Disiplin ve disiplinsizlik
TDK, disiplini “Bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılı veya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumu, sıkı düzen, düzence, düzen bağı, zapturapt” olarak tanımlıyor.
Disiplinden bahsedebilmek için, önce kuralların bulunması gerekir. Kuralların olmadığı yerde, disiplin değil kaos bulunur. Kuralların bulunması da yetmez, kuralların uygulanıyor olması da gerekir. Uygulanmayan kurallar şapka kanununa benzer.
Disiplinsizliğin temel sebebi, sanıldığı gibi, bazı kişilerin kuralları ihlal etmesi değildir. Temel sebep yaşanılan ortamın kültürüdür. Kuralların olmadığı ve/veya var olan kural ihlallerinin hoş görüldüğü ortamlarda disiplinsiz davranışlar yaygınlaşır. Kuralların bulunduğu ve uygulandığı ortamlarda düzen olur, karşılıklı saygı olur. Bu ortamlarda da kural ihlalleri görülür elbette. Ancak kural ihlalleri yaygın değil, arızidir. Arızi kural ihlalleri de yaptırıma tabi tutulursa caydırıcılık sağlanır ve disiplin tesis edilir.
Örneğin izinsiz ve denetimsiz yapılaşmanın kültür haline geldiği, yasa dışı yapılaşmaları kamu kurumlarının görmezden geldiği, yaptırım uygulanmadığı, periyodik aflarla meşrulaştırıldığı ülkemizde “yapılaşma disiplini” sağlanması mümkün değildir. Maraş-Hatay depreminden sonra gördüğümüz gibi, bu ortamda sorumluluklar ve sorumlular kaybolur.
Aynı şekilde, patronun ufak-tefek usulsüzlükleri görmezden geldiği şirketlerde büyük usulsüzlüklerin olması değil olmaması sürpriz olur. Patron bizzat kendisi kamu kurumlarına veya üçüncü kişilere karşı yükümlülüklerini yerine getirmez, haksızlıklar yaparsa şirket çalışanları da yapacakları usulsüzlükleri meşru görürler.
Disiplin ortamını belirli bir seviyede tesis etmiş olan işletmelerde disiplinin kalıcılığının sağlanması için, kural ihlalleriyle ilgili soruşturmalarda özenli davranılmalıdır. Disiplin sağlama gerekçesi ile adaletten ayrılmak zulme ve yeni bir kaos ortamına zemin hazırlar.
Disiplin soruşturmalarında dikkate alınacak ilkeler
Sosyal yaşamdaki kural ihlalleri ceza hukukunun konusudur.
Ceza yargılamalarındaki temel ilkelerin çoğu şirketlerin disiplin soruşturmaları için de yol göstericidir.
Kanunilik/kurallık ilkesi:
Ceza hukukunun temel prensibidir: “Kanunsuz suç ve ceza olmaz”. Bunu iş yaşamına uyarlarsak, “kuralsız suç/kusur ve yaptırım olmaz” diyebiliriz.
Bu ilkenin temel dayanağı ön görülebilirliktir. Hangi kurallar ihlal edildiğinde hangi yaptırımların uygulanacağı önceden bilinmelidir. Sadece kural değil, hangi yaptırımın uygulanacağı da muhataplarınca bilinmelidir.
Bu ana ilkeye bağlı olarak kuralların geriye yürütülememesi ilkesine de işaret etmek gerekir. Konulan kural, kuralın konulduğu tarihten sonraki eylemler için geçerlidir.
Şahsilik ilkesi:
Suç şahsidir, hiç kimse en yakınındakiler dahil, başkasının işlediği bir suçtan dolayı sorumlu tutulamaz. Örneğin, yolsuzluk yapan bir çalışanın amiri (suça iştirak etmemişse) yolsuzluktan değil kontrol zafiyeti ve görev ihmalinden sorumlu tutulabilir. Suçta iştirak varsa veya görmezden gelindiyse ast ve üst müştereken sorumludur elbette.
