Duymuşsunuzdur, meşhur bir söz var: 'La rahate fiddünya/Dünyada rahat yoktur.'
Gerçekten de ne günümüz insanı, şöyle içten bir "oh"diyerek yaşıyor ne de geçmiş atalarımız öyle yaşamışlar
Hatta bu çağın insanı atalarına göre çok şanslı diyebiliriz çünkü çağımız yapay zekâ çağı, çocuklarımızın elinde bile çeşit çeşit uygulama var
Yetişkinlerin evlerinde ise akıllı süpürgesi olanlar mı istersiniz, eve varmadan uzaktan çalıştırılan mutfak aletleri olanlar mı, ne arasan var
Dolayısıyla geçmiş nesillerimizle kıyaslarsak çok rahat olmamız gerekir gibi görünüyor fakat sokaktan geçen herhangi birine bile sorsanız -sorduğunuz kişinin çalışan, ev hanımı, öğrenci olması fark etmeksizin- size, çok sıkıntısı olduğunu, ekonominin/ailesinin/derslerinin vs kendisini çok zorladığını anlatır
Dışarıdan bakınca evi, arabası, yatı, katı vb olduğu için durumu mükemmel görülen birine sorsanız da benzer cevaplar alabilirsiniz
Bu tarz cevaplar vermeleri yadırganacak bir şey de değil çünkü dönemimiz gerçekten bunaltıcı bir dönem
Mesela bizim kuşak; askerî darbeden tut, bölücü terör hareketlerine, batan bankalardan tut, ülke ekonomisinin neredeyse iflasına, post modern darbe sebebiyle eğitim hakları ellerinden alınan kızlara, Suriye'de olan bitenlere, bugünkü Filistin-İsrail savaşına kadar çok şey gördü
Üstelik bunlar yaşanırken evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu, ev-araba almaya çalıştı çoğu
Sonra bir kısmı "Ben rahat edemedim, bari çoluk çocuğum rahat etsin" düşüncesiyle çalışmayı abarttı
Bir kısmı "Hımmm, bu ev/araba güzel ama şu semtte daha güzeli varmış" diye mesaisine mesai kattı
Bir kısmı ise "Bunu da başarmalıyım, şurda da adım geçmeli" vb derken ofisinden saat kaçta çıktığını bile bilemedi
Peki ya sonra
Çocuğum hep rahat etsin diyenlerin bir kısmının, belki otuz yaşında ama bir yandan her sene KPSS'ye giren, bir yandan da anne-babasından aldığı harçlıkla geçinen çocuğu var
Sahip olduğu mülkü sattıktan sonra mesaisine mesai katıp o beğendiği semtte ev alanın aldığı zam, ödediği taksit miktarına kıyaslanınca bu sene de yetmeyecek rahatlamasına, kocaman lüks evin içinde "kış biraz daha geç gelse de doğalgazı daha geç açsak" diye dua ediyor
Ofisinden saat kaçta çıktığının farkında olmayanın ise adı birçok yerde geçiyor, doğru ama eşi onu bırakıp gitmiş, çocuklarını (sanki önce çok görüyormuş gibi) az gördüğünden şikayet edip duruyor
Tüm bunlar için de "La rahate fiddünya" deyip geçmek mümkün tabi; ancak bana sorarsanız "her şeyin sorumlusu dünya koşulları" diyemeyiz çünkü insanın hırs, bencillik, kibir, ömründen uzun hedeflerinin olması vb kusurları da var ve bu kusurlar başına gelen pek çok şeye sebep de oluyor
Mesela hırs, insan için bir ölçüye kadar gereklidir tabi ama o ölçüyü aşarsa insanı yer bitirir çünkü istekler sonsuzdur, imkânlar değil
Sınırlı imkânlara rağmen sonsuz isteklere hırslanan insanın elinde avucunda ne kalacağı bilinmez sonunda
Kendini dünyanın merkezi yerine koyan biri, bir gün yapayalnız kalabilir
Küçük dağları ben yarattım diyen biri, burnu havada yürürken minicik bir taşa takılabilir
Yıllar yıllar sonraya kalsın diye yapılanların yerinde üç beş gün sonra yeller esebilir
Kısaca; ister insanın kendi kusurları yüzünden olsun ister dış sebeplerden dolayı olsun insan ömrü bir didinme, çabalama hikâyesidir
Doğumda ilk nefesini alırken, son nefesini vereceği gün için çabalamaya başlamıştır insan
Böylece, önünde akan zaman nehirinde yıkanmaya başlamış, dünya hayatının süslerini seyretmeye dalmıştır
Yetişkin bir birey olunca dünya hayatının bu süslerinden bir şeyler elde etmeyi tadar
Sonra görür ki bir kısım insan o süslerin daha fazlasıyla bezenmiştir
Bir kısım insana ise onlara imrenmemeleri öğütlenmiştir Kur'an-ı Kerim'de (Taha suresi 131. ayet) çünkü bu süsler imtihan içindir
Ben kendi payıma hissemi çıkarayım;
✓ Dünyada çalışıp çabalamak önemli ama her şey çalışıp çabalamaktan ibaret değil
✓ Ölçülü olmak güzel bir şey çünkü neyin ölçüsü kaçarsa tadı da kaçıyor
✓ İnsanın "hırs, bencillik, kibir, ömründen uzun hedeflerinin olması" vb kusurları var ve bu kusurları fark edip telafi etmesi kendi kârına