AK Parti'nin seçim öncesinde açıkladığı Aile Koruma Kalkanı programında, ev hanımlarının emekliliğinin destekleneceği belirtilmişti. Bu desteğin nasıl gerçekleşeceğinin detayları gelmeye başladı bugünlerde. Mesela ödenecek primin üçte birinin devlet tarafından karşılanması, çocuk sayısına göre emeklilik yaşında düşüş sağlanması gündemde. Tabi kaç yıl prim ödenecek, ne kadar ödenecek vb daha çok soru sorulabilir. Böyle soruları, yetkili kurumlar en iyi şekilde cevaplar diye buraya konu etmeyeceğim. Konunun benim değinmek istediğim kısmı, açıklanan bu fırsatın günümüz ekonomik koşullarında "şimdi sırası değil" denilerek ihmal edilmemesi gerekliliği, niye mi?
Emeklilik, insan bilincinde iki farklı şekilde algılanıyor benim müşahade ettiğim kadarıyla. Birincisi "onca yıl çalıştıktan sonra artık çalışmaya gerek yok, sabah istediğim saatte kalkarım, istediğimi yaparım" şeklinde, tabi aldığı maaş bunu ne kadar sağlar çok konuşulur ama böyle algılayanlar az da olsa var. İkincisi daha reel "bir güvencem olur, biraz daha rahat hareket ederim" şeklinde. Gerçekten de ülkemiz koşullarında emeklilik ancak -o da belki- biraz daha rahat hareket etmeyi sağlıyor, hep denir ya Avrupalı emekliler gibi yurt dışı seyahatler vb yapmamıza fırsat vermiyor.
Durum böyleyken bir de ev hanımlarını düşünün. Ev hanımlarının en büyük dezavantajları görünmezlikleri. Gerçekten de ev hanımları, en büyük 'görünmez işçi' topluluğudur. Sabah herkesten önce kalkarlar, görünmez, tüm günün yemeklerini hazırlarlar, görünmez, temizlik yapar, çamaşıra, ütüye girişirler, görünmez, çocuklarına okul servis hizmeti bile verirler, yardımcı öğretmenlik yapanları da az değildir evde ama o da görünmez. Hatta bazı eşler, eve geldiklerinde bir fabrika titizliğiyle işleyen ev düzeninin kendiliğinden yürüdûğünü sanır ve "bütün gün evdesin, ne yapıyorsun ki" gibi cümleler kuruverir. Hatta bu eşlerden bazıları, evde işleyen düzenin paraya ihtiyaç duymadan işlediği gibi bir zanna da kapılmış olabilir, bu yüzden eşine neredeyse hiç para vermiyor olabilir, isteyerek ya da istemeden, eşinin üzerine bir de geçim sıkıntısı yüklemiş olabilir. Elbette bunlar olumsuz örnekler fakat var mı var, özellikle anne babalarımızın kuşağında gördük böylelerini ama bugün de maalesef var. Peki bunların konu ile ilgisi ne? Şöyle ki bir ev hanımı geçim sıkıntısı, ev işleri, çocuklar vb derken yaşadıklarını sıradan, normal görme gafletine düşebiliyor, o hengamede, yılların çabucak geçeceğini, çocukların büyüyeceğini unutabiliyor. Çoluk çocuk evlenip kendi dünyalarına çekilince, emeklilik gibi bir güvencesi olmazsa farklı zorluklarla karşılaşabileceğini göremeyebiliyor. İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı yaklaşık yirmi, yirmi beş yıl sonra emekli olma imkânı kazanacak genç ev hanımlarına, böyle bir imkân varken değerlendirmeleri gerektiğini hatırlatmak iyi olur.
"Bu ekonomik koşullarda evi zor döndürüyoruz, nasıl sigorta primi yatıracağız?" diyecek çok kişi de vardır biliyorum ancak Türkiye'de ekonomik koşullar hiçbir zaman muhteşem, süper olmaz, bunu da hepimiz biliyoruz, evet, zaman zaman gerçekten nefes aldığımız, kenara bir şeyler koyup birikim yaptığımız dönemler olur, bu dönemleri doğru değerlendirebilirsek bir şeylere de sahip oluruz ama bugün ekonomik koşulların yeteri kadar iyi olmaması, bir kişinin kendisi için, kendi yaş almış günleri için yatırım yapmamasına gerekçe olamaz.
Bu yüzden dişinden tırnağından arttırmayı iyi bilen, memleketten gelen veya evde el emeğiyle yaptığı ürünleri satarak paraya dönüştürebilen ev hanımları kendi gelecekleri için bu imkânı iyi değerlendirmeliler.