Yeni bir yılın ilk günündeyiz. Ben yenilikten öte başlangıca bağlıyım. Yeni, yenilik lafından biraz korku sezerim. Hem her yeni ister istemez eskir ama başlangıç olan şey insan iradesinin etkisiyle var oluşumuza dahil olur. Yeni dedikleri hele şu modern çağda tüketimi ve tekrarı da çağrıştırır. Bir an önce yeniye kavuşması istenir insanın. Yeni bir ev, yeni bir araba, yeni bir elbise, yeni bir tatil, yeni bir aşk, sonu gelmeyen yenilikler. Kişi böylesi ‘yeniliklerin’ koşum hayvanı gibi sonsuz bir döngüde kaybolup gider. O yüzden diyeceğim, yeni bir yıl başlangıçlarla gelsin. Başlangıçlar hayatımızın esas yeniliği olsun. Yenilik, başlangıç ile yenilensin.
Bir kitap okumaya başlamak mesela, irademizin etkisiyle hayatımıza soktuğumuz bir yenilikse ne denilebilir ki buna? Ya da dil öğrenmeye başlasa bir insan bu yeniliğin ona getirecekleri çok değerli değil midir? Zihninin ve bedeninin yüklerinden arınmak için sabah yürüyüşlerine başladığımızı düşünelim. Bu bir yeni araba almaktan bambaşka bir yenilik değil midir uzun erekli sonuçları bakımından? Ya şekersiz çay içmeye başlamak? Ya ekmek yemekten vazgeçmek bu da yenilik değil mi? Üstelik bir gazete yazarını keşfetmek ve onun her yazısını takibe almak da öyle.
***
Yeninin göze ve kulağa hoş gelen tarafları elbette var. Yaşadığımız hayat her şeyi o kadar hızlı eskitiyor ki biz farkında olmadan yeninin izine düşüyoruz. İrademiz devre dışı çoklukla onun karşısında. Hatta yeniliği kabul ettiğimiz zaman ondan sorumlu da olmayız. Ama yeniyi asıl yaşar kılan onun başlangıç iradesiyle hayata dönüştürme eylemi olmalı. Aksi halde yeni bizim dışımızda bizim için çizilmiş bir görünmez ama bağlayıcı sınıra dönüşür. Sormadan edemeyiz bu durumda, gökyüzünün, denizin, toprağın yeniliğinden söz edemiyorsak, sıfat olan yeninin neden mahkumu olalım ki! Doğan yeni bir gün başlangıç sayılmasaydı o hepten fiziksel bir olaya indirgenmez miydi?
Bir ülke de tıpkı bir insan gibi durup dururken yeni bir ülke olmaz. Ama orada yaşayanlar, onu yönetenler akıl ve idrak yoluyla bazı temel değerler için başlangıç yapabilirler. Daha az değil neredeyse hiç derecesine inmiş bir şiddet söylemini hayata geçirebilirler. Kimse kimseye parmak sallamaz, tehdit savurmaz, hakaret edip kem söz etmezse yeni bir döneme başlamış olur. Ve orada başlayan insanlıktır. Yenilik değil.
Demokrasi için daha çok özgürlük için yeniliği başlangıç vesilesi kılabilir yine bir ülke. Aydınlarına, gençlerine, akademisyen ve kadınlarına daha çok güvenip itimat edebilir. Varlığının kökünü çoğulluğuna bağlayarak oradan bir hayat neşvesi çıkartabilir. Başlamanın şevkiyle her şeyin açısı değişir.
Şair yeni bir şiire romancı yeni bir romana başlayabilir. Başlamak olmadığında, yani başlangıç bir felsefi değer olarak arada parlamadığında yenilik kupkuru bir sıfattan ileri gidemez. ‘Başlangıçta söz vardı’ denildiğinde, bahsedilen başlangıç, ilk, yeni, eski olmanın dışında, harekete bağlı ancak irade ile anlamını bulan bir durumu vurgulamaktır. Başlangıç niyet ve iradesini taşımayan hiç bir yenilik yaşayamaz.
***
Zaten çatışma ve çelişki de tam buradadır. İnsan, kendi iradesinin bir seçimi olan yenilikle mi yoksa onun dışında başka iradelerin sonucuyla paketlenip sunulmuş bir yenilikle mi kuşatılacaktır!
Geçtiğimiz yıl da yeni bir yıldı ama artık o eskidi. Ondan önceki yıl da ondan yeniydi şimdi o geçen yıldan daha eski oldu. Fakat ne o ne bu yeniydi!
Yenilik, başlangıçla örülüp bir imkan olarak önümüze çıktığında hayata bağlılığımız ve ait olduğumuz toplumun ortak şuuruna katılışımız da kolaylaşacaktır. Aksi halde anlık ve geçici sarhoşlukların sonucunda kapılacağımız yine umutsuzluk olacaktır.
Diyeceğim, bugün yeni bir yılın ilk günüyse, onu bir başlangıç düşüncesine dönüştürmek ve hayatımızın bitmeyen yeniliği kılmak elimizde olsun. Sağlıklı ve huzur dolu bir yıl dileklerimle.