Mehmet Akif günümüzü anlatıyor

Raşit Yıldırım

Bizim nesilde ve Cumhuriyet nesillerinde Mehmet Akif’in derin tesirleri hissedilir. Sadece muhafazakâr olanlar değil, farklı görüşte olanlar da genellikle Akif’in görüşlerine, kişiliğine ve duruşuna saygı duyarlar.

Akif’e karşı benim de özel bir muhabbetim var. Bu muhabbette merhum Mahir İz Hoca’nın da etkisini özellikle anmalıyım. Lisede okurken Mahir İz Hoca’nın sohbetlerine giderdik. Hoca her hafta Akif’in farklı bir eserini okuyarak şerh ederdi. Mahir Hoca, Akif’in Kur’an tefsiri yaptığını söylerdi.

İslam Alemi’nin perişanlığından dertli Akif

Akif yaşadığı ortamdan çok fazla etkilenmiş, İslam Alemi’nin perişan hali onu ziyadesiyle kederlendirmişti. Yazdıklarının hayale değil, yaşadığı gerçeklere dayandığını şöyle anlatıyor:

Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;

Oku, zira onu yazdım, iki söz yazdımsa.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.

Şark adlı eserinde de yaşadığı çevreden nasıl etkilendiğini görüyoruz:

«Ne gördün, Şark’ı çok gezdin?» diyorlar. Gördüğüm: Yer yer,

Harâb iller; serilmiş hanümanlar; başsız ümmetler;

Yıkılmış köprüler; çökmüş kanallar; yolcusuz yollar;

Buruşmuş çehreler; tersiz alınlar; işlemez kollar;

Bükülmüş beller; incelmiş boyunlar; kaynamaz kanlar;

Düşünmez başlar; aldırmaz yürekler; paslı vicdanlar;

Tegallübler, esaretler; tahakkümler, mezelletler;

Riyalar; türlü iğrenç ibtilâlar; türlü illetler;

Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;

Ekinsiz tarlalar; ot basmış evler; küflü harmanlar;

Cemâ’atsiz imamlar; kirli yüzler; secdesiz başlar;

«Gazâ» nâmıyle dindaş öldüren bîçâre dindaşlar;

Ipıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;

Emek mahrumu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar! .....

Geçerken, ağladım geçtim; dururken, ağladım durdum;

Duyan yok, ses veren yok, bin perîşan yurda başvurdum.

Mezarlar, ahiretler, yükselen karşında dûrâdûr;

Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr!

Gördüklerinden o kadar etkilenmişti ki, dertlenen bülbüle “Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım” diyordu.

Yaşadıklarından bunalan Akif isyan edercesine, “Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok mu Sabahı?” diyerek hıçkırıyordu adeta.

Abdülhamit ve Akif

Bazı dindar çevreler Abdülhamit’e muhalif olduğu için Akif’i pek sevmezler.

Abdülhamit’in yönetim tarzına itiraz ederken Akif yalnız değildi. Said Nursi gibi İslami ekolden gelen pek çok münevver Abdülhamit’e karşı çıkıyorlardı. Tıpkı Ebu Zer’in zaman zaman idarecilere karşı çıktığı gibi. Akif, Ebu Zer meşrebinin yaşayan bir örneğiydi.

Millî Mücadele ve Akif

Akif, Anadolu’da millî mücadele başlar başlamaz pozisyon aldı, Balıkesir vaazı ile milli mücadelenin yanında olduğunu gösterdi. Anadolu’da il il dolaşarak İstiklal Harbi’ne destek verdi.

Cumhuriyet ve Akif

Akif Cumhuriyet’e inanıyor ve destekliyordu.

Ancak Cumhuriyet’in devrim uygulamaları onu hayal kırıklığına uğrattı. Hilafeti kurtarma iddiası ile ve bir Cuma namazı sonrası dualarla açılan bir Meclis’ten kasketli, fötr şapkalı bir Cumhuriyet çıkmıştı.

Akif’in yönetimle ihtilaflı olması sebebiyle ikinci dönemde milletvekili adayı gösterilmediği biliniyor.

Âkif, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkçe Kur’an meali teklifini kabul ettiyse de ezanın kanun zoruyla Türkçe okutulduğu o yıllarda namazların da devlet zoruyla Kur’an’ın Türkçe tercümesiyle kıldırılacağı endişesini taşıdığından yaptığı anlaşmayı feshedip avans olarak aldığı bir miktar parayı geri verdi ve çalışmasını teslim etmedi. Âkif’in, hastalanarak Mısır’dan Türkiye’ye geldiği sırada geri dönmediği takdirde tercümenin yakılmasını vasiyet ettiği ve yıllar sonra (1961) vasiyetin Kahire’de yerine getirildiği anlaşılmaktadır.

Yerleşik din kültürü ve Mehmet Akif

Akif, Müslümanların dinin özünden uzaklaştığını, yozlaşmış din kültürünün esiri olduklarını görüyordu:

Ah o din nerde, o azmin, o sebatın dini;

O yerin gökten inen dini, hayatın dini?

Bu nasıl dar, ne kadar basmakalıp bir görenek?

Müslümanlık mı dedin? ... Tövbeler olsun, ne demek!

“Çalış!" dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,

Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!

Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Hurafeler, üfürükler, düğüm düğüm bağlar.

Mezar mezar dolaşıp hasta baktıran sağlar.

Zulüm ve Mehmet Akif

Zamanın Ebu Zer’i olan Akif gördüğü her türlü haksızlık karşısında dimdik ayağa kalkar.

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Akif’in anlattıklarının çoğu bugün de geçerli

Akif’in muzdarip olduğu konuların çoğu bugün de geçerli. Peki, bunca olumsuzluk içinde karamsar mı olmalıyız? Sorunun cevabını da Akif’ten alalım:

Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.

Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar

Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

Merhumun makamı Cennet, yoldaşı Hz. Peygamber olsun.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (22)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.