Haftabaşı, gündem gerçekten çok yoğundu, Trump'a yapılan suikast girişimi, iç gündemde 15 Temmuz kutlamaları, dış politika ile ilgili olarak Esad ile görüşme ihtimali ve diğer başlıklar.
Bunca başlık arasında bir iki yerde rast geldiğim başka bir gündem var, bu gündemi çoğumuz yaklaşık on gündür apartmanlarımızda daireler arasında gitmeli gelmeli olarak yaşıyoruz fakat medya gündeminde pek denk gelmedik.
16 Temmuz Salı günü, Hicrî takvime göre 10 Muharrem 1446 tarihine denk geliyordu, bilinen adıyla Aşure günü, apartmanlardaki daireler arası gitmeler gelmeler de aşure tabaklarının karşılıklı servis edilmesi esnasında oluşanlar.
Muharrem ayının ilk on günü ile ilgili müktesebat geniş, ülkemizin de içinde yer aldığı Sünnî dünyada Muharrem ayının ilk on gününün faziletleri hakkında pek çok rivayet var.
Fecr suresi ikinci ayette üzerine yemin edilen on günün Muharrem ayının ilk on günü olduğu kabul ediliyor mesela, Ramazan'dan sonra en faziletli orucun bu ayda tutulduğunu da Resulullah'ın bir hadisinden haber alıyoruz, Ramazan orucunun farz kılınmasından önce Resulullah'ın -cahiliyye Araplarının da oruç tuttuğu- Aşura gününde birkaç kez oruç tuttuğunu, Ramazan orucunun farz olmasıyla bu orucu kişinin isteğine bıraktığını, hatta 9-10 veya 10-11. günlerde iki gün birlikte oruç tutmayı tavsiye ettiğini okuyoruz kaynaklarda.
Aşure ile meşgul olan ev hanımları arasında yaygın olan rivayetler ise genelde şunlar: Aşure günü, Hz. Adem'in dünyadaki tövbesinin kabul edildiği gündür, Hz. Nuh'tan beri bilinen ve değer verilen bir gündür -hatta kaynağını bulamadım fakat Nuh'un gemisinde kaynatılan aşın adının 'aşure' olduğu rivayeti yaygın-, Hz. Yunus'un balığın karnından kurtulduğu gündür, Hz. Musa ve Hz. İsa doğmuştur, Hz. Davut'un tövbesi kabul edilmiştir, Hz. Süleyman'a mülk verilmiştir, Resulullah'ın hicret ettiği gün olduğu da rivayet edilir.
Bu rivayetlerin kaynakları genellikle ' İsrailiyat' adını verdiğimiz, bizden önceki ümmetlerin kutsal kitapları ve hadis-tefsir kitaplarında yer alan bilgilerdir.
Ev hanımları arasında Hz. Nuh'un gemisinde aşurenin kırk çeşit malzeme ile yapıldığına dair inanca istinaden birer çimdik katılsa bile aşureye kırk çeşit malzeme katma gayreti olması da kaynağı olmayan bir ritûel sanırım, fakat altı, yedi malzemeyi geçmeyen aşureler daha da lezzetli oluyor diye evhanımı yönümle minicik bir not düşeyim.
Keşke buraya not düşmek kadar yazının devamını da yazmak kolay olsa, maalesef bu kadar kurtuluş vb güzel haber arasında Resulullah'ın torunu Hz. Hüseyin efendimizin Kerbela'da ehli ile birlikte susuz bırakılarak şehit edildiği gün de Aşura, bu olay gerçekleştiği gün, hicrî 10 Muharrem 61'i gösteriyor tarih.
Hz. Hüseyin ve ehlinin Kerbela'da susuz bîrakılarak şehit edilişinin yasını tutmak ve o günlerde yaşananların bir daha yaşanmaması için toplum bilincini diri tutmak amacıyla Taziye adını verdikleri merasimler düzenliyor Şiiler, bizler burada Caferîlerin düzenlediği merasimlerle haberdar olabiliyoruz bunlardan.
Şimdi bir ansiklopedinin "Aşura" maddesinden bir alıntı yapacağım: "Âşûrâyı Şîa’nın yas günü ilân etmesine karşılık Emevîler Kerbelâ faciasını unutturmak için bir vesile sayarak o günü âdeta bir bayram kabul etmişlerdi."
Tarihte böyle olmuş yani bir anlamda bir toplum mühendisliği denenmiş, hatta bu durumun açtığı yaralar hâlâ zaman zaman kanıyor, mesela Sivas olaylarının yıldönümü de yeni anıldı, daha fazla yazmak istemiyorum, içim sıkıldı çünkü, zaten sonrası çok su götürür, değil bir, beş, on yazıya sığmaz.