Sosyal yaşam, yardımlaşma ve dayanışma gerektirir
İnsan, “sosyal varlık” olarak tanımlanır. Münzevi hayatı tercih eden istisnalar dışında bütün insanlar toplum içinde yaşarlar. Toplum içinde yaşayan insanların birbirine ihtiyacı vardır.
İnsanların birbirine ihtiyacı atasözlerimize de yansımıştır. Bunlardan bazıları:
Komşu komşunun külüne muhtaç.
Yalnız öküz çifte koşulmaz.
Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.
Yalnız taş duvar olmaz.
Danışan dağları aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.
Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Birlikten kuvvet doğar.
Nerede birlik orada dirlik.
İbadetlerimiz de sosyal yaşamla yakından ilgilidir. Bayram namazları ve Cuma namazları sadece cemaatle eda edilebilir. Zekât ve sadaka ibadeti doğrudan sosyal yaşamla ilgilidir.
Sosyal yaşamın temel gerekliliği, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma kültürüdür.
Yardımlaşmanın insan olmanın doğal sonucu olduğunu bildiğimiz halde; ihtiyaç duyduğumuzda diğer insanlardan yardım istemekten neden çekiniriz?
Yardım istemek mi külfet olmak mı?
Ebu Bekir’in (ra) deve ile giderken, yere düşen yularını deveden inerek aldığı rivayet edilir. Hazır bulunanlar, “yuları biz alıp sana verseydik” dediler. Ebu Bekir Hz. Peygamber’in (sav) "halktan bir şey isteme" dediğini haber verdi.
İmam-ı Cafer’in şöyle dediği rivayet edilir: “Arkadaşlarımdan bana en çok ağırlık vereni benim için külfet ve zahmete giren ve bu suretle kendisinden çekindiğim kimsedir. Yalnız iken nasılsam, onunla beraber bulunduğum zaman da davranışımı değiştirmediğim kimseyi ise çok severim.”
Ahlakçılar “ülfetin şartı külfeti terk etmektir” demişlerdir.
Yardımlaşma, dayanışma ile külfet olma arasındaki farka dikkat etmek gerekir.
Külfet sözlükte “sıkıntı, zorluk” demektir. İhtiyacımız olmadığı halde birinden bir şey istemek veya bir kimseden yapamayacağı bir şeyi istemek külfet olarak kabul edilir.
Bizim yapamayacağımız ve yapmakta zorlandığımız bir şeyi, bunu yapabilecek olandan istemek külfet olmak değil yardım istemektir.
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın” ilkesine bağlı olarak ibadetlerde de günlük yaşamımızda da kolay olanı zor olana tercih ederiz.
“İnsanları külfete sokmamak”, ihtiyaç olduğunda “yardım istememek” olarak anlaşılamaz.
Hz. Peygamber’in, açlık çeken ashabıyla birlikte, kapı kapı dolaşarak yiyecek bulacakları bir ev aramaları yardım istemenin somut örneğidir.
Yardım istemekten neden çekiniyoruz?
İnsanlar yardım almaya ihtiyaçları olduğu ve yardım etmeye hazır oldukları halde destek istemekte zorlanıyoruz. Pandemi sürecindeki fiziksel mesafe de bu çekincelerimizi artırdı.
Yardım istemek için bizi çekinceye iten sebeplerden bazılarına bakalım (1).
1.Ferdi çalışma, bağımsızlık alışkanlığı: Bazı insanlar ailevi, kültürel veya iş yaşamı geçmişlerine bağlı olarak her şeyi tek başına halletmeye alışmışlardır. Bu insanlar takım çalışmasına yönelik durumlarda zorlanırlar.
2.Borçlanma korkusu: Bazıları yardım istemenin kendilerini borçlandıracağını düşündüklerinden kimseye borçlu kalmak İstemezler.
