"Anomi”, kanunların, temayüllerin, yerleşik toplumsal değerlerin çözülmesi, ya da daha genel olarak kuralsızlık anlamına geliyor.
Amerikalı sosyoloji profesörü Robert K. Merton (1910-2003), ilk olarak Emile Durkheim’ın ortaya attığı anomi kavramını, onun ölümünden uzun yıllar sonra biraz değiştirerek yeniden sosyolojinin gündemine sokmuş bir isim.
Durkheim, savaşlar, göçler, ekonomik çöküşler, birden zenginleşme ya da fakirleşme gibi toplumsal kırılmaların “anomiyi” ortaya çıkarttığını söylemişti.
Merton’a göre ise anominin sebebi, toplumun genelince be unların gerçekleşmesini sağlayan kurumsallaşmış yollar arasındaki denge ve bütünlüğün bozulması.
Her toplum, meşru hedefleri ve fertlerin o hedeflere ulaşması için gereken, uygun, kabul edilebilir ahlaki ve kurumsal prosedürleri, vasıtaları tanımlıyor.
Mesela “çok zengin olmak, ekonomik endişelerden azade, müreffeh bir hayat sürmek” toplumsal olarak benimsenen meşru bir hedef.
O hedefe ulaşmak için kullanılacak vasıtalar da toplumca tanımlanıyor: İyi bir tahsil yapmak, geçerli bir meslek edinmek, çok çalışmak, uzmanlaşmak, odaklanmak, sebat etmek, girişimci olmak, doğru yatırımlar yapmak, doğru kişilerle yürümek vs.
Bireyi zenginlik hedefine götürebilecek “kestirme”, ama hala toplum gözünde meşru yollar da var: Mirasa konmak, piyango tutturmak, bahis oyunları ya da borsa oynayarak servet edinmek, isabetli kripto para yatırımlarıyla paradan para kazanmak vs.
Nihayet bir de aynı hedefe götüren ama toplumca kesinlikle meşru sayılmayan vasıtalar var: Hırsızlık, kaçakçılık, gasp, fuhuş, uyuşturucu ticareti, dolandırıcılık, casusluk yapmak, rüşvetle siyasetçi ve bürokratları satın alarak ekonomik imtiyazlar elde etmek vs.
Toplumca benimsenen ahlaki, meşru yollar, nizami vasıtalar, prosedürler zaman zaman hedeflere varmada yetersiz kalabiliyor, hatta tamamen işe yaramaz hale gelebiliyorlar.
Bazen de hedeflere verilen değer ve yapılan vurgu, o hedeflere ulaşmak için meşru kabul edilen vasıtalara yapılan vurguya nispetle orantısız olarak artıyor.
Böyle olunca, insanlara artık her şeyden önemli hale gelen “hedeflere” ulaşma imkânı sunan “her vasıta” meşru sayılmaya başlıyor.
Bugün ülkemizde bir anomi hali yaşanıyor.
Yapılan araştırmalar, gençlerin okuyarak ya da çok çalışarak arzu ettikleri seviyede bir hayat kurabileceklerine artık inanmadıklarını gösteriyor.
Başkalarının bir takım gayrimeşru girişimlerine kızanların önemli bir kısmı, o hamlelerle avantaj sağlayanlarla, bağlı oldukları toplumsal normlar ya da sözleşmeleri ihlal ettikleri için değil, onlarla rekabet edemedikleri için tepki gösteriyorlar.
Yolsuzluk yapanlara kızanlar, yolsuzluğa değil, yolsuzluğu yapanın kendileri olmamasına, yahut yolsuzluktan pay alamamalarına kızıyorlar.
Toplumsal normlar, ahlak kuralları, dini hassasiyetler, prensipler, temayüller buharlaşıyor.
Mesela helal kazanç hassasiyeti (başka bir çok dini hassasiyetle beraber) ortadan kalkıyor.
Yani mesele, bazılarının toplumsal kuralları ihlal etmesinin ötesine geçiyor: O kurallar artık geçersiz sayılmaya başlanıyor!
Anomi hâli, insanların iki kutupta toplanmalarına sebep oluyor.
Bir tarafta artık kendilerini hiçbir değer sistemine bağlı hissetmeyen insanlar ortaya çıkıyor.
Diğer tarafta bundan dehşete kapılan karşıt grup, hızla ve marazi şekilde muhafazakarlaşıyor.
İkinci gruptakiler eskiden kabul gören vasıtaları, “hedef” haline getiriyorlar.
Orijinal amaçları unutup, o amaçlara ulaşmak için üretilmiş kurumsal reçeteleri, anlamsızca -hatta takıntılı şekilde- tekrarlanan ritüellere dönüştürüyorlar.
Yakıcı bir mazi hasretiyle, istikrarı önceliyor, değişime tepki veriyor, her alternatif davranışa alerji gösteriyorlar.
Bu da yenilik ve değişim korkusunun (neofobi) karakterize ettiği, gelenekselci, kutsallarına saplanmış bir topluluk ortaya çıkarıyor.
Durkheim anomi döneminin, toplumun dengesini yeniden sağlamasıyla ortadan kalkacak arızi bir dönem olduğunu söylüyor.
Umalım ki dengemizi bulup yakamızı anomiden kurtarmamız çok uzun sürmesin.