İnsanın beyninden ve onunla kazandığı temel vasıflardan uzaklaşıp bedenine yüklendiği her anda hayvan tarafının izleri belirir.
Bir memeli olarak ondaki beden eğilimleri diğer hayvanlardaki içgüdüsel reflekslerden ayrılarak niyet ve düşünce ile birleşir. İnsan dışındaki canlıların bedensel hareketleri doğaları gereği savunma veya beslenmeye dayanır. İnsan ise fiziksel olarak zayıf bir varlık olmasının eksikliğini aklıyla tamamlar. Bu da onu eylemlerinden sorumlu kılar. Heyecanla, öfkeyle, bir anda, istemeden, zorlanarak, can korkusu ile bile yapsa bu eylemleri, yine derece derece ahlaken ve hukuken sorumluluk sahibidir. Hele kendisinden zayıf olana yöneldiğinde bu eylemler onu hayvandan aşağıya düşürür. Diğer canlı varlıklar karşısında değer kaybına uğrar insan. Bu bilinsin bilinmesin saklı bir hal kanunudur ve o böyle davrandığında doğanın vicdanında yemyeşil bir çayırlık ateş alır. Tabiatın saklı vicdanıdır bu sebepten insan davranışları.
İnsanın antropolojik evriminin gizemleri bir yana, yumruk ve tokat atan bir varlık olmayı hala sürdürmesi ise ilginçtir. Bir insan bir insana yumruk veya tokat vurduğunda açığa çıkan nedir? Acaba insan karşıya geçip de üçüncü bir gözle kendisini ve yumruk attığı veya kendine yumruk atan kişiyi izlediğinde ne düşünür? Doğanın ortasında gelişmemiş, vahşi, hayvani tarafları devam eden iki canlıyı görmez mi? Kavga etmenin, yumruk yumruğa, tekme tokat birbirine girişmenin insanı ilerlettiği hiç görülmüş müdür? İnsan istemeden mecbur kalsa, yumruğunu sıkma durumuna gelse bile, o yumruğu çözdükçe, çözebildikçe insan değil midir? Eğer tabiatımızda bir ilerleme kanunu varsa bu sıkılmış yumruğu çözmeye doğrudur, ilk fırsatta diş bileyip yumruk sıkmaya değil.
Yazık ki insan hala yumruk sıkmayı ve birbirine yumruk sallamayı her fırsatta, her kültürde sürdürüyor. Hatta boks adında bu eski ve iyileşmez yarayı meşru göstermeye çalışan bir spor da var. Güya iki rakibin yumrukları arasına sığan kalabalıklar, sembolik olarak kozlarını paylaşıyorlar. Kimsenin yüzü tuttuğu sporcu yumruk yediği zaman acıdan gerilmiyor ama tuttuğu kişi yumruk patlattıkça şehvetle yerinden fırlıyor. Barbarların ortasına salınmış sembolik gladyatörlere benzeyen bu insanlar kitlelerin şiddet eğilimlerinin yansımasından öte nedir? Ya ilk fırsatta kendince zayıf, kimsesiz ve çaresiz olanın üstüne çullanmak, onu tekme tokat arasında yumruklamak? Az önce vahşi bir ormandan vahşi bir hayvan çıkmış da …Sivri pençelerini...
Elinde terazi tutan adamın yaptığı her hileli tartımda toplum saklıdır. Bir insan bir insana yumrukla saldırdığında da öyle, yine toplum saklıdır. Hileli tartım nasıl gram gram toplumu, hak, hukuk yönünden çalıp çürütürse, fiziksel olarak kendini güçlü görenin çaresize, zayıfa yumruk atması da vicdanları kanatır, ahlakı zayıflatır, birlikte yaşama duygusunu çatlatıp insandaki umudu yok eder. Kin duygusu, diş bileme, taraf olup çatlama kaçınılmaz olur. Erdemli insana ve topluma düşen bir yerde kalkan bir yumruk gördüğünde onu havada yakalamaktır. Bir yumruklama manzarası karşısında seyre koyulan insan teki ve toplum parçası aslında kendi toprağının altından kaydığını unutmamalıdır.
Günlük hayat içindeki karmaşık akış haklı veya haksız insanı yumruğunu sıkma, onu karşısındakine sallama durumuna sürükleyebilir. Hukuk düzeninin bozulduğu, ekonomik hayatın çatırdadığı, değer duygusunun yittiği, kimi aktörler tarafından bilinçli şekilde toplum taraflarının heyecan ve korkularının köpürtüldüğü görülebilir. Burada devletin bir güç merkezi değil adalet odağı gibi davranması beklenir. Fertlerin ise birbirlerine karşı tahammüllü olması şarttır. Hele din ve ırk gibi gerekçelerle toplum katmanları arasında gelişecek yumruklaşmalar ileri ve medeni toplum olmakla bağdaşmaz.
Kim kime diş bileyip yumruk sıkıyorsa ilk fırsatta kendi karşısına da bunun çıkacağını unutmamalı. Nerede bir insan bir insana yumrukla saldırırsa görenin bu saldırının kendisine yapıldığı bilinciyle hareket etmeli. Gözümüzün önünde başkasına atılan her yumruk yüzlerce yılda kazandığımız insan olma hakkını elimizden almaya çalıştığı unutulmamalı. İnsan aklı şiddeti bir yaşam biçimi olarak kurguladığında (ki bunu çok sık yapmıştır) geleceğin karanlık bulutu üstümüze biraz daha yaklaşmış demektir. İnsan yumruk atmaz. Yumruk atana göz yummaz. Yumruk ortak vicdanın gözünde patlar sonuçta.