Kral’ın rüyası ve Hz. Yusuf’un 14 yıllık planı
Çoğumuz Hz. Yusuf’un zindandan çıkarak Mısır’ın Maliye Bakanlığı görevine getirilmesi ile ilgili ayetleri, rüya tabirine bağlı bir peygamberlik mucizesi olarak görür, bu hikayedeki planlama sünnetinin farkına varmayız.
Yusuf Suresi’nin 43-56. Ayetlerinde anlatılanlara göre: Kral’ın gördüğü rüyayı Hz. Yusuf’tan başkası yorumlayamaz. Kral rüyasında yedi arık ineğin yedi semiz ineği yediğini görür. Rüyayı yorumlayan Hz. Yusuf yedi yıllık bolluktan sonra yedi yıllık kıtlık olacağını, bolluk döneminde bolca ekilecek hububattan ihtiyaç fazlasının (başağında bırakarak) saklanmasını ve kıtlık döneminde saklanan erzakın tüketilmesini tavsiye eder.
Bu tabiri işiten Kral, Yusuf’u kendisine yardımcı olarak atamak ister. Hz. Yusuf, mahkumiyetine sebep olan olayın aydınlatılarak aklanması koşuluyla görev teklifini kabul eder. Öyle de olur. Hz. Yusuf’un zindana atılmasına sebep olan kadın itirafta bulunur.
Bu olaydan, kamuda görev alacak kişilerin her türlü şaibeden uzak olmalarının önemi anlaşılmaktadır.
Hz. Yusuf aklandıktan sonra, “Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben çok iyi korurum ve bu işi bilirim (55)” dedi.
Hz. Yusuf’un, kendi niteliklerini açıklayarak yöneticilik görevi istemesi, herhangi bir alanda uzman olan kimsenin, umumun menfaati için yetkililerden görev isteyebileceğini göstermektedir.
Hz. Peygamber’in, görev talebinde hırslı ve ısrarlı olmamak konusundaki uyarılarının amacının (Müslim, “İmâre”, 3/13-14), kamu görevine lâyık olanların bulunup tayin edilmesine teşvik olduğu ifade edilmektedir.
Kral, Hz. Yusuf hakkında edindiği bilgilerden, onun yüksek karaktere sahip, ülke yönetiminde liyakatli biri olduğunu anladı ve tereddüt etmeksizin Maliye’nin yönetimini O’na teslim etti. Hz. Yusuf, gereken tedbiri alarak bolluk yıllarında tarıma önem verdi, üretimi arttırdı, ihtiyaç fazlası ürünleri depoladı. Nihayet kıtlık yılları geldi. Kıtlık döneminde depolanmış olan ürünleri tüketmeye başladılar. Kıtlık sadece Mısır’da değil, Kuzey Arabistan, Ürdün, Filistin ve Suriye’de de etkisini göstermiş, bu bölgelerin halkı da yiyecek sıkıntısı çekmeye başlamıştı. Mısır halkı kıtlık yıllarını rahatlıkla geçirdi, hatta erzak fazlasını ihraç etti. Her taraftan insanlar gelerek Mısır’dan erzak satın aldılar.
Yusuf Suresi’nde anlatılan 14 yıllık bir planlama hikayesinden, Müslümanların hiçbir ders almadıklarını yaşayarak görüyoruz.
İş yaşamında 14 yıllık değil, 10 yıllık planlama yapan şirket sayısının bile yok denecek kadar az olduğuna üzülerek şahit oluyoruz.
Müslüman planlı olmalı
Müslümanlar farkında olmasalar da planlı yaşamak zorundalar.
Sabah namazı, öğle namazı, ikindi namazı, akşam namazı, yatsı namazı, vitir namazı vakitleri bellidir. Bu namazları vaktinden önce veya vaktinden sonra eda edemeyiz. Mesela gündüz “teheccüd” namazı kılamayız.
Cuma namazını sadece Cuma günü eda ederiz.
Ramazan ayında belirli saatler arasında oruç tutar, Ramazan gecelerinde teravih namazı kılarız.
Hac ibadetini sadece Hac mevsiminde yerine getiririz.
Ramazan ayında Fıtır sadakası verir, bayram günlerinde bayramlaşırız.
Kurban günlerinde Kurban ibadetini yerine getirir ve bayramlaşırız.
Bu ibadetlerin her birinin tayin edilmiş zamanı vardır. Bu zamanı kimse kendi durumuna veya isteğine göre değiştiremez.
On beş asır öncesinin imkânlarını göz önüne alarak Hac farizası üzerinde biraz düşünelim:
Haccın rükünlerinden olan Arafat vakfesi vaktinde Arafat’ta hazır bulunmak için çok ciddi bir planlama yapılması gerekiyordu. En varlıklı insanlar Hac ibadetini deve veya at sırtında yerine getiriyordu. Bu insanlar bulundukları coğrafi bölgeye göre aylar veya haftalar öncesinden yolculuğa çıkıyorlar, Arafat vakfesine yetişiyorlardı. Başka ibadetlere bakmadan sadece Hac ibadetine bakmak bile, planlamanın
Müslümanın yaşamındaki önemini vurgulamaya yeter.
Kaldı ki yukarıda sayılan namaz, Cuma, Ramazan gibi tüm ibadetlerin düzenli ve zamanla kayıtlı olarak eda edilmesi, farkına vararak veya varmayarak, her Müslümanın yaşantısını plan disiplinine zorlar.
Bilinçli Müslüman, bu gerçeği aklıyla idrak ederek “planlama” faaliyetini hayatının her alanına yansıtır.
Müslümanların plansızlık çelişkisi
İbadetlerinde (farkına varmayarak) planlı yaşayan Müslümanlar özel yaşamlarında ve iş yaşamlarında plansızlığı tercih ediyorlar.
Hz. Yusuf’un kıssalarını duygulanarak okuyorlar ama 14 yıllık planın farkına varmıyorlar. Her gün ve hayatın her anında ibadetlerini planlı olarak yaptıkları halde planın önemini idrak etmiyorlar.
Hatta bazılarımız planlama yapanları tul-i emel sahibi olmakla ayıplıyorlar.
Özel yaşamımızda planın önemini idrak etmediğimiz gibi, iş yaşamımızda da aynı alışkanlığı sürdürüyor, şirketlerimizi misyonsuz, vizyonsuz, plansız yönetmeye çalışıyoruz.
Yönetim bilimi uzmanları ittifakla planlamanın en önemli yönetim işlevi olduğunu söylüyorlar.
Özellikle iş insanlarımıza sormak isterim:
Hz. Yusuf’un planlama sünnetini ihya etmek için daha ne kadar bekleyeceğiz?