Geçen hafta (9 Mayıs) yazdığım “evim şirketlerinin dünü-bugünü-geleceği” başlıklı yazıma okuyucular çok sayıda yorum yaptılar. Bu hafta, yapılmış yorumları dikkate alarak, merak edilen konularla ilgili bazı açıklamalar yapacağım.
ELBİRLİĞİ SİSTEMİ VE FAİZ
Faiz konusu tarih boyu sürekli tartışıldığı gibi bugün de tartışılıyor. Bu konunun fıkıhçılar ve ekonomistler arasında her yönüyle müzakere edilerek sonuçlandırılmasını arzu edenlerdenim.
Ben ne fıkıhçıyım, ne de ekonomist. Bu sebeple ilmine ve ihlasına itibar ettiğim kişilerin görüşüne göre amel ediyorum. Daha güvenilir bir yorum görene kadar da bu tutumumu sürdüreceğim.
Karar’daki yazımda bahsettiğim fıkıh kurulunun ilmine de ihlasına da itibar ettiğim için, yazımda onların yorumlarından bahsettim. Arzu eden okuyucular fıkıh kurulunun verdiği icazet belgelerine internet sitesinden ulaşabilirler (https://www.eminevim.com/icazet-belgelerimiz).
İcazet belgelerinin hangi gerekçeyle, hangi koşullarda ve nasıl verildiği, hangi uygulamalarda hangi fıkhi kuralların ve akitlerin uygulanacağı, geçen haftaki yazımda bahsettiğim yayın aşamasındaki kitapta ayrıntılı olarak anlatılıyor. Bu vesile ile şirket yönetimini bu kitabı yayınlayarak kamuoyunu bilgilendirmeye davet ediyorum.
FAİZ HASSASİYETİNİN İSTİSMAR EDİLMESİ
Yorum yapan okuyucular geçmişteki olumsuz deneyimlerden bahisle “faiz” kavramının istismara müsait olduğunu ifade ediyorlar. “Takipçi” rumuzlu okuyucumuz, “Ben ‘Faizsiz’ denince irkilirim, kendi adıma Faizci Kurumları tercih ederim, hiç olmazsa Faize "Faiz" diyorlar...” diyerek içinde bulunduğumuz acınası durumu özetliyor. Bu konuda ben de okuyucular gibi düşünüyorum. Hatta biraz daha ileri giderek, sadece “faiz” kavramının değil, bütün dini terim ve kavramların ticari veya siyasi ilişkilerde kullanılmasını çok tehlikeli buluyorum. Bu tutum dine mesafeli insanları dinden uzaklaştırmakla kalmıyor, dindar insanları bile dinden uzaklaştırıyor. Ancak bu korkumuz bizim dinimizi inandığımız gibi yaşamamıza da engel olmamalı. Yurtdışında birçok markette helal reyonları bulunuyor ve restaurantlarda “helal” sertifikası kullanılıyor. Özel reyonlar ve sertifikalar din istismarı olarak algılanmıyor. Sorun bizim yerleşik kültürümüzde. Umarım bu konuda bir orta yol buluruz.
KATILIMCI FONLARININ KULLANILABİLECEĞİ ALANLAR
Yasal düzenleme sonrasında, katılımcı fonları şirket kaynaklarından ayrılarak BDDK’nın belirlediği alanlarda değerlendirilmektedir. Düzenlemeye göre fonlar, şirketlerin tasarruf finansman sözleşmelerinden kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi dışında başka bir amaçla kullanılamaz. Tasarruflardan oluşan fonların değerlendirileceği faizsiz yatırım araçlarının belirlenmesi ve faizsiz finansman esaslarına uygun tasarruf ve finansman yöntemleri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.
FON GETİRİLERİNİN VE DEĞER ARTIŞLARININ PAYLAŞIMI
Yasal düzenlemeye göre, fon getirilerinin şirket ve katılımcı arasındaki paylaşım oranı kayıt sözleşmesinde belirlenir. Bu yatırımlardan elde edilen getiri, sözleşmede müşteriye getiri sağlanması öngörülmüş olması halinde, sözleşmede yer alan hükümler çerçevesinde müşterilerin tasarruf birikimlerine ilave edilir. Sözleşmede müşteriye getiri sağlanmasının öngörülmemiş olması halinde, söz konusu getiriler şirketin ihtiyat fonuna eklenir.
SİSTEMİN DEZAVANTAJLARI VE RİSKLERİ
Bazı okuyucularımız, sistemin riskli yönlerinden de bahsetmemizi istemiş. Bir okuyucumuz “insanlara bu işin zararından bahsedin” diye yorum yapmış. Özel internet sitemde yayınladığım ayrıntılı makalede, “sistemin dezavantajları ve riskleri” başlığı altında bu konudaki görüşlerime de yer vermiştim (*).
