Siber sömürgecilere karşı almamız gereken tedbirleri sıralamaya devam ediyoruz.
Binlerce bilgisayarın homurdandığı sunucu çiftliklerinde, şuurlarımızın, hatta şuur altlarımızın en mahrem derinliklerine inip, en derin korkularımızı ve en gizli beklentilerimizi araştıran algoritmaları yeni verilerle beslemememiz lazım.
Unutmayalım ki siber sömürgeciler sadece sosyal medyadan topladıkları verilerle yetinmiyorlar. Banka kartları ile yaptığımız alışverişlerden satın alma alışkanlıklarımızı, yüklediğimiz mobil uygulamalardan ilgi alanlarımızı ve biyometrik verilerimizi, üye olduğumuz sitelerden cinsî, dinî, siyasî eğilimlerimizi çıkartıp tüm bu verileri birbirleriyle ilişkilendiriyorlar.
Siber sömürgecilerin e-devlet hizmetleri için toplanan şahsi bilgilerimizin de peşinde oldukları açık. Nüfus kayıtlarından aile, akraba, köken ve adres bilgilerimizi, hastane kayıtlarından sağlık vaziyetimizi, tapu kadastro kayıtlarından gayrimenkullerimizi, şirket tescil kayıtlarından ticari girişimlerimizi, vakıf dernek kayıtlarından sivil toplum örgütlerindeki hareketliliğimizi, adlî kayıtlardan, açtığımız ve bize karşı açılan davaların mahiyetini/sonuçlarını öğrenmek mümkün. Güvenlik güçlerinin, istihbarat birimlerinin kayıtlarında ise siber sömürgecilerin iştahını iyice kabartan, daha da kişisel bilgilerimiz yer alıyor. İşte bu bilgilerin büyük bir hassasiyetle korunmasını sağlayacak veri muhafaza prosedürlerinin, veri paylaşım protokollerinin geliştirmesinin ve uygulanmasının takipçisi olmalıyız.
Bürokratik işlemlerin internet üzerinden yapılabilir hâle gelmesi için çok çalıştık. E-dönüşüm konusunda çokça mesafe de aldık ama bahse konu hizmetlerin yürütülebilmesi için toplanan ve kamu kurumları arasında erişime açılan kişisel verileri hakkıyla koruyacak güvenlik tedbirlerini tespit edip uygulamakta yeterince başarılı olduğumuz söylenemez.
E-devlet hizmetleri için toplanan kişisel verilerinin çalınması/sızdırılması tehdidine karşı, gecikmeden fiziki, sosyal, teknolojik ve hukuki tedbirlerin alınması gerekiyor. Devletin topladığı kişisel verileri sızdırmak yahut dikkatsizlik/ihmal sonucu sızdırılmasına sebep olmak, olabilecek en ağır şekilde cezalandırılmalı ki sorumluları işin önemini kavrasınlar.
Siber sömürgeciliğin geliştiği zemin, yüksek teknoloji zemini. Bu zeminde bir varlık gösteremezsek köleleşmekten kurtulamayız. Nasıl yarım doktor candan, yarım hoca imandan ederse, yarım mühendis de bizi kişisel verilerimizden, mahremiyetimizden eder. O yüzden özellikle yazılım ve iletişim teknolojilerinde, nitelikli, ne yaptığını bilen, kişisel verilerin korunması konusunda hassas kadrolar yetiştirmeyi eğitim sistemimizin temel hedefleri arasına sokmalıyız.
***
Çok geç kaldık ama zararın neresinden dönülse kârdır: Yerli ve milli teknolojik alternatiflerimizi bir an önce üretmek zorundayız. Beş temel alanı siber sömürgecilikle savaş cephesi ilan etmeliyiz:
1. Kendi mobil ve masaüstü işletim sistemlerimizi üretmeliyiz.
2. Kendi arama motorumuzu üretmeliyiz.
3. Kendi sosyal medya uygulamamızı üretmeliyiz.
4.Kendi mesajlaşma uygulamamızı üretmeliyiz.
5.Kendi bulut bilişim uygulamalarımızı üretmeliyiz.
Tabii bunları yaparken siber sömürgecilerle aynı şeytanî amaçlarla hareket edersek yaptığımız çalışmanın hiçbir anlamı olmaz. Amacımız insanları siber sömürgecilerin tuzaklarından kurtarmak olmalı, onlara yeni tuzaklar kurmak değil!
Totaliter, manipülatif, hiçbir ahlaki sınır tanımayan, doymak bilmeyen bir zenginleşme ve sürekli bir iktidar hırsının beslediği siber sömürgecilik anlayışıyla mücadelenin, iyi niyetli, şeffaf, tutarlı, felsefi açıdan sağlam prensipler üzerine bina edilmesi şart.
Kişisel verilerimizi suiistimal ederek bizleri manipüle etmeyen, bunu yapmak isteyenlerin oyunlarını bozan, temiz alternatifler üretmeliyiz.
“Dünya beşten büyüktür” söylemi heyecan verici bir söylem. Ama böyle bir iddiayı sürdüreceksek evlerimize, ceplerimize kadar sokulan siber savaşta, o beşin siber köleleri olmamak için iddialı, somut ve kararlı adımlar atmamız gerekiyor.