Farklı zeka, bilgi ve beceri seviyelerinde çok sayıda öğrenciyi sınıflara doldurup hepsine standart bir müfredatı, standart süreler içinde “dayatmak” mevcut eğitim sistemimizin en büyük problemlerinden biri.
Ortalamaya göre hızlı olan öğrenciye de, yavaş kalan öğrenciye de zulmetmiş oluyoruz.
Daha ortaokul sıralarında türev, integral problemlerini çözme kapasitesine erişen parlak çocuklarımız, kendileri için kaplumbağa hızıyla ilerleyen sonu gelmek bilmez derslerde sıkıla bunala lise sona kadar beklemek zorunda kalıyorlar.
Daha dört işlemi yapmakta zorlanan, çarpım tablosunu bile öğrenememiş çocuklarımız hasbelkader oturdukları lise sıralarında, logaritma ya da trigonometri konuları anlatıldığında bomboş gözlerle etraflarına bakıyorlar.
Ülkemize yarının olimpiyatlarında altın madalya kazandıracak güreşçi gençlerimize zorla mide salgılarının isimlerini yahut cümlenin ögelerini öğretmeye çabalıyoruz.
Yarının bestekârları, ressamları olacak çocuklarımıza organik kimya dersinde karbon atomlarının dizilimlerini, bağlanma şekillerini belletmeye çalışıyoruz.
Bütün bunları yapmamızın sebebi, elimizdeki imkanların kısıtlılığı.
Bu çeşitlilikte öğrencilerin her birine uygun müfredat geliştirmek, her şehre nitelikli sanat, spor okulları açmak, her öğrenciyle ayrı ayrı ilgilenecek öğretmenler yetiştirmek hem çok zor hem de çok pahalı.
İşte Yapay Zeka (YZ), bütün bu darboğazlardan bir anda kurtuluvermek için ihtiyaç duyduğumuz sihirli dokunuşu sağlayabilir.
Geniş Dil Modelleri, her gün biraz daha gelişiyor, daha iyi mukayese ve muhakeme yapar hale geliyor, hatalarını, “halüsinasyonlarını” azaltıyorlar.
YZ robotları, artık sadece SAT, LSAT, GRE gibi standartlaşmış uluslararası genel sınavlarda değil, baro sınavı, tıpta uzmanlık sınavı gibi meslek sınavlarında, hatta çok zor soruların sorulduğu Matematik, Fizik, Kimya olimpiyatlarında bile insanların çoğundan yüksek notlar alıyorlar.
Yani, daha önce hiç görmedikleri soruları anlama ve onlara doğru cevaplar üretme konusunda hızla uzmanlaşıyorlar.
Çok önemli bir gelişme daha var!..
Daha önceleri yazılı olarak iletişim kurduğumuz yapay zekalı sohbet robotları ile artık kendi dilimizde “konuşarak” rahatça anlaşabiliyoruz.
Hem de bunu son derece doğal bir şekilde, sanki telefonda gerçek bir insanla konuşur gibi yapabiliyoruz.
YZ sohbet robotunun sesi hiç “robotik” değil. Bazen kıkırdayarak, bazen yavaşlayıp bazen hızlanarak, bazen de sesine kızgın, alıngan, müşfik, muzip tonlar vererek konuşan robotun sesini gerçek bir insanın sesinden ayırt etmek zor.
İşte bu imkanlar ve kabiliyetlerle donanmış YZ robotları sayesinde, her öğrencimize özel bir öğretmen tahsis etme rüyamız gerçek olmak üzere!
Bu yapay zekalı özel hocaların, her bir öğrencinin kapasitesine, hızına, bilgi seviyesine adapte olması işten bile değil!
Üstelik bu “özel” hocaların “özel ders” ücretleri neredeyse bedava!
Belki kısa bir zaman sonra, önünde açık kitapları, kulağında kulaklığıyla sanki kendi kendilerine konuşuyormuş gibi görünen çocuklarımızın aslında özel hocalarıyla ders çalışıyor olduklarını fark edeceğiz.
Hiç kızmayan, yargılamayan, umut kırıcı, moral bozucu sözler sarf etmeyen, aynı konuyu on kere de tekrar etse usanmayan, öğrenci hangi dersin hangi konusunu isterse derhal ve mükemmelen anlatan, gece, gündüz, geç vakit fark etmeksizin her an derse hazır ve nazır, harika bir özel hoca!..
Test kitaplarındaki soruları telefonun kamerasından görüp öğrenciyle birlikte çözebilen, hatta öğrencisinin seviyesine göre kendisi soru üretebilen, sorduğu soruların zorluk seviyesini yavaşça artırarak öğrencisini sınavlara hazırlayan bir hoca!..
Telefonun kamerasında gördüğü, mikrofonundan sesin işittiği öğrencisinin dikkatinin dağıldığını, yorulduğunu, umutsuzluğa kapıldığını anlayıp ona biraz ara vermesini söyleyebilecek yahut bir motivasyon konuşması yapabilecek bir hoca!..
Bu, bilim-kurgu film senaryosu gibi gelen gelişmeler bugün çoktan gerçekleşmiş durumda.
Fakat bu yeni şartlarda eğitim bildiğimiz “eğitim” olmayı sürdürebilecek mi?
Onun cevabını da bir sonraki yazıda arayalım.