6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi davasında karar çıkmış. 6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi dedim ama daha doğru ifade edeyim, 6 yaşındaki çocuğa cinsel istismar davası diyeyim çünkü söz konusu 6 yaşındaki bir çocuk olunca evlendirme sözcüğü aynı cümle içinde bile mümkün değil olmuyor. Davada, Kadir İstekli'ye 36 yıl, H. K. G'nin babası Yusuf Ziya Gümüşel'e 18 yıl 9 ay hapis cezası verilmiş.
Cezaların açıklanmasının ardından, kamuoyunda Cübbeli Ahmet diye bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, sosyal medyada, Hiranur Vakfı kurucusu baba Yusuf Ziya Gümüşel'e destek veren bir paylaşım yaptı.
Paylaşımında özetle 'sağlık durumu kötüye giden ve bir iftiraya uğrayan baba Yusuf Ziya Gümüşel'e verilen cezayı, birçok sabıkalı vb dışarıda dolaşırken çok bulduğunu, Gümüşel'in kızının kemik yaşının tespit teklifinin kabul dahi görmediğini, bu yanlış kararın Yargıtay'da düzeltilmesini beklediğini' yazdı. Paylaşımdaki "... elimizdeki deliller muvâcehesinde suçsuz olduğuna inandığım Yusuf Ziya Gümüşel Hocaefendi kardeşimize 18 yıl 9 ay cezanın reva görülmesi, İslam'a ve Kur'an şeriatine muhalif olan bir yaptırımdır" ifadesi de dikkat çekti.
Bu paylaşımdan Cübbeli Ahmet'in, H. K. G'nin babası Yusuf Ziya Gümüşel'in suçsuz olduğunu düşündüğü açıkça anlaşılıyor. Buraya kadar tamam da paylaşımda, çocuk yaştakilerin evlendirilmesinin İslam'da yeri olmadığına dair bir cümle neden yok, onu anlayamıyorum. Topluma mâl olmuş bir kişi hatta bir hoca olarak, kendi dünya görüşüne yakın birisinin büyük bir cezaya çarptırılmasını haksızlık olarak görmesini ve ona destek olmaya çalışmasını (bu dava özelinde anlamak çok zor olsa dahi) anlaşılabilir varsayayım ama kendisinden, davaya konu olan meselenin dindeki yerini ayetlerle anlatmasını, ayetlerden delil getirerek topluma aktarmasını beklemek çok mu? Mesela bir paylaşım da 'İslam'da çocuk yaşta evlilik yoktur' diye yapsa, Nisa suresi 6. ayeti konu etse, ayette nikah çağına gelmiş yetimlerin sınanmasından söz edildiğini ve nikah çağına gelmiş sayılmaları için, rüşte ermiş olmaları (yani evliliği çekip çevirebilecek, para idare edebilecek, ev geçindirebilecek bir olgunluk çağına ermiş olmaları) gerektiğinden söz edildiğini, o kendisini dinleten üslubu ile takipçilerine anlatsa...
Çok şey beklemek değil bu aslında, kendi çevresine yakın birileri bir yanlış yapmış olabilir, belki de dedikleri gibi haksızlık yapılmış olabilir, H. K. G, nüfusa geç yazdırılmış olabilir, kemik yaşı büyük olabilir vb ancak sonuçta mahkemeden bir karar çıkmış, itiraz vb süreçler mümkün olsa da karar çıkmış. Buradan 'çocuklar nüfusa geç yazdırılmamalı, gençler bluğ değil rüşt yaşına yani ev geçindirme olgunluğu yaşına varmadan evlendirilmemeli' diye dersler çıkarmak gerekmez mi artık? Hatta belki bu olay o çevrede olduğu için en çok o çevrenin ihtiyacı vardır bu vb şeylerin anlatılmasına. Hem böylece pek çok kişi, bir iki kişinin yaptığı vahim bir şeyin İslam dinine mâl edilemeyeceğini de daha kolay anlamış olur. Maalesef toplumumuzda suçun şahsiliği ilkesi, özellikle toplumun hassas olduğu konularda, çok kolay göz ardı edilebiliyor ve genellemeler yapılabiliyor. Bu da dinî vb hassasiyetleri olan kişilerin daha çok üzülmesine sebep oluyor. Mesela bu olayda mahkum olanlar sarıklı cübbeli olmasalardı, yaptıklarının vehameti değişmeyecekti ama konu (en azından sosyal medyada) dinleri üzerinden tartışılıyor olmayacaktı. Toplumun bir kısmı 'bunlar var ya' ile başlayan cümleler üzerinden sadece suçu işleyen kişileri değil İslam dinini de suçlu gibi göstermeye çalışmayacaktı. İşte tam da bu yüzden suçun şahsiliği ilkesini unutmamalı ve suçlunun suçunun aidiyet beyan ettiği topluluğu bağlamadığını bilmeliyiz.
Gelelim yazının başlığındaki soruya. Yargı, Yusuf Ziya Gümüşel'e yazının başında da belirttiğim gibi 18 yıl 9 ay ceza verdi, yakın çevresi ve avukatı suçsuz olduğunu iddia ediyor, bundan sonraki süreçte ne olur bekleyip göreceğiz.