Hayal ettiğimiz adalet bu muydu?

Raşit Yıldırım

Süleyman’dan hakkın alır karınca

Osmanlı Devleti’nin kudretli padişahı Kanunî Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde zaman zaman gezintiye çıkardı. Ağaçları, çiçekleri çok sever, sarayın bahçesinde kuş sesleri arasında denizi seyre dalardı. Bir gün yine bahçede dolaşırken meyve ağaçlarından birkaç tanesinde çürüme emareleri fark etti. Dikkatli inceleyince ağaçların karıncaların istilasına uğradığını gördü. Aklına ağaçları ilaçlayıp karıncalardan kurtarmak geldi. Ancak karınca da can taşıyordu. Bunun vebali olacağını düşünerek hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak istedi. Hocasını odasında bulamayınca edebi üslupla bir soru yazıp odasına bıraktı.

Sanatkâr ruhlu bir hükümdar olan Sultan Süleyman, mahir bir kuyumcu olmasının yanı sıra Muhibbi mahlasıyla şiirler de yazardı. Onun ince bir üslupla yazdığı sualini Ebussuud Efendi odasına döndüğünde gördü ve tebessümle okudu. Sonra Kanunî’nin yazmış olduğu satırların altına sualin cevabını yine şairane bir üslupla yazdı. Kanunî hocasına şöyle sormuştu:

“Meyve ağaçlarını sarınca karınca

Günah var mı karıncayı kırınca?”

Hocası Ebussuud Efendi ise şöyle cevap veriyordu:

“Yarın Hakk’ın divanına varınca

Süleyman’dan hakkın alır karınca.”

***

Gençliğimizde buna benzer kıssaları sık sık dinler, birbirimize anlatır, devlet yönetiminde söz sahibi olduğumuzda kıssalarda anlatılan adaleti gerçekleştireceğimiz günlerin hayalini kurardık.

Gün geldi, bizim gibi düşünenler iktidar oldular. Devlette söz sahibi olmaktan öte adeta devletin sahibi oldular. Devlete sahip oldular da ne oldu peki? Cevap için ikinci kıssaya bakalım.

Ormanlar kralı aslanın adaleti[i]

Kurt, tilki ve aslan birlikte avlanmaya çıkarlar. Bir yaban öküzü, bir keçi, bir tavşan avlarlar. Aslan kurttan avı paylaştırmasını ister. Kurt, öküzü aslana, keçiyi kendisine, tavşanı tilkiye pay eder. Aslan:

Küstah!.. Bu nasıl bölüştürme böyle, ormanın kralı buradayken sana hisse düşer mi?” der ve onu parçalar.

Aslan bu defa tilkiye paylaştırma yapmasını söyler. Tilki:

Ey şahlar şahı! Tavşanı kahvaltıda yersiniz, öğle yemeğinde bir keçi yahnisi sizin için iyi olacaktır. Akşama ise öküzü afiyetle yersiniz!

Aslan “bu adil paylaştırmayı nereden öğrendin dostum?” diye sorar.

Tilki, parçalanmış kurta bakarak cevap verir: “Bu küstah kulunuzdan efendim!

***

Gücü ele geçirenler genellikle güç zehirlenmesine maruz kalırlar. Zayıfken kendilerine hak gördükleri şeyleri güçlendikten sonra zayıflardan esirgerler.

Bu gerçek kitaplarda biz gençken de yazıyordu. Ama biz, bizim farklı olacağımızı hayal ediyorduk. Hayallerle gerçeklerin farklı olduğunu yaşayarak, pahalıya öğrendik maalesef.

Bizden bildiğimiz kişiler örnek alacaklarını vaat ettikleri Hz. Peygamberin, Hz. Ömer’in adaletini değil ormanlar kralı aslanın adaletini uyguladılar.

Bu kanaate şimdi gündeme gelen İmamoğlu kararıyla varmadık şüphesiz. İmamoğlu davasından önce de aslan adaletinin çok sayıda örneklerini yaşadık.

