Hangisi lazım: Yeniden başlatma mı yükseltme mi?

Salih Cenap Baydar

'Resetleme', 'reset atma' elektronik cihazların yaygın kullanımıyla dilimize yerleşen fiiller.

Başta bilgisayarlar olmak üzere birçok elektronik cihaz bir müddet çalıştıktan sonra yavaşlamaya, beklenen performansı göstermemeye, “takılmaya” başladığında uzmanların tavsiyesi cihazı yeniden başlatmak yani “resetlemek” oluyor.

Eğer donanımsal bir arızası yoksa, yani bir yeri fiziki olarak bozulmamışsa, cihaz yeniden başlatılınca her zaman çalıştığı gibi çalışmaya geri dönebiliyor. Kullanıcıların öngörülemeyen müdahaleleriyle geçici hafızada oluşan ve işleyişi aksatan hatalar yeniden başlatmayla silindiği için cihazlar bir anlamda “fabrika ayarlarına” döndürülmüş, “sıfırlanmış” oluyorlar.

Yine elektronik devriminin hayatımıza soktuğu diğer bir kelime de “upgrade” yani yükseltme.

Intel şirketinin kurucularından Gordon Moore 1965 yılında yayımlanan bir makalesinde, her sene bir entegre devre üzerine yerleştirilebilecek transistor sayısının iki katına çıkacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngörmüştü. Bunu daha anlaşılır şekilde ifade edersek Moore şunu söylemişti: Her sene, bir önceki sene üretilenlerden neredeyse iki kat hızlı ve kabiliyetli bilgisayarlar üretilecek, üstelik fiyatları da düşecek!

Moore’un “kehaneti” büyük ölçüde gerçekleşti.

İşlemciler sürekli daha güçlü, hızlı ve kabiliyetli hale gelirken hafıza çipleri da çok daha büyük kapasiteleri daha ucuza sunmaya başladı.

İster istemez yazılımlar yani bilgisayar programları da bu yeni ve hızlı donanımlara göre yapılır hale geldi.

Sadece birkaç yıllık bilgisayarımız yeni çıkan işlemcilere göre yapılmış yazılımları çalıştırmakta zorlanmaya başladığında “yükseltme” zamanının geldiğini anlıyoruz.

Bilgisayarımızın merkezi işlemcisini daha güncel bir versiyonuyla değiştirmek istediğimizde çoğu zaman öğreniyoruz ki uyumluluk problemi yaşamamamız için merkezi işlemciyle birlikte birçok başka parçanın da değişmesi gerekiyor. Ana kart, hafıza, disk derken bir bakıyoruz ki bilgisayarı baştan aşağı yenilemişiz. Emektar bilgisayarımızı hurdaya ayırırken, sadece vazgeçemeyeceğimiz verilerimizi aktarıyoruz yeni bilgisayarımıza.

Şimdi bunu bir analoji olarak topluma uygulamaya çalışalım.

Yaklaşık bir asır öncesinin modern devletleri örnek alınarak kurgulanmış, sonra çok partili hayata geçiş gibi yükseltmelerle “güncellenmiş” olan idari yapımız bugün neredeyse bütünüyle tıkanmış durumda. Hızla bozulan toplum düzenimiz alarm veriyor.

“Mülkün temeli” sayılan adalet sistemimizden kimse memnun değil. İnsanlar adaleti çaresizce sosyal medyada arıyorlar.

Ekonomistlere göre ekonomimiz büyük bir çöküşün arifesinde. Paramız sürekli değer kaybediyor.

Eğitim sistemimiz artık kocaman bir çözümsüzlükler ve çaresizlikler yumağı.

Yüksek teknoloji alanına kaymayı başaramayan sanayimiz gün geçtikçe rekabetçiliğini kaybediyor.

Akademimiz, şehirciliğimiz, sporumuz, siyasetimiz iyiye gitmiyor.

Bir şeyler yapmak gerektiğini artık herkes görüyor.

Ama çözüm önerilerinde ayrışıyoruz.

Kimileri için ne varsa eskilerde var: Bir reset atıp “fabrika ayarlarımıza” yani “bir” yahut “beş” asır evvelki kurgumuza dönmemiz yeterli. Herhangi bir yükseltmeye gerek yok.

Kimileri, ufak tefek kısmi “yükseltmelerin” ve mevcut koltuklara “iyi” insanların yerleşmesinin düzelmemiz için yeterli olacağına inanıyor. Köklü değişiklilere gerek yok.

Bazıları ise basit bir yeniden başlatmanın ve göstermelik, muvakkat güncellemelerin yetmeyeceğini, eski kurgularımızın bugünün ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini, köklü bir “yükseltme” yapmaya ihtiyacımız olduğunu söylüyorlar. Eğitim sistemimizden, şehirleşme politikamıza, adalet anlayışımızdan devlet tasavvurumuza, idari yapılanmamızdan dini kavrayışımıza kadar sayısız alandaki kurgularımızın artık bugünün dünyasına uygun olmadığını ileri sürüyorlar.

Siz ne dersiniz? Düzelmemiz için bir “reset” yeter mi, kısmi bir reform işi çözer mi, yoksa köklü bir “yükseltme” mi lazım?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.