Önce 28 Temmuz’da Antalya’nın Manavgat’ın ilçesinde, sonrasında ise 44 ilde 208 noktada yangınlar çıktı. Bu mevsimde bir yere kadar olağan süren yangınlar kuru havanın ve iklimin de etkisi ile geçen yıllara göre çok daha geniş bir alanı etkiledi.
Dağ köylerinden tatil beldelerine kadar çok sayıda yerleşim merkezi yangınlardan büyük zarar gördü.
İktidar yangınların sebeplerini, müdahaledeki eksikliklerini, yerel yönetimi sürece gerektiği kadar katmaması/katamaması tartışmalarını bastırmak için afet sonrası yapılan yardımları öne çıkarmayı tercih ediyor. Bu bir yere kadar anlaşılabilir ama böylesi bir afetle baş etmekteki başarısızlığı örtmekte işe yaraması zor.
Kamuoyunda ilk günden beri devam eden ve bir yerde iktidarın yetersizliğini gündeme getiren ise daha önce yangınlarla mücadelede filosundaki uçaklarla görev alan THK’ya dair tartışmalar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre söndürme çalışmalarında uçakların yeteri kadar kullanılamamasının sorumlusu THK. Erdoğan “Uçak konusundaki sıkıntıların ana sebebi, uzun yıllardır bu görevi yürüten Türk Hava Kurumunun filosunu ve teknolojisini yenileyememiş olmasıdır.” açıklaması ile kendi oy tabanında çok da popüler olmayan bir kuruma sorumluluğu yıkıp iktidarı temize çekmeye çalışıyor. THK; hem muhafazakârlar hem de laik kesim için yıllarca kurban derisi tartışmaları ile, yaptığı işten çok ideolojik yapılanmada temsil ettiği anlam ile tartışıldı.
Ancak gerçek şu ki o tartışmaların üzerinden yıllar geçti. Kurban derisi toplama tekeli THK’nın elinden alındı, iyi de oldu. Bugün konu THK değil, Türkiye’nin önündeki kelimenin tam anlamıyla yakıcı bir sorunda gerekli önlemlerin alınmamasıdır.
Rasyonel bir iktidarın hele de bu kadar uzun süre ülke yönetiminde kalıp tüm kamu ve yarı-resmî kurumları kontrol altına aldıktan sonra yapması gereken bunları etkin hale getirmesi idi. THK’nın işlevi önemli ise ki ne kadar önemli olduğunu gördük bu durumda bir gelir kaynağı oluşturur ve işlevini devam ettirmesini sağlarsınız.
Diyelim ki THK yönetiminin beceriksizliği, ideolojik önyargılar buna imkân vermedi.
O zaman şu soru meşru: Neden benzer bir yapılanmayı AFAD ya da başka bir kurum bünyesinde kurmadınız? Özellikle deprem, sel gibi felaketlerde başarı ile fonksiyon icra etmiş ve işi afetlerle makro bir çerçevede mücadele etmek olan AFAD neden benzer bir filoya sahip değil? ‘THK işini yapmadı o yüzden de ormanlar yandı’ demek iktidarı kurtarmaz.
AK Parti’nin elinde bu soruna gerekli çözümü üretmek için onlarca şans ve yirmi yıl vardı. Erdoğan’ın tabiri ile kendisine ne istedi ise vermiş bir toplumun karşısına böylesine bürokratik bir bahane ile çıkmak ne ahlaki ne de gerçekçi.
Üstelik dev bir VIP uçak filosu kurup işletecek kadro ve paranın bulunup; ormanlara, ormanlarda yaşayan köylüsünden turizmcisine kadar binlerce insanın can ve mal güvenliğine bu imkânın bulunamaması devletin itibarından ne anlaşıldığını da ortaya koyuyor.
Bu birbirinden bağımsız ve geçmiş uygulamalarla tutarsız gerekçeler Türkiye’nin uzun zamandır maruz kaldığı makro yaklaşımdan ve uzun vadeli stratejiden yoksun yönetim zafiyetinin bir yansıması.
Ana sebep ne THK’nın kapasitesi ne de iklim değişikliği… Konu böylesi büyük ve farklı dinamikleri olan bir ülkenin sorunlarına kapsamlı çözüm üretilemiyor ve son tahlilde yönetilemiyor olması.
İktidarın bu yönetim acziyetine karşı muhalefetin sarıldığı ana argüman da yine THK’nın etkin kullanılmaması. Eleştiriler bir Cumhuriyet kurumunun içinin boşaltılmasından, kurban derilerini toplama yetkisinin THK’nın elinden alınmasına kadar gidiyor.
Halbuki, iktidarın yangınlarda da görüldüğü gibi genel bir yönetememe sorununun içine düşmüş olması ve yapısal olarak devletin acziyetini gidermek daha öncelikli bir sorun.
Daha önceki tartışmalar nedeniyle insanların zihninde farklı hafızaları tetikleyecek bir THK polemiği, çözüm zeminini yine dipsiz kuyularda ipsiz bir çerçeveye hapsediyor.
Denizi geçememişken THK deresinde boğulmak da ancak bize yakışırdı.