Orta Doğu ile ilk ilgilendiğim zamanlardı. Suriye’de çok kişini bildiği bir fıkra dinlemiştim.
Batılı bir gazeteci Hafız Esad’a gider. Seçimler yeni yapılmıştır ve haliyle baba Esad ezici çoğunlukla kazanmıştır. Batılı gazeteci biraz da kendince kinaye yaparak ‘Sayın Cumhurbaşkanı son seçimlerde %96,7 oy aldınız. Büyük başarı. Bir devlet başkanı daha ne ister?” demiş.
Esad’ın cevabı durumu özetlemiş: “Kalan %3,3’ün isimlerini.w”
Baba Esad başta çok da ümit beslemediği, ülkeyi de emanet etmeyi düşünmediği oğlu Beşşar Esad’ın son seçim zaferini görseydi, oğlunun kendini fersah fersah geçtiğini görüp gurur duyardı. Sonuçta Beşşar Esad, yüzdeyi tutturamadı ama olmayan seçmenlerin de oyunu alarak Arap Baharı’ndan bu yana ikinci seçim zaferini kazanmış oldu. Üstelik 2014’te aldığı %88,7 oy oranını da artırarak.
Suriye’nin açıkladığı rakamlara göre Esad 13 milyon 540 bin 860 oy aldı. Suriye’nin 2010 sayımında nüfusu 21 milyon idi. Bu rakam on yıl içinde normal şartlar altında elbette artı ve buna haliyle oy kullanmayan çocuklar da dahil.
Birleşmiş Milletler rakamlarına göre bugün 6,6 milyon Suriyeli başka ülkelere göç etmiş durumda. 6,7 milyon kişi hayatta kalmak için yaşadığı şehirden, köyünden kaçtı. Büyük çoğunluk ise Türkiye’nin kontrol ettiği kuzey bölgelerde yaşıyor ve seçimlere katılmadılar.
En iyimser tahminle 500 bin kişi de iç savaşta Rusya ve İran destekli rejimin askeri operasyonlarında, rejim hapishanelerinde ve iç savaşta hayatını kaybetti.
Beşşar Esad kan gölüne çevirdiği ülkesinde sayımın imkânsız olduğu bir ortamda yeni doğan çocuklar dahil kabaca 9 milyon Suriyeli’den 13,5 milyon oy aldı.
Post-truth, gerçeklik ötesi yaklaşımlara bile rahmet okutacak bir yalan var ortada. Üstüne üstlük Türkiye’de bile Esad’ı seçim başarısından dolayı tebrik edenler bulunuyor.
Esad bu mizansen ile çevre ülkelere ve asıl kendi çevresine etrafa yıkılmadım ayaktayım mesajı vermeye çalışıyor. Ne kadar gerçek dışı olduğunu en çok kendisini bildiği bu göstermelik seçimlerle aslında Suriye’de yavaş ilerleyen anayasa komitesi öncesi bir avantaj kazanma çabasında görünüyor. Ruslar ve İranlılar ile bir oyun kurarak Suriye’de yeni bir anayasa olsa bile ‘zaten yeni seçildim, yeni anayasada da daha seçilme hakkım var’ diyerek artık siyasi bir zombiye dönüşen iktidarını daha da uzatmaya çalışabilir. Tabii artık iç savaş değilse de tümüyle kontrolden çıkan ekonomi Esad’a ne kadar hayat hakkı tanıyacak göreceğiz.
Elbette yaşanan onca yıkıma rağmen Şam’da kalabilmesi Esad’ı hala masada tutuyor. Nüfusunun yarısından fazlasını kaybettiği, topraklarında yabancı güçler olmadan hakimiyet kuramayan bir iktidar ne kadar iktidarsa tabii.
Nitekim özellikle kuzeyde ve doğuda Türkiye’nin kontrolünde ve PYD/PKK tarafından kontrol edilen bölgelerde artık fiilen Şam’ın kâğıt üzerinde bile bir yönetimi yok. Rusya’nın Suriye’deki dengeleri istese de değiştirmeye mecali bulunmuyor.
Seçimler Suriye’nin bölünmüşlüğünün bir yerde teyidi anlamını da taşıyor. Ruslar da zaten bu seçimlerle gerçek ve öze dair bir dönüşüm değil şekli bir geçiş zemini oluşturmak istiyor. Böylece hem arazideki kazanımlarını kayda geçirmek hem de Suriye’nin her geçen gün artan maliyetinden kurtulmak için bir takvim oluşturma gayretindeler.
Peki bütün bu bölünmeye, savaşa rağmen Esad neyi nasıl kazandı? Ne kazandığını biraz anlattım ama nasıl kazandığını yine baba Esad’ın bir hikayesi anlatıyor.
Doğru hatırlıyorsam Baba Esad, 2 devlet başkanı ile aynı uçakta seyahat eder. Uçak arızalanır. Başkanlar kendi aralarında güç gösterisi yapmak isterler. Acaba hangisi korumasına söz geçirebilir. Başkanların korumalarını çağırıp uçağı ve başkanları kurtarmak için atlamalarını istemeye karar verirler. Önce ilk başkan şansını denemek ister. Biraz durur. Olmaz der. Neden diye sorulunca. ‘Memlekette ailesi var bunu isteyemem.”
Diğer devlet başkanı tereddüt etmez çağırır korumasını. Koruma emri duyunca biraz tereddüt eder. ‘Kusura bakmayın evimde ailem var!’ der.
Sıra Esad’a gelir. Esad emir verir koruma tereddüt etmeden atlar. Başkanlar şok olur.
Nasıl oldu bu? Hafız Esad cevap verir. ‘Memleketinde ailesi var.”
Muhalefetin bulunmadığı, en acı gerçeklerin bile sıradanlaştığı bir ortamda mizah, karikatür olan biteni daha iyi anlatır hale gelir. Hele Suriye’de yaşananların üzerine Şam’ın ülkeyi yönettiği tezi kara mizah haline gelmişken.
Sonuçta Suriye’de göç etmeyen, edemeyen ve hayatta kalanlar yaşadıklarını artık kaderleri gördükleri için, evlerinde de aileleri varken Suriye seçiminden başka bir şey çıkmazdı.
Tabii sandıkta kendilerine fikirleri soruldu ise.