Acı ve ders dolu bir ortaklık hikayesi!

Raşit Yıldırım

2009 yılında tanışmıştık. Yurt dışında büyük bir şehirde, şehrin en işlek caddesinde, bir perakende giyim mağazası işletiyorlardı. İki ortaktılar. İşleri çok iyiydi. İkili ilişkileri de iyiydi.

Geçen hafta bana bir mail gönderdi. Maili (imla düzeltmeleri yaparak) aynen aktarıyorum:

2013’den sonra işlerim bozuldu. Buradayken sizin de çok net tespit ettiğiniz profesyonel olmayan şirket yapılanması ve yazılı olmayan ortaklar arası bir anlaşma bu dönemde büyük anlaşmazlıklara sebep oldu. Ekonomik kaybın yanında maalesef insanlar da birbirlerini bu dönemlerde kırıyorlar.

Siz bu konuyu gündeme getirmiştiniz. Sizin tecrübeleriniz var. Hayat ve ticari tecrübe eksikliğim bu konuyu iyi görmeme engel oldu. Sizin görüşlerinizi değerlendiremedik. Yıllarca kendi ailemin hakkını gözetmeyip şirket içine koymanın ekonomik bedeli ağır oldu ama büyük bir hayat tecrübesi kazandım.

Kısaca kendi şahsıma çıkardığım dersler:

  1. Kur’an’da farz olduğu üzere, bütün ticari veya şahsi sözleşmelerin yazılı ve şahitli olması lazım. Uzun zamandır yurtdışında yaşıyorum. Gördüğüm bütün şirketler bu temel basit kuralı zaten uyguluyorlar.
  2. Türkiye’de birçok aile şirketlerinde örnekleri olduğu gibi aile ile şirket işlerini kolaylıkla birbirine karıştırmak mümkün. Ortakların kendi ailelerinin maddi ve manevi haklarını gözetmesinin önemini anladım. Özellikle aile için harcanacak zamanın iş ya da şirket için çok kolay israf edilebileceğini gördüm. Maalesef birçok iş adamının aile ve çocuklarına ayıracağı zamanı is için harcadığını kendimde ve çevremde gördüm. Maddi olduğu kadar manevi olarak da ailelerinin haklarını gözetmenin önemini anladım.
  3. Hayatta her şey bir sınav ve testtir. Birçok zaman olayın içinde olduğumuz için yanlışlarımızı net göremiyoruz. Olan ve başımıza gelen olayları her işte bir hayır vardır mantığı ile ele alıp kabullenmenin ve sonunda da gerçekten zorlu da geçse sonucun çok hayırlı olduğunu gördüm.
  4. İnsanların çoğu özellikle yaşanan kötü tecrübeleri ve acıları unutmaya ya da düşünmemeye çalışarak hafızadan silmek isterler. Şahsım adına aldığım ders tam tersi. Yaşananları iyi hatırlamak ve hissetmek, bunların tekrar edilmemesi adına çok önemli. Yoksa unutuyoruz aynı hataları tekrar yapabiliyoruz. Bu demek değil ki “geçmişte kal, devamlı yaşananları düşün.” Hayır, sadece tekrar etmemek adına hislerini, yaşananları hatırla ve tekrar etme...

Bu mailde anlatılanların benzeri olaylar aile şirketlerinde sıkça yaşanıyor. Maili gönderen dostum yaşanan acı deneyimin sebeplerini ve kendince çıkardığı dersleri açıklıyor.

Herkes benzer sorgulamaları yapıyor mu dersiniz? Büyük hasarlarda sorgulama oranı yüksek olabilir ama büyük risk taşımayan hasarlarla ilgili sorgulamalar yapıldığını düşünmüyorum doğrusu. Çünkü sorgulama yapılsaydı çözüm aranırdı. Sorgulama yapılsaydı aynı hatalar tekrarlanmazdı.

Daha geçen hafta, hiçbir ortaklık sözleşmesi yapmadan kurduğu ortaklıktan ceketini alarak ayrılan bir dostun, kurduğu yeni ortaklıkta da hiçbir ortaklık sözleşmesi yapmadığını üzülerek öğrendim. Sorunlar devam ettiğine göre sorgulama da yapılmıyor demektir.

AİLE VE KURUMSAL YÖNETİM İLKELERİ

2016 Yılında yayınlanan “Yönetim Anlayışımız” kitabımın alt başlığını “Aileden Holdinge Bilimsel Yönetim” olarak belirlemiştim.

