Güçlü ülkelerin kültürleri, inançları, siyasi yönelişleri, onlar kadar gelişmemiş zayıf ülkeleri derinden etkiliyor!
Dünya yüzünde bir çok topluluk, güçlü ülkelerdeki siyasi hiziplerin görüşlerine -sanki kendi fikirleriymiş gibi- sarılıyor, o yarım yamalak anladıkları görüşlerin fanatik savunucuları haline geliyorlar.
Bugün bunun tipik bir örneği, Amerikan siyasetinin üzerimizdeki tesiri.
Amerika’da birbirleriyle mücadele eden iki ana siyasi parti var: Cumhuriyetçiler ve Demokratlar.
Türkiye’de bugün bu iki partinin de sıkı taraftarları var!
Demokratları destekleyenler sosyal politikalar ve çevre konusunda büyük hassasiyet gösteriyorlar. Devletin toplum adına ekonomi alanında regülasyonlarını arttırması gerektiğini savunuyorlar. Dezavantajlı, kadre uğramış toplum kesimlerine, azınlıklara pozitif ayrımcılık sağlanmasını, birçok olumsuzluğun kaynağı olarak gördükleri, yerel dini, siyasi, hukuki, kültürel ve geleneksel değerlerin yerine insanlığın ortak kazanımı saydıkları evrensel değerlerin ikame edilmesini istiyorlar. Bilimi ve teknolojik gelişmeleri adeta kutsuyorlar.
Cumhuriyetçileri destekleyenler, muarızlarına “demokrat” yerine -çok menfi manalar yükledikleri-“küreselci” ismini vermeyi tercih ediyorlar. Küreselci “sapkınların” yol açtığı tahribatı engellemek için milli ve dini değerlere sıkı sıkı sarılmamız, o değerleri yıpratan küresel kültürel taarruza karşı koymamız gerektiğine inanıyorlar.
Amerika’da Cumhuriyetçi kanadın giderek kültleşen lideri Donald Trump.
Türkiye’de de kendisine ve sözcülüğünü yaptığı Cumhuriyetçi fikirlere sempati (hatta hayranlık) duyanlar ona şakayla karışık “Sarı Reis” diyorlar.
Trump’ın 2016’daki “make America great again” (Amerikayı yeniden muhteşem yapın) seçim sloganı bizde “muhteşem maziye kanatlanma” hayalleri burnunda tüten bu kitlede karşılık buluyor.
ABD’de Cumhuriyetçilerin benimsediği, Trump’ın sözcülüğünü yaptığı, bizde de taraftar bulan siyasi pozisyon ve tutumların bazılarını şöyle listeleyebiliriz:
- Kadim milli ve dini değerlerin yeniden siyasette belirleyici olması arzusu,
- Küresel güçler karşısında ulus devletin öncelenmesi,
- Evrim teorisinin reddedilmesi ve müfredatlardan çıkarılması talebi,
- Dünyayı yöneten gizli ve şeytani güçlerin uluslararası kurum ve şirketler üzerinden manipülasyonlar yaptıklarına dair komplo teorilerini benimseme temayülü
- Aşı karşıtlığı, bilime, bilim insanlarına ve sağlık otoritelerine güvensizlik,
- Gen araştırmaları, kök hücre çalışmaları, suni et üretme arayışları gibi yeni teknolojilerin ardında komplolar arama
- Yabancı ve göçmen karşıtlığı,
- LGBT ve kürtaj karşıtlığı, aile kurumuna karşı küresel bir komploya dair endişeler
- Elit, uzman ve entelektüel düşmanlığı,
- Sivillerin silahlandırılması taraftarlığı,
- Ahir zamancılık, mehdi/mesih beklentisi,
- Medyayı kontrol eden şer güçlerin hakikati sürekli çarpıttığı ve algı operasyonu yaptığı inancı (fake news)
Garip değil mi: Müslümanlara alerjisi olan, başkanlığı sırasında Müslümanların çoğunlukta olduğu altı ülkede yaşayan insanların Amerika’ya girmesini yasaklamak için başkanlık emri çıkaran, ABD’deki tüm camileri kapatmayı düşünen, “İslamofobik” Sarı Reisin fikirlerini ülkemizdeki en çok benimseyenler ekseriyetle dindar Müslümanlar!
Amerika’daki “orijinal” Sarı Reisçilerin ortaya attıkları komplo teorilerini, o teorileri desteklemek için ürettikleri sosyal medya içeriklerini, resimleri, videoları haklı olduklarının mutlak delilleri gibi paylaşıyorlar.
Yine kaderin garip cilvesine bakın ki bayağı “anti emperyalist” görünen “İslamcı” grupların hararetle savundukları tezler, dünyanın bir numaralı emperyalist gücünün içindeki bir siyasi partinin görüşlerine dayanıyor!
Üstelik bu argümanları benimseyenler çoğu zaman, şahsi bir arayış ve ciddi bir entelektüel çaba neticesinde elde edilmiş, son derece “özgün” fikirlere sahip olduklarını zannediyorlar.
Kendi ahlak ve siyaset felsefelerini, kendi özgün fikirlerini üretebilecek nitelikte parlak zihinler yetiştiremeyen toplumlar, bunu yapabilen toplumlardaki hiziplerin amigoları olmanın ötesine geçemiyorlar.