Yazının başlığındaki soru bile Türkiye’de seçimlere dair beklentilerin ve tartışmaların evrildiği yeri gösteriyor aslında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan genel başkan, başbakan ve cumhurbaşkanı sıfatları ile 2002’den beri ülkenin başında. En son 2019 yerel seçimlerini saymazsak girdiği her seçimi kazanan lider olduğuna dair de genel bir kabul var. 2015’teki 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde ise AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu idi.
20 yıl boyunca zaman zaman farklı dinamikler etkilese ve küçük değişiklikler gösterse de Erdoğan’ın seçmen tabanına ilişkin bazı temel kalıplar vardı. Artık bu kalıplar birbiri ardına bozuluyor. Muhtemel bir cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir sonuç çıkacağını görmek için bu kalıplara detaylı bakmak gerek. Her ay inen ve çıkan rakamlar açıklayan şirketlerin rakamlarına mesafeli bakmak gerekse de süreci sağlıklı anlamak için toplumsal dinamikleri takip etmek gerek.
Aşina olunan anket sonuçlarına ve seçimlerdeki oy verme davranışlarına göre seçme yaşı ilerledikçe Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verme oranı artıyordu. AK Parti’nin temel sorunu gençlerden istediği kadar oy alamamaktı. Milli Eğitim’de uygulanan politikalarla İmam-Hatip Liselerinin sayısını toplumdaki beklentinin ve karşılığın üzerinde artırmak AK Parti’ye oy olarak dönmedi.
Gençlerde AK Parti açısından sorun aynı ama ezberlediğimiz ‘yaş ilerledikçe Erdoğan’ın oy oranı artıyor’ yargısı da artık geçerli değil. Yaşı 65 hatta 55 üzeri olanlarda Erdoğan’ın oyu orta yaşta olanlardan daha düşük. Bunda da muhtemelen iki temel etken var. Emekli maaşlarının enflasyon karşısında erimesi ve siyasi hafızası toplumun kalanından güçlü olan kesimin Bülent Ecevit’ten Necmettin Erbakan’a, Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a kadar bir çok siyasi lideri görmüş geçirmiş olması. Yani Erdoğan Türkiye’sine gözünü açmayanlar Erdoğansız bir Türkiye’nin mümkün olduğunun, Erdoğan’ın kendisinden önceki liderler gibi artık miadını doldurduğunu düşünüyor olabilirler.
Değişen ikinci kalıp gelir seviyesi analizlerinde. ‘Gelir seviyesi yükseldikçe Erdoğan’a oy verme oranı da düşüyor’ artık bir kalıp olarak kullanılabilme geçerliliğini yitirdi. Düşük gelir grubunda Erdoğan 2021 yılı başından itibaren oy kaybediyor. Bunun temel sebebi de ekonomi politikalarındaki başarısızlık. AK Parti iktidarı kimi zaman muhalefetin ‘makarnacılar’ olarak tahkir ettiği ve toplumun gerçeklerine yabancı bir eleştiri ile mahkûm ettiği bir kesimin oyunu anlamlı ekonomik yardımlar, gelir adaletini sağlayan uygulamalar ile alıyordu. Burada da fotoğraf değişiyor. Ülkenin gelişiminin ana motoru olan orta gelir seviyesini sırf daha az oy potansiyeli olduğu için ezme pahasına dar gelirliler lehine uygulanan sosyal yardım politikaları artık sonuç üretmiyor. Asgari ücretin enflasyon karşısında hızlı erimesi, sosyal yardımların artık bir hak olarak görülmesi ve açığı kapatmaya yetmemesi bu kesimi AK Parti’den hızla uzaklaştırıyor.
Üçüncü kesim ise kadınlar. Yine hâkim yaklaşıma göre Erdoğan’ın oyu kadınlarda erkeklerden daha yüksek idi. Bu da yavaş yavaş geride kalan bir tespit. Kadınlarda Erdoğan’a oy verenlerin oranı her geçen gün erkeklere yaklaşıyor, kadınlar arasındaki kararsızların oranı ise yükseliyor.
Tüm bu dinamikler Erdoğan’ın artık görünür olan oy kaybının; anlık politik gelişmelere, kamuoyunun gündemini işgal eden tartışmalara bağlı olmaksızın zamana yayılmış toplumsal dinamiklerdeki değişimlerden kaynaklandığını ortaya koyuyor. Bu trendlerin birden tersine dönmesini beklemek anlamsız.
Bu trendlerin değişmesi için ya çok şiddetli jeopolitik-toplumsal gerilimler ya da ekonomik olarak matematiğin sınırlarını zorlayan iyileşmeler gerekiyor. Kaldı ki bu iki ihtimalden birincisinin Erdoğan lehine işleyeceğinin de garantisi yok.
Tüm bu süreçlere bakınca her geçen gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk turda, geçelim seçimi kazanmasını birinci çıkma ihtimali bile azalıyor. Dolayısıyla yazının başlığındaki soru, sadece birinci turun değil ikinci turun da sonucu haline gelebilir.