KATILIMCILAR, YATIRDIKLARI PARALAR İÇİN BANKA TEMİNAT MEKTUBU ALABİLİRLER Mİ?
Eminevim’de yasal düzenleme öncesinde de isteyen katılımcılara (teminat mektubu giderleri kendilerince karşılanmak üzere) banka teminat mektubu verilmekteydi. Ancak bu konuda (yok denecek kadar) çok az talep olduğunu hatırlıyorum. Düzenleme sonrasında bu yolda bir talep olursa teminat mektubu verilip verilemeyeceğinin BDDK tarafından açıklığa kavuşturulması gerekir.
DEVLET TEŞVİĞİ
Bazı okuyucular “devlet teşviği” önerimi eleştiriyorlar.
Öncelikle bir algı yanılgısı ihtimalini düzeltmemiz gerekiyor. Önerdiğim devlet teşviği (Almanya’da ve Türkiye’de BES’te yapıldığı gibi) doğrudan katılımcıya ödenecektir. Şirketin bu teşvikle bir ilgisi olamaz. Dolayısıyla şirketler teşvikten faydalanamaz. Teşviğin amacı konut maliyetinin azaltılması ve (kamu yararına) rekabet şartlarının iyileştirilerek tasarrufların teşvik edilmesidir.
Katılımcıya yapılacak teşviğe de itiraz edenler olabilir. Böyle düşünen okuyuculara devletin BES desteğini, ücretliler lehine AGİ desteğini ve yatırım desteklerini hatırlatmak isteriz. Eğer bu teşviklere de karşı çıkıyorlarsa ilkesel tutumları sebebiyle saygı duyarız. Ancak diğer teşviklere itiraz etmeyip sadece bu teşviğe itiraz edilmesini ilkesel olarak doğru bulmadığımı açıklamak isterim.
SİSTEM ŞİRKET SAHİPLERİNİN VİCDANINA MI BIRAKILIYOR?
Yeni kampanya ve ürün sunumundan teslimat ve geri ödemelere kadar, sistemin her aşamasında, BDDK’nın sistemi gözetleme, denetleme ve yönlendirme yetkisi var. Sistem şirket sahiplerinin vicdanına ve inisiyatifine bırakılmış değil.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Karar’daki yazıyı, sistem tanıtımı veya sistemin işleyişinin anlatılması amacıyla kaleme almadım. Yazının iki temel amacı vardı:
İlk amacım sistemin Türkiye’deki tarihsel süreci (tanık olduğum olaylar) ile ilgili bilgi vermekti. Bunu yaptığımı düşünüyorum.
İkinci amacım sistemin başarılı olması için yapılması gerekenlerle ilgili görüşlerimi paylaşmaktı. Bu konuya kısmen girebildim. En önemli görüşleri paylaştım. Diğer görüşlerim için internet sitemdeki makaleyi işaret ettim (*).
Bazı okuyucuların, sistem tanıtımı yapılması beklentisi içine girdiğini anlıyorum. Her şirketin onlarca farklı kampanyası olduğunu düşünürsek bu tanıtımın oldukça güç olacağını, gazete köşe yazısının bu amacı karşılamasının mümkün olmadığını ifade etmem gerekiyor. Merak eden okuyucular bu şirketlerin internet sitelerinden bilgi edinebilecekleri gibi, şubelerine giderek yüz yüze görüşerek de bilgi sahibi olabilirler.
NEDEN SADECE BİR ŞİRKETTEN BAHSETTİM?
Eminevim şirketinde 2009 yılından 2021 yılı ortalarına kadar hizmet verdim. 2021 yılı Haziran ayından beri bu şirketle hiçbir ilişkim ve bağlantım kalmadı. Sadece yaşadıklarımı ve tanık olduğum olayları anlattım. Bu şirketin diğer şirketlerden daha iyi veya kötü olduğuna dair bir değerlendirme yapmadım. Şu anda içinde bulunmadığım ve yönetim tarzını bilmediğim bir organizasyon hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapmayı etik anlayışıma uygun bulmam.
Paylaşacağım bir hizmet veya tanıklığım olmadığı için diğer şirketlerden bahsetmedim. Bir hizmetim veya tanıklığım olmayan konulardan bahsetmemem değil, bahsetmem yanlış olurdu.
Emin Üstün Bey’in durumu şirketlerden bağımsız olarak değerlendirilmelidir. Sistemin kurucu babası ve abisidir. Sistemden bahsedilirken sistemin kurucusundan bahsedilmemesini vefasızlık olarak görürüm.
Emin Bey’in vefatından sonra Eminevim yönetiminin değiştiğini biliyoruz. Emin Bey’i takdirle anmam, Eminevim’in mevcut yönetimini beğendiğim veya beğenmediğim yönünde bir yorum çıkarmaya yol açmaz.