Casusluktan yargılanan Rahip Brunson, Deniz Yücel dosyaları hatırlı(!) devlet adamlarının araya girmesinden sonra kapatıldı. Cemal Kaşıkçı dosyasının nasıl kapatıldığını da hep beraber izledik.

Öte yandan mağdurken kendilerine hak gördükleri AİHM kararlarını Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için hak görmediler.

İktidara değil muhalefete destek veren seçmenler meydanlarda potansiyel suçlu ilan edildi, terörist yakıştırması yapıldı.

Kendilerine hak gördükleri “aldatılmış olma” hakkını sade vatandaştan esirgediler. Yüzbinlerce kişi hiçbir soruşturmaya, sorgulamaya, yargılamaya muhatap olmadan KHK’lar ile işinden, aşından edildi, terörist olarak damgalandı. FETÖ yargılamalarında yerleşik içtihatlar ve temel hukuk kuralları yok sayılarak yeni bir hukuk ihdas edildi. Darbe sürecinde uzaktan-yakından yer almamış, kanunlarda yazılı herhangi bir suça bulaştığı tespit edilmemiş “ibadet” kesiminden on binlerce kişi hapishanelerde çürütüldü. Şamil Tayyar’ın ifadesiyle, “ticaret” kesimindekilerin çoğu, borsa oyunlarıyla kendilerini kurtardılar. Bir zamanlar iktidardakilerin kankası olan “ihanet” kesimi ise zaten yurt dışında olduğundan adaletimize muhatap olmadılar. Biz de gençlik hayallerimizle baş başa kaldık.

Adalet terazisi

Adaleti temsil eden heykeli hepimiz görmüşüzdür.

Gözleri kapalı olan kadın heykelin bir elinde terazi, diğer elinde kılıç vardır. Heykelin gözlerinin bağlı olması tarafsızlığı, terazi herkese hak ettiğinin verileceğini, kılıç (güçlünün değil) adaletin gücünü simgeler.

Adaletin olmadığı ortamlarda heykelin gözü açık, terazinin kefesi yamuktur. Hükmü verecek olan hâkim, vicdanının sesini dinlemek yerine güçlünün gözlerine ve vereceği işarete bakar. Terazide güçlünün kefesine önceden ağırlık konduğu için zayıfın kefesi kaybetmeye mahkumdur. Kılıç ise Fransız ihtilalinde olduğu gibi, muhaliflerin siyasi giyotini haline gelir.

Şirketlerde adalet

Kamu yönetiminde böyle de özel yönetim alanları farklı mı?

İnsan olan her ortamda gücü tek başına ele geçirenin “güç zehirlenmesi” ihtimali vardır.

Bunu önlemenin birkaç yolu vardır: Gücün tek elde toplanmayıp dağıtılması (güçler ayrılığı), istişare kurumunun hakkıyla işletilmesi ve denetim mekanizmalarının oluşturulmasıdır.

Bu sebeple SPK yayınladığı kurumsal yönetim ilkelerinde yönetim kurulunun en az beş üyeden oluşması, üyelerin en az üçte birinin de bağımsız üyelerden seçilmesi kuralını getirmiştir.

Aynı şekilde yönetim kurulu içinde denetim komitesi, disiplin komitesi gibi komiteler oluşturulması ve bu komitelerde bağımsız üyelerin etkin ve etkili olması da yönetim ilkeleri arasında yer alır.

Bu tedbirler çözüm olur mu?

İyi niyetle uygulanırsa çözüm olur. Ama kötü niyetli olanlar bu kuralları aşmanın da bir yolunu bulurlar.

Gücün tek kişide toplanması halinde güç zehirlenmesi kesine yakındır.

Güç sınırlaması ile ise güç zehirlenmesi ihtimali azaltılmış olur.

En güzeli, zehirlenme riskini bilen yöneticilerin, kendi istekleriyle güçlerini sınırlandırmaları ve başkalarıyla paylaşmaları, eleştiri ve denetime açık olmalarıdır. Böyle düşünen ve böyle uygulayan yöneticilere selam olsun.


[i] Seçkinoğlu, S (2010). Mesnevi'den Hikayeler. Timaş. İstanbul: Sistem Matbaacılık. S 35-36.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (26)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.