Nihayet seçim maratonu bitti…
Bilen bilir. Seçim lafı işitildiği anda, kamu çalışanları el frenini çeker. İşler rölantiye alınır. Bakanlar, üst düzey yöneticiler siyasetin zirvelerine bayrak gösterme yarışına girerler. Orta düzey yöneticiler, seçim sonucuna göre pozisyon alacak şekilde sessizleşir beklemeye geçerler. Seçim sürecinde kimse, kendi iş tanımında olsa bile inisiyatif alıp tepki çekecek bir faaliyet yapmak istemez. Sıradan memurların çoğu bu yavaşlamadan memnun şekilde “tekkeyi beklemeyi” sürdürürler.
Seçimlerin kamu mekanizmalarına bir yansıması da artan “memur alımlarıdır”. Her seçimde ciddi obezite problemleri bilinen kamu biraz daha “kilo alır”.
Geçtiğimiz yıllarda hemen hepsi kader seçimi ilan edilen sandık yarışlarından biri bitti biri başladı. Özellikle geçtiğimiz on yılda neredeyse her seneye bir seçim düştü. Bunun tabii neticesi olarak devlet kurumları müthiş bir atalete sürüklendi.
Uzun uzun düşünülmesi, planlanması gerekirken “kervan yolda düzülür” mantığıyla alelacele gerçekleştirilen “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” geçişinin sebep olduğu birçok travma da giderilmiş değil. Kadük olduğu için değiştirilmeyi bekleyen sayısız kanun, yeni ihdas edilen, adı belli ama kadrosu, mevzuatı bulunmayan kurumlar, çalışanların özlük hakları ile ilgili belirsizlikler ilgi bekliyor.
Şimdi nihayet önümüzde “seçimsiz” geçirebileceğimiz uzunca bir süre bulunuyor. Üzerine ölü toprağı serpilmiş, adeta felç olmuş devlet kurumlarının ıslahı için böylesi bir “fırsat penceresi” kolay kolay ele geçmez. Uzun zamandır yapılması düşünülen kamu reformu için daha uygun bir zaman olamaz.
Yaşanan derin ekonomik krizin de zorlayacağı istikamette bazı radikal kararların alınması gerekiyor.
Dişe dokunur hiçbir şey yapmadığı halde çok yüksek maaşlar alan bu kadar çok memuru bir kambur gibi taşımaya devam edemez devlet.
Hele hele işe bile gelmeden, “bankamatik memuru” olmayı kabullenebilmiş, çalışmadan “kazandığı” paranın haramlığını umursamayan asalak tipleri “beslemeye” asla devam edemez.
Parmak ısırtan maaşlar karşılığında devlet şirketlerinde istihdam edilen ama ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını planlayabilecek nitelikte yöneticileri olmadığı için bütün gününü çay kahve içip dedikodu yaparak geçiren uzmanların, mühendislerin verimsizliğine çareler üretmek zorundayız.
“Ölçemediğiniz hiçbir şeyi kontrol edemez, kontrol edemediğiniz hiçbir şeyi yönetemezsiniz” demiş meşhur yönetim bilimci Peter Drucker. Kamu personelini ölesiye dehşete düşürse de performans ölçümü, iç kontrol, denetim mekanizmaları gibi konular tekrar ele alınmak zorunda. Âdil, istismara olabildiğince kapalı, şeffaf ve etkin kontrol mekanizmaları kurgulanmalı.
İş güvenliğini mükemmelen temin eden ama öte yandan etkin bir yönetimi neredeyse imkânsız kılan 657 sayılı devlet memurları kanunu değişmek zorunda.
Çalışacağı kimseleri seçemeyen, başarısız olan yahut kapasitesinin yetersiz olduğu anlaşılan çalışanlarına yol veremeyen idarecilerden bir şey beklenemeyeceğini artık anlamış olmamız gerekiyor.
Ne yaparsa yapsın, çalışsın ya da çalışmasın, verilen görevi yerine getirsin ya da getirmesin, bir kez kapağı memuriyete atmış herkesin maaş almaya devam etmesini garanti eden bir yapının verimsizlik ve suiistimalden başka hiçbir netice doğurmayacağı teslim edilmeli.
Devlet dairelerini, üstün performansın hiçbir karşılığının olmadığı, “madalya mı takacaklar” klişesiyle bir şeyler yapmaya çalışan her gencin azim ve idealizminin derhal köreltildiği ömür törpüsü iş yerleri olmaktan çıkartmak en önemli hedef hâline getirilmeli.
Nepotizmle mücadele bayrağı açılıp, akraba kayırmacılığının vicdanları kanatan bir ahlaksızlık olduğu herkese belletilmeli. Liyakat kriterlerinin objektif, şeffaf ve âdil biçimde belirlenip uygulandığı bir insan kaynakları rejimine geçilmeli. Bu kriterleri karşılayamayan personelin ayıklanmasının kanserli dokuların alınması gibi vücudun genel sağlığı için elzem olduğu, bahse konu operasyonda gecikilirse kanserin tüm organlara yayılacağı görülmeli.
Devletin özel sektörle haksız bir rekabete girmesine, son derece verimsiz şekilde kullandığı insan kaynağını vakumlamasına artık bir son verilmeli.
Bir an tereddüde gerek yok. Kamu reformu için gecikilen her saniye ülke adına büyük kayıptır.