Genellik ilkesi:
Kanun önünde herkes eşittir. Hiçbir kişiye veya zümreye ayrıcalık tanınamaz. Aynı suçu işleyen herkese eşit davranılır. Mevki, saygınlık, cinsiyet, din, fikir ve düşünce farklılıkları sebebiyle kimseye farklı muamele yapılamaz. Şirketlerde nepotizm kültürü bu ilkenin uygulanmasını güçleştirir.
Orantılılık (suç-ceza dengesi) ilkesi:
“Uygulanabilecek olan cezadan daha şiddetli bir ceza verilemez” ilkesi iş yaşamında da geçerlidir. Örneğin Disiplin Yönetmeliği’nde “yevmiye kesimi” cezası öngörülen bir suç için “işten çıkarma” cezası verilemez.
Adalet ilkesi:
Adil yargılama ilkesi uluslararası sözleşmelerin en önemli maddelerindendir.
Bütün kültürlerde “adalet” toplumların en temel beklentisidir. Adalet, şirketler için de en temel kurumsal yönetim ilkesidir.
Uluslararası mahkemeler; etkin soruşturma, mahkemeye erişim, masumiyet, bağımsız ve tarafsız yargılanma, makul sürede yargılanma, savunma, tanık dinletme, tanık sorgulama, delil sorgulama, delil sunma gibi ilkeleri “adil yargılama” başlığı altında ele almaktadır.
Etkili soruşturma ilkesi zanlının lehine olan unsurların da soruşturulmasını içerir. İş yaşamında bu husus genellikle ihmal edilir.
Mahkemeye erişim, suçlanan veya hak ihlaline uğrayan kişinin mağduriyet iddiasını taşıyabileceği bir makamın olmasını gerektirir. İş yaşamında ihmal edilen konulardan biri de budur. Adil bir yönetim ortamı oluşturmak istiyorsak, çalışanlara bu imkânı tanıyacak ortam oluşturmalıyız.
Masumiyet ilkesine göre, “suçluluğu ispat edilene kadar herkes” suçsuzdur. Kişisel deneyimimde bu ilkenin sık sık ihlal edildiğini gördüm maalesef. Bazı işverenler ve yöneticiler, “masumiyet” ilkesini ihlal ederek, birini önce suçlu ilan ediyor ve sonra denetim biriminden veya İK’dan suçun ispat edilmesini bekliyorlar.
Savunma hakkı, zanlının kendisinin ne ile suçlandığını açıkça bilmesini ve kendisini savunma için delilleri inceleme, yeni delil sunma, tanıkları sorgulama, tanık dinletme haklarını içerir.
Şirketlerde disiplin nasıl sağlanır?
Disiplin sağlamanın ilk koşulu kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanmasıdır. Kurumsal yönetim uygulanmasıyla beraber, kurallar ve kurallara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlar belirlenir.
Kural ihlali yapıldığında, yukarıda özetlenen ilkeler doğrultusunda, etkin ve etkili bir soruşturma yapılır. Kusurlu bulunanlar için kurallarda öngörülen yaptırımlar hiçbir ayrıcalık ve ayrımcılık gözetmeden herkese eşit olarak uygulanır.
Soruşturmalarda yukarıda özetlediğimiz ilkelere uyum konusunda yeterli titizlik gösterilmediği için, Türkiye’deki iş mahkemelerinde kahir ekseriyetle işveren aleyhine hüküm verilmektedir.
Bunula beraber, sorumluluk sahibi işverenler, iş mahkemelerinde haklı çıkmak için değil, “adalet” ilkesini benimsedikleri ve içselleştirdikleri için hukukun ilkelerine ve etik değerlere uyarlar.
Merhum Erol Eren’in ifadesiyle; “disiplin”, personelin inanarak ve arzu ederek iş yeri kurallarına ve düzenine uygun davranış göstermesini sağlayan” güçtür. Çalışanların, inanarak, arzu ederek kurallara uyması için, şirketin de kurumsallaşması ve adalet ilkesini hakkıyla uygulaması gerekir. Kurumsallaşmış ve adil şirketler hem çalışanların hem toplumun saygınlığını kazanırlar.