Cemil Meriç “Bu Ülke” isimli eserinde kitapları, gazeteleri ve dergileri karşılaştırarak şöyle der:
“Kitap, istikbale yollanan mektup... Smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür. Kitap ve gazete... biri zamanın dışındadır, öteki “an”ın kendisi. Kitap, beraber yaşar sizinle, beraber büyür. Gazete, okununca biter.
Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekâlar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğrusu mesajı.”
Bundan beş yıl kadar önce, kelimelerin ve dilin giderek keskinleşmeye, kutuplaşmanın artmaya, empatinin azalmaya başladığını görerek, fikrin nefes alabileceği bir platform sağlamak maksadıyla Cemil Meriç’in rahle-i tedrisinden geçmiş bir üstatla, yayıncılık dünyasının duayen ismi Adnan Tekşen ağabey ile yeni bir dergi çıkartmak üzere yola çıktık.
Çıkaracağımız dergi, yaşadığımız zamanın ruhuna uygun olarak bir internet dergisi yani “e-zine” olacaktı. (İngilizce’de dergi anlamına gelen “magazine” kelimesini kısaltıp önüne “elektronik” kelimesini temsilen bir “e” harfi koyularak üretilmiş bu kelime, “internetten yayımlanan dergi” anlamına geliyor.)
Bugün artık altı yaşına basan fikricografyasi.com işte böyle doğdu.
Fikir atmosferinin aldığı boğucu hal ile mücadele için, ötekileştirmeye ve yaftalamaya prim vermemeyi, eleştiri, değerlendirme ve yorumlarımızı kişiler ve kurumlar üzerinden değil, fikirler ve olgular üzerinden yapmayı ilke olarak benimsedik.
Çeşitli düşüncelerin özgürce seslendirilebildiği bir platform olmayı hedefledik.
Farklı seslerden bir ahenk çıkarmanın zorluğunun giderek arttığını bile bile zora talip olduk.
Alışılmış kalıpların, harcıalem fikirlerin, tekrarlana tekrarlana yıpranmış, anlamsızlaşmış hamasi argümanların ötesine geçmek istedik.
Önyargıları besleyen bir dilin ötesine geçip, soran, sorgulayan, ama yargılamak yerine anlamaya çalışan bir dil geliştirmeye çalıştık.
Güncelin, didaktizme düşmeyen bir akademik bakışla yorumlandığı, bir düşünce ve analiz platformu kurmaya gayret ettik.
Samimi çabamız derhal yankı buldu. Farklı görüşlerden çok sayıda sorumluluk sahibi düşünür, yazar, araştırmacı, akademisyen, “bu çorbada bizim de tuzumuz olmalı” diyerek katkılarını sundu.
İçimize kapanmamak, sınırlarımızı aşamayan günlük kısır tartışmalar içinde kaybolmamak için gözümüzü geniş kültür coğrafyamızın üzerinde tuttuk. Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar, Ortadoğu, Kuzey Afrika’da yaşamış yahut hala yaşayan, bu bölgelerde olan bitene vakıf birçok yazar, bilgiye dayalı yorumlarıyla dergimizi zenginleştirdiler.
Modern toplumun yapısal sorunları ve belki dünyadaki birçok ülkeden daha kuvvetli hissettiğimiz değişim/dönüşüm sancıları arasında ve siyaset aktüalitesinin yer yer boğucu ortamında yitirmeye başladığımız insani değerleri gün yüzüne çıkararak, “insani olanı” hayatın içinden ifade edecek dili aradık.
Temel ilkemizin adalet olması düsturundan hareketle, adaletin bir gün olup herkese lazım olacağı fikrini, ezber tekrarının ötesinde, sayfalarımızdaki yorumlara yansıtmaya çalıştık.
Zaman içinde fikircografyasi.com müzikten sinemaya, eğitimden tarihe, ülkelerle ilgili bilgi notlarından sosyolojik analizlere kadar birçok konuda kaleme alınmış dokuz yüzü aşkın yazıyla entelektüel dünyamızda kendine bir yer edindi.
Daha sonra açtığımız youtube kanalımızdan yayımladığımız video söyleşilerle içeriğimizi çeşitlendirerek çok daha fazla insana eriştik.
Hep reaksiyoner olmak yerine aksiyoner olmak gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum. İşte fikircografyasi.com tam bahsettiğim türden bir “aksiyon”.
Enerjimizi kavgayla, işe yaramaz, anlamsız tepkilerle tüketmek yerine iyiyi, doğruyu ve güzeli arama yolunda kullanıyoruz.
Fikircografyasi.com’da yukarıdaki ilkeler doğrultusunda kalem oynatan, sayıları yüzü aşan zekâlar topluluğu, inşallah yazılarıyla “fikir hayatımızda derin bir iz” ve “bu kubbede hoş bir sadâ” bırakacak.
Ümidimiz ve temennimiz budur.