toplum hayatını sürdürmek nasıl mümkün olacaktı?
Durkheim’a göre tarım toplumlarının harcı olan din, töre ve kabile bağları, modern toplumlarda yerlerini, uzmanlaşma ihtiyacı neticesinde ortaya çıkan mesleklerin ve işbölümünün gerektirdiği karşılıklı bağımlılıklara bırakacaktı.
Doktor, öğretmen, mühendis gibi her meslek grubunun icra ettiği farklı toplumsal fonksiyonlar, toplumsal dayanışmanın yeni kaynağı olacaktı.
Benzer şekilde Karl Marx da kuramını işçi sınıfına ve bu sınıfın üretim ilişkileri sayesinde kazanacağı sınıf bilincine dayandırmıştı.
İşçilerin emeklerinin sömürüldüğü gerçeğini idrak etmeleri ve birlik olmaları, Marksist devrim için başlangıç noktasıydı.
Yani Marx da daha iyi, daha âdil bir modern toplumsal hayatı mümkün kılacak temel unsuru, sanayi toplumunun en önemli “mesleğini” icra eden fabrika işçilerinin bilinçlenmesinde aramıştı.
Bugün sosyoloji bilimi ile uğraşan, toplumsal ilişkileri tanımaya, anlamaya ve analiz etmeye çalışan hemen herkes, -doğal olarak- emek, üretim ilişkileri, meslekler, toplumsal iş bölümü gibi temel sosyolojik kavramlar üzerinden fikir üretiyor.
Ancak Yapay Genel Zekanın (YGZ) hayatımıza tamamen girmesi, çalışma hayatını ve meslek kavramını temelinden sarsacak bir gelişme olacak.
Birçok alanda insan emeğine duyulan ihtiyaç büyük ölçüde ortadan kalkacak.
Yapay zeka, insanlardan çok daha hızlı, hatasız ve verimli çalışacağı için, çok kısa bir zaman zarfında doktorlar, mühendisler, öğretmenler, yazılımcılar, avukatlar dahil pek çok meslek sahibi işlerini YGZ botlarına kaptıracak.
Bu da gerek Durkheim’ın gerek Marx’ın, gerekse fikirlerini aynı temeller üzerine kuran sayısız düşünürün toplumsal bağları anlamlandırma biçimlerini geçersiz kılacak.
Peki o zaman YGZ çağında toplumu bir arada tutacak, toplumsallığı ve dayanışmayı mümkün kılacak yeni unsurlar neler olacak?
Şu an bu sorunun cevabını kimse bilmiyor.
Ama bazı spekülasyonlar yapmayı deneyebiliriz.
Şüphesiz, çalışma hayatına dair kavramlar yeniden tanımlanacak.
En azından insanlar kadar zeki makineler insanların işlerini onlardan daha iyi yapmaya başladıklarında hayatın idamesi için gereken üretim işini de üstlenmiş olacaklar.
Yani işsiz kalacak olmamız aç ya da açıkta kalacağımız anlamına gelmiyor. Hayat standardımızda bir düşüş bile olmayabilir.
Muhtemelen evrensel temel gelir fikri, toplumsal barışı sağlamanın ilk adımlarından biri olacak.
Verimli makinelerin ürettiği refah, istisnasız herkese -hiçbir iş yapmasalar bile- hayatı onurlu şekilde sürdürmeye yetecek bir maaş bağlamayı mümkün kılacak.
Sanatsal ve düşünsel faaliyetlerin daha fazla önem kazanarak bir tür “yoğun kültür” toplumunun oluşmasına yol açacağı ön görülebilir.
Temel ihtiyaçları için uzun saatler boyu usandırıcı işlerde çalışmaktan kurtulan insanlar zamanlarını bilime, sanata, spora, eğlenceye ayırmaya başlayacaklar.
Belki gelir seviyesinden bağımsız olarak nitelikli bilgiye erişim imkanlarının eşitlenmesi ve boş zamanların artması ile ilgi duyan ve gerekli zihinsel donanıma sahip olan herkes, kodlama, tasarım, üç boyutlu yazıcılarla üretim gibi hobi alanlarına yönelecek ve bu yeni “amatör devrimi”, benzer meraklara, hobilere sahip insanlar arasında yeni toplumsal bağlar yaratacak.
Elbette çok menfi gelişmelerin yaşanma ihtimali de yadsınamaz. Belki çok yıkıcı dünya savaşları var önümüzde ama gelin bu yazıyı bekleyebileceğimiz müspet gelişmelerle sınırlayalım.
Her ne olursa olsun YGZ çağının zorlukları karşısında insanlık olarak ortak bir çıkış yolu bulmamız ve yeni “toplumsal çimentolar” üretmemiz gerekecek.
Durkheim anomi halinin geçici olduğunu söylemiş ve haklı çıkmıştı.
YGZ, bildiğimiz dünyanın sonunu getirecek ve hayli sarsıntılı zamanlar geçireceğiz ama YZ çağında toplumsal bağları yeniden inşa etmenin bir yolunu er ya da geç bulacağız.