Francis Fukuyama, çok tartışılan meşhur kitabında kapitalizmin komünizmi mutlak bir zaferle yenerek rakipsiz kalmasının, Hegelci anlamda tarihin sonunu getirdiğini söylemişti.
Fukuyama’nın bu öngörüsünün belli ölçüde doğrulandığı söylenebilir.
Fakat bu durumun yol açtığı ciddi problemler var!
K-punk takma adıyla yazdığı blog yazılarıyla tanınan İngiliz yazar Mark Fisher (1968 - 2017), bu problemlere dikkat çeken düşünürlerden biri.
Yaşadığı derin depresyonun neticesinde, daha 48 yaşındayken intihar ederek aramızdan ayrılan Fisher, 2009 yılında yayımladığı ve Türkçe’ye “Kapitalist Gerçekçilik: Başka Alternatif Yok mu?” başlığıyla çevrilen kitabında, kapitalizmin sadece hâkim bir ekonomik ve politik sistem olmakla kalmadığını, aynı zamanda düşünülebilir olanın sınırlarını da belirlediğini savunuyor.
Ona göre “kapitalist realizm”, kapitalizmin sadece işleyen tek politik ve ekonomik sistem olduğu inancının ötesinde, bunun artık tutarlı bir alternatifinin olamayacağına, hatta böyle bir alternatifin hayal bile edilemeyeceğine dair yaygın duygu.
Kapitalist Realizm’in diğer alâmet-i farikaları şunlar:
- Kültürel ve Politik Kısırlık: Geleceğe dair umut ve beklentilerin tükenmesi, kültürel ve politik yeniliğin imkansızlığı hissinin yaygınlaşması.
- Tarihin Öğütülmesi: Kapitalizmin, önceki tüm tarihsel dönemleri ve kültürel değerleri kendi sistemine dahil ederek, metalaştırması ve anlamını boşaltması.
- Büyük Anlatılara İronik Mesafe: Postmodern kapitalizmin ironik tavrının, ideolojilere ve büyük anlatılara inançsızlığı besleyerek gerçek bir politik angajmanı engellemesi.
- Kurumsal Anti-Kapitalizm: Hollywood filmleri ve popüler kültür ürünlerinin, kapitalizmin olumsuz yönlerini eleştiren yüzeysel bir anti-kapitalizm üretmek suretiyle sistemi sorgular görünüp alttan alta güçlendirmesi.
- Gerçekliğin Manipülasyonu: Mevcut toplumsal düzenin “doğal” ve kaçınılmaz olduğu iddiasıyla, gerçekliğin ideolojik olarak inşa edilmesi.
- Çevre Felaketi, Akıl Hastalıkları ve Bürokrasi: Bu üç önemli sorunun ya görmezden gelinmesi ya da bireysel sorunlar olarak ele alınarak, sistemik nedenlerinin gizlenmesi.
- Post-Fordist Çalışma Koşulları: İş yerlerinde güvencesizlik ve sürekli denetim.
- Yeni Bürokrasi: Neoliberalizmin, merkeziyetçi bürokrasiye eleştirilerine rağmen pratikte yeni ve daha yaygın bir bürokrasi türü yaratmış olması. Denetim, hedefler ve performans ölçütlerinin, çalışanların hayatının her alanına nüfuz etmesi.
- Paternal Süperego’nun Krizi: Geleneksel otorite figürlerinin zayıflatılması ve bireysel haz arayışının yüceltilmesi suretiyle toplumsal sorumluluk ve dayanışma duygusunun örselenmesi.
Fisher’e göre kapitalist realizm, toplumsal hayatın birçok alanını etkiliyor:
- Çalışma hayatında: Güvencesizlik, performans baskısı ve sürekli denetim artıyor.
- Eğitim sisteminde: Rekabet, sınav odaklılık ve piyasa mantığı hakim oluyor.
- Kültürel üretimde: Yaratıcılık ve yenilikçilik azalıyor, geçmişin formları tekrarlanıyor.
- Siyasi alanda: Alternatifsizlik hissi yaygınlaşıyor, politik katılım azalıyor.
- Psikolojik olarak: Depresyon, anksiyete ve diğer ruh sağlığı sorunları artıyor.
Fisher, kapitalist realizmin üstesinden gelmek için yeni bir sol hareketin gerekli olduğunu savunuyor.
Bu yeni sol, kapitalizmin yarattığı hoşnutsuzluklar üzerinden, yeni bir politik özne inşa etmelidir diyor.
Bürokrasiyi azaltıp, denetimde işi bizzat yapanların rolünü artırmanın gerektiğini düşünüyor.
Akıl sağlığı sorunlarının, tıbbi değil, siyasi ve içtimai sorunlar olarak ele alınması gerektiğini söylüyor.
Kapitalizmin küreselleşmesine karşı, yeni solun, kendi evrensel değerlerini ve dayanışma ağlarını oluşturması gerektiğini ileri sürüyor.
Özellikle Fransız filozof Alain Badiou ve Marksist İngiliz düşünür David Harvey’in neoliberalizm eleştirilerinden epeyce etkilendiği görülen Fisher’in üzerinde yazıp çizdiği pek çok mevzu dikkate alınıp irdelenmeye değer.
Bir sonraki yazımda bu mevzulardan “kültürel kısırlık” ve retromanya (nostalji çılgınlığı) üzerinde durmaya çalışacağım.