İletişim teknolojilerindeki hızlı ilerlemeler bizi enformasyon toplumundan “ağ toplumuna” taşıdı.
Artık bir çoğumuzun elektronik/sanal gerçeklikte alternatif/paralel bir hayatı var!
Sosyal medyada, gerçek hayattaki varlığımızı yansıttığımız “avatarlarımızla” varlık gösteriyoruz.
Bu varlık kimi zaman “gerçek” varlığımızın “aslına mümkün olduğunca yakın” bir kopyası olurken kimi zaman da tamamen kurgusal olabiliyor.
Gerçek ya da sanal âlemde “mevcudiyetimiz” iki farklı katmanda şekilleniyor: Uzayda kapladığımız yerle, bedenimizle, kaşımızla, gözümüzle, elimiz ayağımızla yer aldığımız somut katman ve düşüncelerimizle, hislerimizle varlık gösterdiğimiz soyut katman.
Fiziksel varlığımızı fotoğraf ve videolarımızla, sağda solda verdiğimiz pozlarımızla taşıyoruz sanal âleme. Güzel bedenleri, akrobatik, atletik ya da fiziksel performans becerileri olanlar, sanal-somut vitrinlerini bedenlerini ve maharetlerini sergiledikleri fotoğraf ve videolarla dolduruyorlar.
Fakat bu yeterli değil. Sadece görsel bir temsilin ötesine geçmek için kelimelere döktüğümüz fikir ve hislerimizle ispat-ı vücut etmemiz gerekiyor!
Burada bir problem doğuyor: Gerçek alemde fiziki varlığımız, bedenimiz doğal olarak öne çıkarken, sanal âlemde gerçek dünyadaki kadar anlam ifade etmiyor.
Çünkü dokunabileceğimiz, tadını, kokusunu alıp çıkardığı sesini işitebileceğimiz tüm üç boyutlu varlıklar sanal aleme geçerken tatsız, kokusuz iki boyutlu şekillere indirgeniyor.
Kadın ya da erkek, güzel ya da çirkin, uzun ya da kısa, şişman ya da zayıf, sakat ya da sağlıklı herkesin fotoğrafını videosunu çekebileceği kendine ait bir bedeni var.
Olmadı sanal olarak üretilen sahte dijital yüzler var.
Fakat birçok insanın bir çok mevzuda kendine ait bir fikri yok!
Çünkü fikir sahibi olmak zor iş. Hem zihinsel bir kapasite, hem motivasyon, hem emek gerektiriyor.
Tam bu noktada NPC kavramından bahsetmemiz gerekiyor.
NPC, İngilizce "Non-Player Character" kelimesinin kısaltması ve Türkçede "oyuncu olmayan karakter" anlamına geliyor.
Genellikle RPG (rol yapma) türündeki bilgisayar oyunlarında görülen ve asıl oyuncu tarafından kontrol edilmeyen, irade sahibi olmadıkları için oyunun senaryosunda herhangi bir değişiklik yaratmayan karakterlere NPC deniyor.
Oyunu daha gerçekçi ve ayrıntılı göstermek, oyunun senaryosunu zenginleştirmek, asıl oyunculara daha keyifli bir oyun deneyimi sunmak için kullanılan NPC'ler, genellikle önceden programlanmış, gayet sınırlı, basit ve tekrar eden davranışlar sergiliyorlar.
Kimisi sadece sokakta anlamsızca yukarı aşağı yürüyor, kimisi durmadan bir bar masasını siliyor, kimisi araba kullanıyor, kimisi belli replikleri tekrar ediyor...
NPC kavramı, sosyal medyada ikinci bir anlamda daha kullanılıyor.
Kendi fikirleri veya kanaatleri olmayan, sosyal medya sitelerinde sadece başkalarının söylediklerini tekrar eden kişilere NPC deniyor.
Sanal âlemde fotoğraf ve videolarının haricinde, akıl, fikir ve his sahibi özneler olarak görünebilmek için sadece başkalarının söylediklerini tekrarlayan sayısız insan, fark etmeden, “oyunun senaryosunda” ancak bir dekor yahut bir figüran kadar anlamı olan NPC’lere dönüşüyor.
NPC olmaktan içten içe rahatsız olan sanal vatandaşlar, aşırı duygusal tepkiler vererek durumlarını telafi etmeye çalışıyorlar.
Hisler “kendiliğinden” ve zahmetsizce ortaya çıktığından, bilgiye dayalı düşüncelerin boşluğunu dolduruveriyor.
İşte bu yüzden aşk-nefret kutuplarında dolaşan yoğun his beyanlarıyla bu kadar çok karşılaşıyoruz.
Birilerine galiz hakaretler sıralamak, onları aşağılamak, linç etmek ya da aşırı yüceltmek esas oyuncu olma illüzyonu yaratıyor.
Sosyal medyadaki linç ve iptal kültürleri tam da buradan besleniyor.
Bir fert olarak siber uzaydaki fikri varlıklarının anlamlı olmadığını bilen NPC’ler, birlikte hareket ederek bir etki yaratma peşine düşüyorlar.
Altı tamamen boş olsa da duygusal bir sloganı binlerce kişi ile bir ağızdan tekrarlamak da NPC avareliğinden çıkma illüzyonu yaratıyor.
Ama bu illüzyonlar gerçek dünyada da NPC gibi yaşayan pek çok insanın sanal âlemde daha çok göze batan hallerine çare olmuyor.