Başka bir epidemi: Yalnızlık

Salih Cenap Baydar

Atalarımız “yalnızlık Allah’a mahsus” demişler. İnsan sosyal bir varlık. Hayatımızda başka insanların mevcudiyeti, neredeyse ekmek gibi, su gibi temel bir ihtiyaç. Hepimiz bazen biraz yalnız kalıp, kafa dinlemek istesek de sürekli yalnız olmak, yalnız yaşamak tabiatımıza aykırı.  

Modern insanın yalnızlığı, kentleşme ve sanayileşmeyle birlikte ortaya çıkan bir fenomen. Değişen toplumsal dayanışma şekilleri, uzmanlaşma, bireyselleşme, değerler sisteminde yaşanan sarsıntılar, insanların toplumca belirlenmiş geleneksel rol ve kalıplarla giderek daha çok çatışır hâle gelmesi yalnızlık epidemisine zemin hazırlıyor. 

Modern ideolojilerin yarattığı hayal kırıklıkları, post modern dönemin hayatlarımıza getirdiği kakofoni, teknolojinin ve artan refahın fertlere sunduğu geniş imkân ve vasıtalar, sosyal medya üzerinden kurulan arkadaşlık simülasyonlarının ve akışkan sanal cemaatlerin sahicilerinin yerine ikame edilmesi, post-truth çağının yalanlarının her türlü bilgi ve birlikte hareket çağrısına dair şüphe ve güvensizlik uyandırması yalnızlık yangınına körük oluyor. 

Covid-19 pandemisinin getirdiği sokağa çıkma yasakları, lokantaların, kahvehanelerin kapanması, sosyal buluşmaların sınırlanması gibi tedbirler de yalnızlığımızı arttırıyor. 

Yeni evlilikler gittikçe daha zor kuruluyor, evlenme yaşı yükselirken evli kalma süreleri ve ailelerdeki çocuk sayısı azalıyor. Gençlerin mühim bir kısmı, “kimselerin ağız kokusunu çekmeden”, hayatta ihtiyaç duydukları birçok şeyi ücreti mukabili temin edebilecekleri yalnız bir hayatı daha konforlu buluyor.  

TÜİK’in 2019 rakamlarına göre yaklaşık 24 milyon hanemizin 4 milyonunda (%16,9) bir kişi yaşıyor. 

‘’Anlatsam da zaten kimse anlamıyor”, “beni gerçekten kimseler dinlemiyor’’, “benimle dostluk kurmak isteyenlerin mutlaka bir art niyetleri, bir gizli ajandaları oluyor” türünden düşünceler, yalnızlık girdabına kapılanları iyice diplere çekiyor.  

Kalabalıklardan kaçınmanın, sosyal teması alabildiğine azaltmanın, bir dağ başında uzlete çekilmenin hayalini kuranları gözlemliyoruz.  

Fakat… 

Bu insanlar, başta cazip gelen yalnızlığın uzun vadede ruh ve beden sağlığına mühim bir tehdit oluşturabileceğini, depresyon başta olmak üzere birçok ciddi hastalığa yol açabileceğini, erken bunamanı sebebi olabileceğini, sosyal medyada edilmiş binlerce “sanal arkadaşın” tek bir gerçek dostun yerini tutamayacağını göz ardı ediyor. 

Birincil ilişkilerin zayıfladığı modern toplumlarda ferdin cemiyetle ilişkisi, kimliğinden ziyade icra ettiği toplumsal fonksiyon üzerinden kuruluyor.  

Toplumsal fonksiyonları azalan kimseler ister istemez yalnızlaşıyor. 

Aktif çalışma döneminin asgari seviyede de olsa icbar ettiği sosyalleşmeler nihayetlenince, emeklilik kurumunun “herhangi bir toplumsal fonksiyon icra etmeden maddeten sürdürülebilir bir hayatı” garantiye alması, topluma yabancılaşma eğilimi olanlar için yalnızlık mağarasının derinliklerine uzanan bir yol açabiliyor. 

Kimselere maddi ya da manevi faydası kalmayan kişileri yalnız bir ölüm bekliyor. 

İtalyan yönetmen Uberta Pasolini’nin bu tür trajik vedalarla ilgili “Still Life” isimli, 2013 yapımı bir filmi var. Görevi, evinde yalnız ölenlerin yakınlarını bulup haberdar etmek, kimseyi bulamazsa ölen kişiyi usulünce defnetmek olan bir memurun, gördüklerinden dehşete kapılışı ve kendi yalnızlığından kurtulma çabasını anlatıyor. 

Kim bilir belki biraz da bu filmin verdiği ilhamla, 2018’de İngiltere’de bir “Yalnızlık Bakanlığı” kuruldu. 

İngiliz Ulusal İstatistik Ofisi verileri, İngiltere’de yetmiş beş yaş üzeri iki milyon insanın yalnız yaşadığını, iki yüz bine yakın yaşlı insanın haftalarca bir kişiyle bile konuşmadığını, engelli gençlerin yüzde seksen beşinin yalnızlıktan şikayetçi olduğunu, genç yaşta anne olan ve ülkeye mülteci olarak gelenlerin ciddi yalnızlık bunalımı çektiğini ortaya koyuyordu. 

Bizim de insanımızı yalnızlığın karanlığına mahkûm bırakmamak için çareler düşünmemiz lazım. 

Güzel söylemiş Yaşar Kemal: 

Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde 

şu dünyanın ıssızlığı. 

Tanrı kimsenin başına vermesin 

böyle bir yalnızlığı! 

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.