2019 yılının başında kaybettiğimiz çok kıymetli mantık profesörümüz rahmetli Necati Öner Hoca, “Lisanın mantığı Aristo mantığıdır” demişti bir sohbetinde. İletişimin temel aracı lisan, lisanın temeli ise mantığa dayanıyor. Hani şu lisede matematik derslerinde gösterilen, “p ise q”, “ancak ve ancak”, “p’nin değili” gibi ifadelerle hatırlayacağınız, pek çok hocanın bile neden bahsettiğini doğru dürüst bilmeden anlatıp geçtiği “mantık”!
Genele bakıldığında matematikle başı hoş bir toplum değilken matematik dersinin içine katılmış “mantık” konusunu ıskalamamamız mucize olurdu doğrusu.
Mantık ilmi, düşünülürken, fikir üretilirken insan zihnini hatalara düşmekten koruyacak kurallar sunuyor, düşünceyi dil üzerinden disipline ediyor.
Ta sekizinci asırdan itibaren tercümeler yoluyla İslam dünyasına giren mantık ilmi, Kindi (ö. 866), Farabi (Ö.950), İbn Sina (ö. 1037) ve Gazali (ö. 1111) başta olmak üzere birçok alimin büyük bir hassasiyetle baş köşeye oturttuğu bir disiplin olmuş.
Gazali “mantık bilmeyenin ilmine itibar edilemeyeceğini” söylemiş.
Mantıkî hataların listesini ilk yapan kişi Aristo. Latince ismiyle “De Sophisticis Elenchis”, İngilizce ismiyle “Sophistical Refutations”de on üç çeşit mantıkî hatayı, dile ait olan (in dictione, verbal) ve dile ait olmayan (extra dictionem, material) şeklinde iki grupta incelemiş. Dile ait hataları, ortaya bir argüman koyan kişinin meramını ifade ederken yaptığı hatalar olarak, dile ait olmayan hataları “kişinin konuştuğu şey hakkındaki hatalı çıkarımları” olarak ele almış.
Daha sonraları Richard Whately, Francis Bacon, John Stuart Mill, Jeremy Bentham gibi ünlü düşünürlerin de değişik tasnifleri olmuş. Günümüzde mantık hataları, biçimsel (formal) ve serbest (informal) safsatalar olarak iki ana kategoride ele alınıyor.
Biçimsel safsatalar, ortaya koyulan argümanların yapısından, hatalı önerme kombinasyonlarından kaynaklanan hatalar. Serbest safsatalar ise ifadedeki belirsizlik, çok anlamlılık, kavramların ve gramerin yanlış kullanılması, yanlış anlama, konu dışına çıkma, batıl itikatlar gibi sebeplerle ortaya çıkan mantık hataları. Bizde en sık rastlanan türü “adam karalama” (argumentum ad hominem) safsatası. Mesela “filanca rakip partidendir, o yüzden ne söylerse yanlıştır” ifadesi tam da bu türden bir safsata.
Ülkemizde hala yasaklı olan vikipedi’ye ulaşabilenler orada tüm safsata türlerine örnekler bulabilirler.
Atalarımız meselenin önemini bizden daha iyi kavradıklarından, medrese eğitiminde “mantık” en temel derslerden biri olarak benimsenmiş. Osmanlılarda mantık ilmi, diğer ilimlere bir giriş olarak kabul edilmiş. Bugün “safsata” olarak adlandırdığımız mantıksal hatalara Osmanlı “kıyas-ı batıl” ismini vermiş.
İngilizler de bu konunun öneminin farkında oldukları için mantık üzerinde çok durmuş, mantık kurallarına uyulmadığında yapılan hataları “Logical Fallacies” başlığı altında tasnif etmişler. Bu konuda sayısız basılı kaynak ve web sitesi var. www.logicalfallacies.info, www.logicallyfallacious.com, yourlogicalfallacyis.com bunlardan bazıları.
Alev Alatlı hanımın 2001 yılında yayınladığı “Safsata Kılavuzu” isimli çok önemli bir kitap var ama bu kitap o zamanlar çok popüler olan e-mail grupları üzerinden yapılan yazışmaların bir derlemesi olduğu için biraz dağınık. Verilen örneklerin de güncellenmesi gerekiyor. Kitabın içeriğine, doksanlarda kalmış nostaljik tasarımıyla http://safsatakilavuzu.com/ adresinden erişmek mümkün.
Maalesef bu son derece önemli mantık meselesi milli eğitimcilerimizin dikkatini çekemiyor bir türlü. Halbuki hem lisede, hem üniversitede alınması gereken zorunlu müstakil bir ders olmalıydı “mantık”.
Mantık eğitiminin eksikliği özellikle siyasetin ve sosyal medyanın dilinde çok derinden hissediliyor.
Günümüzde tepeden tırnağa yanlış çıkarımlarla, türlü çeşitli safsatalarla sosyal medyayı kirleten trol ordusunun işte bu düzgün düşünme disiplini kazanamamış gençlerden müteşekkil olduğunu rahatça söyleyebiliriz.
Düşünme şeklimizi düzeltmeden hayatımızda başka şeylerin düzelmesi biraz zor görünüyor.