3.Yardım istemeyi zayıflık görmek: Özgüveni düşük olan veya başkalarının kendileri hakkındaki algılarından rahatsız olan kişiler yardım İstemeyi zayıflık olarak görürler. Bu düşüncenin sonucu olarak, insanlarla aralarına mesafe koyarak her şeyi kendi başlarına halletmeye çalışırlar. Kibirli insanlar da bu kategoride görülebilir.
4.Reddedilme korkusu: Reddedilmeyi özdeğerine bir saldırı olarak algılayan insanlar için yardım talep etmek çok zordur. Bu kişiler, yardım talebinin kabul edilmemesinin, özdeğerine saldırıyla ilgisiz pek çok sebebi olabileceğini fark etmezler.
5.Empati çabasında aşırılık: Bazı İnsanlar başkalarının duygularına olması gerekenin, normalin ötesinde anlam yüklerler. “Yük olmakla İtham edilmek” gibi belki de gerçekleşmeyecek negatif düşüncelere kapılırlar. Yarar sağlamadan fayda görmeye çalışan, bencil biri gibi görünmek istemezler.
6.Psikolojik problemi olmak: Bazı insanlar kendilerini değersiz hissederek, “yardım almayı hak etmiyorum” düşüncesinin etkisinden kurtulamazlar.
Yardım isteme alışkanlığı oluşturmak
Yardım isteme ve yardımlaşma alışkanlığı oluşturmak için öncelikle neden yardım istemediğimizi keşfetmeliyiz. Sebebe göre alınacak önlemler farklılaşır.
Örneğin psikolojik problemleri tek başına aşmamız oldukça güçtür, profesyonel destek almamız gerekir.
Öncelikle şunu unutmayalım: Yardım istemez ve bireysel oynamaya devam edersek, eksik kaldığımız konularda, bir gün önemli bir şeyi kaçırabiliriz. Kaçırdığımız olay yalnız bizi değil iş arkadaşlarımızı da olumsuz etkiler.
İkinci olarak yardım istemenin şu faydaları olacağına inanalım:
Yardım istemekle yük olmaz, muhataplarımızı da başarımıza ortak ederiz.
Büyük ihtimalle, yardım istediğimiz kişiler yardım etmekten heyecan duyacak, yardımcı oldukları için kendilerini iyi hissedeceklerdir.
Yardım isteyerek insanlara değer verdiğimiz için karşılıklı güven artar, ilişkilerimiz derinleşir.
Üçüncü olarak yardım ihtiyacımızı somut bir şekilde (ne, nerede, niçin, ne zaman, nasıl ve kim tarafından) tanımlayalım. Yardım taleplerinin olumlu cevaplanmayışının bir sebebi de hangi konuda nasıl bir yardım istendiğinin açıkça tanımlanmamış olmasıdır.
Açık ve özgün iletişim ortamı geliştirelim. İletişimlerimizi canlı tutalım.
İş arkadaşlarımızla farklı aktivitelerde buluşalım. Farklı vesilelerle küçük spotlar halinde iş sohbetleri yapalım.
Nihayet, gecikmeden, ailemizden veya en yakınımızdaki dostlarımızdan başlayarak yardım isteme pratiği yapalım. Pratik yaptıkça biz yardım alacağımız gibi, biz de muhataplarımıza yardımcı olmaya başlayacağız. Yardımlaşmanın zevkine varmak bizi daha fazla motive edecek.
….
Yardım istemek zayıflık değildir. Aksine şu anda yapabileceğiniz en cesur davranışlardan biridir. Yardımlaşarak ilişkilerimizi geliştirir, takım oyunu oynamaya başlarız. İnsan sosyal bir varlık olduğundan, takım oyunu her zaman bireysel oyundan daha değerlidir ve daha başarılı sonuçlar getirir.
(1) Manfred F.R. Kets de Vries. Yardım İstemek Neden Bu Kadar Zor. HBR Türkiye Temmuz-Ağustos 2023.