Bundan dört yıl önce bugün, yani 29 Haziran 2020’de imzalanan bir karar, 30 Haziran’da Resmî Gazete’de yayınlandı. İki satırlık yazı ile kırk yıllık hayaller karartıldı.
“Kurucu vakfına kayyım atanan ve garantör üniversitesi tarafından yapılan denetimler sonucunda mevcut mal varlığıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdüremeyeceği tespit edilen ve bu durumu Yükseköğretim Kurulunca onaylanan İstanbul Şehir Üniversitesinin faaliyet izni kaldırılmasına…”
İmza, Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı.
Aradan çok değil 3,5 yıl ya geçti ya geçmedi Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şehir Üniversitesi’ni kapatan kararına zemin olan yasanın Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdi.
Anayasa Mahkemesi’nin 28 Aralık 2023 tarihli kararı 13 Şubat 2024’te Resmi Gazete’de yayınlandı. Anayasa Mahkemesi’nin ne demek istediği net. Kanunla kurulmuş bir kurumu Cumhurbaşkanı kararı ile kapatamazsınız.
Başkanlık sistemine geçildiğinden bu yana sadece İstanbul Şehir Üniversitesi’nin kapatılmasında değil birçok icraattaki bu yanlışlığı Anayasa Mahkemesi başka kararlarında da söyledi.
Mahkemenin kararı sadece bunu demiyor elbette. Bir eğitim kurumunun neden kapatılmaması gerektiğini, YÖK’ün yetkilerinin sınırsız olmadığını, meselenin mali bir ödeyebilme/ödeyememenin ötesinde derinliği olduğunu Yüksek Mahkemenin gerekçeli kararında nasıl anlattığını Serbestiyet’te Kasım Ocak detaylı bir şekilde vaktinde yazdı.
İstanbul Şehir Üniversitesi’ni kapatma kararı siyasi düzlemde verildiğinde meselenin kılıfı yoktu. Bir vakıf üniversitesinin faaliyet izninin kaldırmanın yasal bir çerçeveye kavuşturulması gerekiyordu.
Şehir Üniversitesi’nin kapatmak içinde sadece ona özel kanun çıkarmaktansa tüm vakıf üniversitelerinin üzerinde sallanacak bir Demokles’in Kılıcı daha işlevseldi.
O da 79 AK Parti milletvekilinin imzasıyla TBMM genel kurulunda sağlandı. 30 Haziran’da yayınlanan kararda geçen “2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun ek 11 inci maddesi gereğince”nin gereğini AK Parti sağlamıştı. Anayasa Mahkemesi de zaten bu kanunu iptal etti. Gerçi karar zaten alınmıştı ve bu yasa olmasa da gereği yapılırdı.
İlginçtir, üniversitenin isminin başında olan İstanbul’dan 9 milletvekilinin imza attığı teklifte İstanbul’dan çok daha az milletvekili çıkarmasına rağmen üniversitenin kendisiyle özdeşleştirildiği Ahmet Davutoğlu’nun memleketi Konya’dan 7 milletvekilinin imzası vardı. Hoca’ya karşı olan bir adıma Hoca’nın memleketinden vekil olup bu kadar heyecanla imza atmayı da Konyalı ne kadar değerlendirdi orası ayrı mesele.
Kaldı ki mesele ikamet adresi değil, muhafazakâr mahallenin kurduğu ve yükselttiği bir ilim yuvasını kapatmaya yine muhafazakâr geleneğin en sağlam olduğu şehirlerden birinin tepki koyamaması idi.
Üstelik bile isteye. Aynı Kırmızı Pazartesi gibi kanunun amacı, niyeti o kadar belliydi ki Milletvekili Mustafa Yeneroğlu mecliste şahsı adına yaptığı konuşmasında ‘mahallenin içinden’ isyan etmişti.
“… siyasi irade, Şehir Üniversitesinin faaliyet iznini iptal edeceğini çok önceden açıkça beyan etmiş, siyasi hesaplaşmasına hukuku araçsallaştırarak amacını kanun olarak Meclise sunmuştur. Açılan bu yol, Şehir Üniversitesi şahsında tüm vakıf üniversitelerini tehlikeye atmaktadır, keyfî bir uygulamaya yasal meşruiyet zemini hazırlamaktadır. Anayasa’ya aykırı bu düzenlemeye sadece Şehir Üniversitesi ailesinin değil tüm vakıf üniversitelerinin özerkliğini ve özgürlüğünü savunan tüm demokratların tepki göstermesi gerekmektedir.”
Yeneroğlu’nun dediği gibi oldu, Anayasa Mahkemesi de bu kanun üzerinden alınan kararı iptal etti. Mesele o kadar açıktı ki ‘mahallenin dışından’ CHPli Utku Çakırözer de aynı itirazı dile getirdi.
“Şehir Üniversitesi meselesi çok açık bir biçimde siyasi bir mesele. … Siyasi mücadele uğruna bir akademi kapatılır mı? Bir bilim yuvası kapatılır mı? Şu salonda sorsam kaçınızın kendisi ya da çocuğu Şehir Üniversitesinde okuyordur ya da okumuştur? Deniyor ki: “Borcunu ödememiş.” Bu Mecliste kaç tane kanun çıktı, kaç torba çıktı; kimlere ne vergi afları ne ertelemeler çıktı. … Bir eğitim kurumu ölüme terk ediliyor. Bu yanlıştır.”
31 Mart seçimlerinden sonra AK Parti’nin “ne oldu da biz bu rakamlara düştük?” toplantılarında kimin aklına Şehir Üniversitesi geldi bilmek zor. Muhtemeldir ki kimse düşünmemiştir.
AK Parti iktidarının 22 yıllık doğruları yanlışları arasında liste yapsak İstanbul Şehir Üniversitesi’ne yapılan ne kadar yukarda olur o da ayrı mesele. Meseleyi gündeme getirmekten bir dönem yolu o üniversitenin koridorlarından geçenlerin hepsi de mutlu mu kim bilir?
4 yıl sonra bir üniversiteyi kapatanlar, kapatmaya zemin hazırlayanlar, kapanırken ses çıkarmayanlar, çıkarmış gibi yapanlar, adalet için ayağa kalkmayı kendisine dava addedip o gün havaya bakıp ıslık çalanlar halâ duruyor.
Ama olsun. Sicilindeki “kendi ülkesinde ses etmediği haksızlıklar listesi” yeterince uzun olanlar dünyada mazlumların sesi olma iddiası ile konuşmaya devam edebilir.