Devlet-i ebed müddet diye bir şey yoktur!

Salih Cenap Baydar

1960’ta Leningrad’da doğmuş ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde yetişmiş bir antropolog olan Alexei Yurchak’tan daha önce kaleme aldığım bir yazıda bahsetmiştim.

Yurchak, 2005 yılında kaleme aldığı Everything Was Forever, Until It Was No More: The Last Soviet Generation başlıklı kitabında, Sovyetler Birliğinin son yıllarındaki sosyopsikolojik atmosferini analiz ederken meşhur Rus müzisyen Andrey Makarevich’in 1994 yılında verdiği bir televizyon mülakatından şu sözlerini aktarır:

“Sovyetler Birliği'nde bir şeyin bırakın ortadan kalkmasını, değişebileceği bile asla aklıma gelmezdi. Kimse böyle bir şey beklemiyordu. Ne çocuklar, ne yetişkinler. Her şeyin mevcut haliyle sonsuza kadar süreceğine dair kesin bir kanaat vardı.”

Her şeyin donduğu, toplumun adeta felç olduğu, yeni bir şey yapmanın, farklı bir şey söylemenin imkansız hale geldiği zamanlardır bunlar.

Makarevich, yayınladığı anılarında, milyonlarca Sovyet vatandaşı gibi kendisinin de, her daim var olacak, hiç çökmeyecek, hep o günkü haliyle devam edecek bir “devlet-i ebed müddetin” (vechnoe gosudarstvo) vatandaşı olarak yaşayıp öleceğini zannettiğini yazmış.

Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri, birbirleri ardına çöküp hak ile yeksan olunca tüm Sovyet vatandaşları, varlığını “ebediyen” sürdürecek bir devlet fikrinin kurgu ve propagandadan ibaret olduğunu anlamış oldular.

Garip olan, perestroyka (yeniden yapılanma) reformlarının başladığı 1986-1987 yıllarına kadar sosyalist sistemin “sonsuza kadar sürmeyebileceği” ihtimali akıllarının ucuna bile gelmediği halde, çöküş gerçekleştiğinde buna pek de şaşırmamış olmalarıydı!

Kutsal, fertlerden bağımsız ve asla yıkılmaz bir “devlet” anlayışı, devletin, rejimin, ideolojinin fetişleştirilmesi ya da putlaştırılmasına kapı aralar.

Hiçbir devlet ilelebet payidar kalmaz, kalamaz. Tarihte bir örneği yoktur. Eşyanın tabiatına aykırıdır bu.

Devletler kurulur, gelişir, büyür, geriler ve sonunda yıkılıp tarihe karışırlar.

Adaleti tesis edemeyen, insanlara özgürce nefes alacak alanlar açamayan, asayişi sağlayamayan, geniş toplum kesimlerinin hayatlarını sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları ekonomik şartları temin edemeyen devletler çöküp, tarihin mezarlığında yerlerini almaya mahkûmdurlar.

Bu basit gerçeğin farkında olmak, devletleri yönetenlere, kurumları işletenlere sırtlarında ne büyük sorumluluk taşıdıklarını sürekli olarak hatırlatması açısından önemlidir.

Kendilerini “sonsuza kadar var olacak” bir devletin çok kudretli yöneticileri, hiç batmayacak bir geminin ayrıcalıklı yolcuları gibi görenlerin gözünde devlet, yavaş yavaş eleştirilemez hale gelir, alınan hatalı kararlar, yapılan yanlışlıklar, beceriksizlikler, istismarlar göz ardı edilmeye başlar.

“Ölümlülük” ve “sorumluluk” kavramları arasında, -ya da tersten ifade edersek- “ölümsüzlük” ve “sorumsuzluk” kavramları arasında çok kuvvetli bir bağ vardır.

“Yok olma riskinin” olmadığı yerde “mesuliyet” de olmaz!

Mesela sınavları veremezse bile okuldan atılmayacağının garantisi verilen öğrenci ders çalışmakla uğraşmaz!

Doktora gitmese, ilaçlarını almasa, yediğine içtiğine dikkat etmese bile asla ölmeyeceğine, kendiliğinden düzeleceğine inanan hasta, tedavisi için çabalamaz.

İflas etmeyeceği garanti edilen bir şirketin yöneticisi, gayretli, azimli, dikkatli olmaya çalışmaz.

Devletin de tıpkı diğer kurumlar gibi, iyi yönetilmezse yıkılıp gideceğini akılda tutmak, devleti yönetenlerin vatandaşların refahını arttırmak için daha çok çalışmasına, sosyal adaleti temin için çaba göstermesine, hatalarını düzeltmek, yanılgılarını tekrarlamamak için sürekli kendilerini sorgulayıp daha dikkatli olmasına, devlete emanet edilen gücü şahsi çıkarlar için istismar etmemek ve ettirmemek için daha hassas davranmasına sebep olur.

“İlelebet payidar olacak devlet-i ebed müddet” safsatası adeta morfin gibidir: Hisleri uyuşturabilir, acıları, sorunları, hastalıkları muvakkaten unutturabilir. Ama morfin acıların sebeplerini ortadan kaldırmaz, sorunları çözmez, hastalıkları tedavi etmez.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (19)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.