Özetle, şu anda faaliyet izni almış şirketlerin hiçbiriyle bağlantım ve ilişkim yok, hepsine eşit mesafedeyim.
Sistemin yasal düzene kavuşmuş olmasını doğru ve zaruri buluyorum. Bu sürece katkı vermiş olmaktan da gurur duyuyorum. Eksikleri giderildiği ve iyi yönetildiği takdirde başarılı olacağını düşünüyorum.
Bu vesile ile, tasfiyeye giren şirketlerle ilgili olarak yaşanmış veya yaşanacak mağduriyetlerin sorumluluğunun, tasfiyeye giren şirketlere ve düzenlemede geç kalan siyasi karar organlarına ait olduğunu hatırlatmak istiyorum.
YÜKSEK ENFLASYON ORTAMINDA SİSTEMİN UYGULANMASI
Bazı okuyucularımız, paranın yüksek değer kaybından bahsederek, katılımcıların artan ev fiyatları sebebiyle bu sistemde konut sahibi olamayacaklarını ifade ediyorlar. Bu konuya internet sitemdeki ayrıntılı makalemde (sistemin dezavantajları ve riskleri bahsinde) ben de işaret etmiştim. Bu konuda şu değerlendirmeleri yapabilirim:
* Hepimizin bildiği gibi, bu problem bu şirketlerin değil ülkenin problemi. Artan enflasyon ve istikrarsız ekonomiden sadece bu şirketler ve katılımcılar değil, bütün vatandaşlar olumsuz etkileniyor. Zannedildiği gibi böyle bir ortamda bu şirketler ekstra kazanç da sağlamıyorlar.
* Yüksek enflasyonun sürekli olacağını düşünemeyiz. Bir yıl öncesine kadar, (BDDK denetimi olmadığı ve enflasyon çok da düşük olmadığı halde) bu sistem sorunsuz olarak işliyordu. Teslimatını alan katılımcılar da büyük oranda memnuniyetlerini ifade ediyorlardı. Bugünlerin de kısa sürede geçeceği ümidimizi korumalıyız.
* Yasal düzenlemeye göre, biriken fonlar BDDK’nın belirleyeceği alanlarda ve belirlenen sınırlarda kullanılabilir. Yüksek enflasyon ortamında, BDDK bu alanları günün koşullarına göre belirleyebilir ve gözlem altında tutar. Böylece değer kayıpları önlenebilir veya minimize edilebilir.
* Sistem tasarruf esasına dayanmaktadır. Yüksek enflasyonist ortamda insanlar gelirlerinin bir kısmını zorunlu olarak tasarruf etmedikleri takdirde, (özellikle orta-dar gelirliler) tasarrufa ayırmaları gereken tutarı tüketime tahsis edeceklerdir. Tüketime tahsis edilen gelirler hiç tasarruf edilmemiş olacaktır. Bu sebeple bu kapsamdaki tasarrufların alternatif getiri mukayesesi gerçekçi olmayacaktır.
Bir diğer öneri bu dönemde katılımcıların nispeten daha düşük vadeli kampanyalara yönlendirilmesi olabilir.
Arzumuz ülkemiz ekonomisinin kısa sürede istikrara kavuşması, enflasyonun kontrol edilebilir seviyeye indirilmesidir. Bu sağlanmadıkça alınacak tedbirleri kısmi çözüm olacak, kalıcı çözüm sağlanmayacaktır.
OYAK’IN KONUT ÖN BİRİKTİRİM FONU VE "EVİM" ŞİRKETLERİ
İki okuyucumuz OYAK’ın konut ön biriktirim fonundan bahsetmiş. Bu hatırlatmadan dolayı memnun oldum. Yaptığım ilk araştırmada bu uygulamanın 205 sayılı OYAK Kanunu’na dayandırıldığını gördüm. Henüz incelemedim. Açık kaynaklardan ulaşabilirsem incelemeyi düşünüyorum. Ancak, TFŞ (tasarruf finans şirketi) fonlarının yönetimiyle ilgili olarak BDDK’nın ve ilgili şirketlerin bu kurumun uygulama ve deneyimlerinden faydalanması elbette faydalı olacaktır.
SONUÇ
Geçen hafta yazdığım yazı ve bu hafta yaptığım açıklamalarla, bir vatandaş olarak, sosyal sorumluluğumu yerine getirdiğimi ve “sosyal farkındalık” oluşturulmasına katkı sunduğumu ümit ediyor, sistemin hayırlı olmasını diliyorum.
(*) Detaylı bilgi için:
https://www.rasityildirim.com.tr/2022/05/08/evim-sirketlerinin-ekonomideki-yeri-ve-gelecegi/