Kitabıma bu alt başlığı neden verdiğimi şöyle açıklıyordum:

“Yönetim anlayışının ilk olarak ailede şekilleneceğini düşündüğüm için bu kitaba “Aileden Holdinge Bilimsel Yönetim” alt başlığını vermeyi tercih ettim. Bu düşüncem, işletme yönetimi eğitimi almaya başladığım dönemde filizlendi ve bu kitapla meyve verdi. Kişisel gözlemlerim de ailenin bu rolünü doğruladı.

Tabii ki kitap sadece aileyi değil tüm boyutlarıyla yönetim yaklaşımlarını içeriyor. Aile, yaşam serüvenimizin ilk durağı olması itibariyle elbette önemlidir. Ancak hayat aileden ibaret olmadığı gibi tek sosyal kurum da aile değildir.

Aile ortamının yönetim bilincinin oluşumunda etkili olduğunun düşünülmesi, “iyi aile ortamından iyi, kötü aile ortamından kötü yönetici çıkar” gibi bir genellemeye de yol açmamalı. Hz. Nuh’un (as) ailesinden müşrik bir evlat çıkması Hz. Nuh’un aile ortamının kötü olduğunu göstermediği gibi, müşrik bir aileden Hz. İbrahim’in (as) dünyaya gelmesi de Azer’in aile ortamının iyi olduğunu göstermez.”

Kitapta, “Aile ve Aile Şirketleri” için üç bölümden oluşan özel bir kısım ayırmıştım. (i)

Bu görüşüm gün geçtikçe daha da güçlendi. Geçen hafta bu konuyla ilgili bir kitap okudum. Sayın Prof. Yankı Yazgan’ın (ii) kaleme aldığı ve Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin yayınladığı “‘Kurumsallaşma Kavramına Psikolojik Bir Bakış’ Aile Kalmak, Şirket Olmak” adlı kitap da benim üzerinde durduğum konuları psikoloji bilimi açısından açıklıyordu.

AİLE ŞİRKETLERİNİN ÖNEMİ

Kamu işletmeleri dikkate alınmazsa, aile işletmelerinin toplam işletmelere oranı ABD’de %97, Almanya’da %99, Japonya’da %99 ve Türkiye’de %98 dir. Aynı şekilde aile şirketlerinin ekonomi içindeki ağırlığı da çok yüksektir. Bu oran ABD’de %90, İspanya’da %71, İtalya’da %95, İsviçre’de %85 ve Türkiye’de %95’tir. Aile şirketlerinin istihdam oluşturma kapasiteleri de oldukça dikkat çekmektedir. Amerika’da yapılan bir araştırmada küçük işletmelerin büyük işletmelere oranla daha fazla iş imkânı ürettikleri görülmüştür. (iii)

Ekonominin itici gücü aile şirketleri olduğuna göre, daha fazla acılar yaşanmaması ve iş yaşamımızın sağlıklı yürümesi için bu konularda yazmaya devam etmemiz gerekiyor. Şimdilik şu özetle yetinelim:

Ömrünü işine adamış fedakâr kurucuların omuzunda yükselen şirketler kaybedildiğinde birikmiş olan iş hafızası ve değerler de kaybedilmektedir. En kötüsü, yaşanan olaylarla da tespit edildiği gibi, aile işletmelerinin kaybı sadece iş kaybıyla sonuçlanmamakta, aile birliği, aile ilişkileri, akraba ilişkileri ve dostluklar da zedelenmektedir. Farklı bir anlatımla, aile şirketini korumak ve sürdürmek aileyi de sürdürmeye katkı vermektedir. Aile şirketlerinin sürdürülebilirliği ise ancak “kurumsallaşma” ile sağlanabilir. Yönetim bilimi “KURUMSALLAŞMA” dışında farklı bir yol göstermiyor.

i Yıldırım, R (2016). Yönetim Anlayışımız ve Kültürel Temelleri. Hayat Yayınları. İstanbul: Alioğlu Matbaacılık, s: 443-497)

ii Dr Yankı Yazgan (1959), Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Profesör, Yale Child Study Center'da öğretim görevlisi olarak eğitim ve araştırma çalışmalarını sürdürmüştür.

iii Draf, R.L. (1997), Management, Te Dryden Press. S177.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.