Türkiye için soruların cevaplardan daha çok olduğu bir yıla giriyoruz. An itibariyle takvimler belki de ilerde seçim yılı olarak hatırlanacak bir seneyi işaret ediyor.
Türkiye kendisine nasıl bir rota çizecek? Ekonomi toparlanmaya mı yoksa daha ciddi bir krizle toplumsal gerilimlere mi gebe? İktidar en az bir yıldır kaybettiği güveni ve toplumsal desteği yeniden sağlayabilecek mi? Muhalefet artan oyuna ve toplumsal görünürlüğüne rağmen aldığı ya da alacağı oyu hak edecek bir söylem geliştirebilecek mi?
Soruların hepsi genel gibi dursa da cevaplar tek tek 84 milyonun günlük yaşamını doğrudan belirleyecek. Aynı ülkede yaşamak böyle bir şey. Ortak geçmişi paylaştığınız gibi alınacak kararlar, beklentiler ve tepkilerle ortak gelecek de birlikte inşa ediliyor.
İktidar elbette elindeki imkanlar, 20 yıllık tecrübe ve güç birikimi ile daha belirleyici bir konumda bulunuyor. Bu genel fotoğrafa rağmen 2022’nin asıl belirleyici değişkeni muhalefetin performansı olacak. Geride bıraktığımız bir yılın eğilimlerinin devam edip etmeyeceğinde asıl etken aktör muhalefet partileri olacak.
17-25 Aralık’ta Erdoğan iktidarı yolsuzluk iddiaları üzerinden FETÖ’nün organize ve güçlü bir saldırısı ile karşılaşmıştı. İktidar seçmeni ise suçlamaların içeriğinden bağımsız olarak kendi iradesine bir vesayet odağının tahakküm kurma çabasına karşı çıktı. Toplum yolsuzluk olmadığına inanmadığından değil kendi seçtiği iktidarı korumak için Erdoğan’ı tabiri yerinde ise yedirmemişti.
Aslında 15 Temmuz’da olanın introsu idi yaşananlar. Peki ne oldu? İktidar, seçmenin bu desteğini kendi politikalarının onaylanmasının, yanlışlarının aslında yanlış olmadığının ya da görülmediğinin ispatı olarak değerlendirdi. Özellikle yolsuzlukları düzeltmek yerine kendisine verilen desteği cebine koydu, yoluna devam etti. Siyaseti de ne yaparsa yapsın destekleneceği algısı üzerine bina etti.
Şimdi en geç 18 aya varmadan, milletin seçimlerle yeniden iradesini göstereceği bir takvim işliyor.
Ancak içerikten ve aktörlerden görece özerk bir oy davranışı bugün de devrede. Toplum muhalefet başarılı olduğu, güven verdiği ve ülkeyi yönetebileceğine inandığı için değil yine kendi iradesini ortaya koymak ve ülkenin kaderine el koymak için muhalefete yaklaşıyor.
Eğer AK Parti ve Erdoğan’ın yaptığı gibi muhalefet de toplumun bu desteğini kendi başarısı, eksikliğinin olmadığı ya da görülmediği, aksine zayıf performansının desteklendiği ve doğru bulunduğu çerçevesinde değerlendirirse siyaset yine Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmiş olmayacak.
Mevcut yükselen desteği muhalefet açısından ‘bu iş bitti’ olarak okumak doğru değil. ‘Bu işin bitmesi’ için kendilerinin ne yaptığını sorgulamadan çıkan sonuç üzerinden iktidar hesaplarına girmek son tahlilde sadece iktidar aracını kullanan isimleri değiştirir.
Erdoğan yaşanan krizlerdeki toplumsal reflekslerin asıl mesajını almak yerine kendi istediği gibi yorumlamayı tercih etti. Gelinen nokta hem kendisi hem seçmeni hem de tüm toplum için büyük maliyet üretmiş durumda.
Üstelik Erdoğan tek başına, güçlü bir toplumsal meşruiyete dayanarak bunu yapmış, maliyeti 84 milyona çıkmıştı. Muhalefet ise bu süreci parçalı bir yapı, örtüşmeyen öncelikler ve çevresinde herkesi toparlayabilecek karizmatik bir siyasi figürün yokluğunda yapmaya çalışıyor.
2022 zor bir yıl. Mutlu seneler diliyorum.